عَبَسَ وَتَوَلَّى

 Abese / 1 -

 Diyanet Vakfi = (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.


أَن جَاءهُ الْأَعْمَى

 Abese / 2 -

 Diyanet Vakfi = (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.


وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّى

 Abese / 3 -

 Diyanet Vakfi = (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.


أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَى

 Abese / 4 -

 Diyanet Vakfi = (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.


أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى

 Abese / 5 -

 Diyanet Vakfi = (5-7) Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.


فَأَنتَ لَهُ تَصَدَّى

 Abese / 6 -

 Diyanet Vakfi = (5-7) Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.


وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّى

 Abese / 7 -

 Diyanet Vakfi = (5-7) Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.


وَأَمَّا مَن جَاءكَ يَسْعَى

 Abese / 8 -

 Diyanet Vakfi = (8-10) Fakat koşarak ve (Allah'tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.


وَهُوَ يَخْشَى

 Abese / 9 -

 Diyanet Vakfi = (8-10) Fakat koşarak ve (Allah'tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.


فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّى

 Abese / 10 -

 Diyanet Vakfi = (8-10) Fakat koşarak ve (Allah'tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.


كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ

 Abese / 11 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


فَمَن شَاء ذَكَرَهُ

 Abese / 12 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ

 Abese / 13 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ

 Abese / 14 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


بِأَيْدِي سَفَرَةٍ

 Abese / 15 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


كِرَامٍ بَرَرَةٍ

 Abese / 16 -

 Diyanet Vakfi = (11-16) Hayır! Şüphesiz bunlar (âyetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır.


قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ

 Abese / 17 -

 Diyanet Vakfi = Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!


مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ

 Abese / 18 -

 Diyanet Vakfi = Allah onu neden yarattı?


مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ

 Abese / 19 -

 Diyanet Vakfi = Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.


ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ

 Abese / 20 -

 Diyanet Vakfi = Sonra ona yolu kolaylaştırdı.


ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ

 Abese / 21 -

 Diyanet Vakfi = Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.


ثُمَّ إِذَا شَاء أَنشَرَهُ

 Abese / 22 -

 Diyanet Vakfi = Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.


كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ

 Abese / 23 -

 Diyanet Vakfi = Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.


فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ

 Abese / 24 -

 Diyanet Vakfi = İnsan, yediğine bir baksın!


أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاء صَبًّا

 Abese / 25 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا

 Abese / 26 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


فَأَنبَتْنَا فِيهَا حَبًّا

 Abese / 27 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


وَعِنَبًا وَقَضْبًا

 Abese / 28 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا

 Abese / 29 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


وَحَدَائِقَ غُلْبًا

 Abese / 30 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


وَفَاكِهَةً وَأَبًّا

 Abese / 31 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


مَّتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ

 Abese / 32 -

 Diyanet Vakfi = (25-32) Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


فَإِذَا جَاءتِ الصَّاخَّةُ

 Abese / 33 -

 Diyanet Vakfi = Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,


يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ

 Abese / 34 -

 Diyanet Vakfi = (34-36) İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.


وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ

 Abese / 35 -

 Diyanet Vakfi = (34-36) İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.


وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ

 Abese / 36 -

 Diyanet Vakfi = (34-36) İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.


لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ

 Abese / 37 -

 Diyanet Vakfi = O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.


وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ

 Abese / 38 -

 Diyanet Vakfi = (38-39) O gün bir takım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.


ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ

 Abese / 39 -

 Diyanet Vakfi = (38-39) O gün bir takım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.


وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ

 Abese / 40 -

 Diyanet Vakfi = (40-42) Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.


تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ

 Abese / 41 -

 Diyanet Vakfi = (40-42) Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.


أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ

 Abese / 42 -

 Diyanet Vakfi = (40-42) Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.


Abese
80-ABESE:

1 - (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

2 - Kendisine âmâ geldi, diye.

3 - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

4 - Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

5 - Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

6 - Sen ona yöneliyorsun.

7 - Onun temizlenmemesinden sana ne?

8 - Ama sana can atarak gelen,

9 - Allah'tan korkarak gelmişken,

10 - Sen onunla ilgilenmiyorsun.

11 - Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.

12 - Artık dileyen onu düşünür.

13 - O, değerli sahifelerdedir.

14 - Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

15 - Yazıcıların ellerindedir,

16 - Değerli, iyi yazıcıların.

17 - O kahrolası insan, ne nankör şey.

18 - O yaratan onu hangi şeyden yarattı?

19 - Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

20 - Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

21 - Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

22 - Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

23 - Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,

24 - Bir de o insan yiyeceğine baksın.

25 - Biz o suyu bol bol döktük.

26 - Sonra toprağı nasıl da yardık.

27 - Bu suretle orada ekinler bitirdik.

28 - Üzümler, yoncalar,

29 - Zeytinlikler, hurmalıklar,

30 - İri ve sık ağaçlı bahçeler,

31 - Meyveler, çayırlar bitirdik.

32 - Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

33 - Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

34 - O gün kişi kaçar, kardeşinden...

35 - Anasından , babasından..

36 - Eşinden ve oğullarından.

37 - Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

38 - Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

39 - Güler, sevinir.

40 - Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

41 - Onları karanlık bürümüş,

42 - İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.