وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ
Ve en etluvel kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn(munzirîne).
ve en etluve | : ve benim okumam |
el kur’âne | : Kur’ân |
fe | : o zaman, bundan sonra, böylece |
men ihtedâ | : kim hidayete ererse |
fe | : artık, böylece |
innemâ | : ancak, sadece |
yehtedî | : hidayete erer |
li nefsi-hi | : kendi nefsi için |
ve men | : ve kim |
dalle | : dalâlette kaldı |
fe | : artık, o zaman |
kul | : de, söyle |
innemâ | : sadece |
ene | : ben |
min el munzirîne | : nezirlerden, uyaranlardan |
Diyanet İşleri = (91-92) De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve Kur'ân okumam emredildi. Artık kim doğru yolu bulursa faydası kendisine âit ve kim saparsa artık de ki: Ben ancak korkutanlardanım.
Abdullah Parlıyan = (91-92) (De ki:) Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum. Her şey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam ve Kur'an okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.
Adem Uğur = Ve Kuran'ı okumakla da... Kim doğruyu bulursa kendi yararına doğruyu bulmuştur. Kim saparsa ben ancak uyarıcılardan biriyim.
Ahmed Hulusi = "Kurân'ı bildirmekle de!". . . Artık kim hakikati kabul ederse, nefsinde hakikati yaşamak için bu yolda yürümüş olur. . . Kim de saparsa, de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım!"
Ahmet Tekin = 'İnsanlara Kur’ân’ı okuyarak, tebliğ etmem, onları davet ve irşad etmem emrolundu.' Artık kim hak yolu tercih eder, İslâm’da sebat ederse, kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederse, ona:'Ben sadece sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılardanım' diye bildir.
Ahmet Varol = Kur'an'ı okumakla da (emrolundum).' Artık kim hidayete ererse kendi için hidayete erer. Kim de sapıtırsa de ki: 'Ben sadece uyarıcılardanım.'
Ali Bulaç = "Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa, de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım."
Ali Fikri Yavuz = Kur’an okumamla da emr edildim. (Bu hususta bana) kim uyarsa, ancak kendi menfaatı için uyup iman eder. Kim de ayrılır küfrederse, de ki: “- Ben ancak cehennem azabından korkutanlardanım (vazifem yalnız tebliğ etmektir).”
Ali Ünal = «Ve Kur'an okumamla (emr olundum). Kim doğru yolu bulursa o yolu kendi fâidesine bulmuş olur. Kim de saparsa (ona) de ki: «Ben sâdece fena hareketlerin korkunç aakıbetini haber verenlerdenim».
Bayraktar Bayraklı = (91-92) (Ey Resûlüm! De ki:) '(Ben) ancak, (Allah’ın) haram (ve emîn) kıldığı bu şehrin (Mekke’nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum; herşey ise O’nundur. Ve (ben)Müslümanlardan olmakla, hem (size) Kur’ân okumakla emrolundum.' O hâlde kim hidâyete gelirse, artık ancak kendisi için hidâyete gelmiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde (onlara) de ki: 'Ben ancak (Allah’ın azâbını haber vermekle) korkutucu olanlardanım.'
Bekir Sadak = (91-92) De ki: «Ben, yalniz her seyin sahibi olan ve bu kutlu kilinmis sehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Muslumanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum.» Kim dogru yolu bulmussa, yalniz kendisi icin bulmus olur, kim sapitmissa kendine etmis olur. De ki: «Ben sadece, uyaranlardan biriyim.»
Celal Yıldırım = Ben ancak hürmete lâyık gördüğü bu şehrin (Mekke'nin) Rabbına ibâdetle emrolundum. Her şey O'na aittir ve ben Müslümanlardan olmakla, Kur'ân okumakla da emrolundum. Artık kim doğru yolu bulup seçerse, o ancak kendi lehine bulmuş olur; kim de sapıtırsa, de ki: Ben ancak (kötü ve tehlikeli sonucu haber veren) uyarıcılardanım.
Cemal Külünkoğlu = (91-92) (Ey Muhammed, de ki:) “Bana sırf bu şehrin Rabbine kulluk etmem emredildi. O bu şehri dokunulmaz kıldı. Her şey O'nundur. Yine bana, Müslümanlardan olmam ve Kur'an'ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben sadece uyarmakla yükümlü elçilerden biriyim.”
Diyanet İşleri (eski) = (91-92) De ki: 'Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum.' Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: 'Ben sadece, uyaranlardan biriyim.'
Diyanet Vakfi = (91-92) (De ki:) Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum. Her şey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam ve Kur'an okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.
Edip Yüksel = Ve Kuran'ı okumakla da... Kim doğruyu bulursa kendi yararına doğruyu bulmuştur. Kim saparsa ben ancak uyarıcılardan biriyim.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve Kur'an okuyayım, bunun üzerine her kim hidayeti kabul ederse sırf kendi lehine eder, kim de sapa giderse de ki: ben sâde tehlükeyi haber verenlerdenim
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir de Kuran okuyayım diye emrolundum. Her kim doğru yolu kabul ederse, yalnızca kendi yararına kabul etmiş olur. Kim de sapar giderse de ki: «Ben, yalnızca tehlikeyi haber verenlerdenim.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Ve Kur'ân'ı okumam emredildi.» Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: «Ben sadece uyarıcılardanım.»
Gültekin Onan = "Ve Kuran'ı okumam da (buyruldu). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir, kim sapacak olursa, de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım."
Harun Yıldırım = "Ve Kur'an'ı okumam (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.
Hasan Basri Çantay = «Ve Kur'an okumamla (emr olundum). Kim doğru yolu bulursa o yolu kendi fâidesine bulmuş olur. Kim de saparsa (ona) de ki: «Ben sâdece fena hareketlerin korkunç aakıbetini haber verenlerdenim».
Hayrat Neşriyat = (91-92) (Ey Resûlüm! De ki:) '(Ben) ancak, (Allah’ın) haram (ve emîn) kıldığı bu şehrin (Mekke’nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum; herşey ise O’nundur. Ve (ben)Müslümanlardan olmakla, hem (size) Kur’ân okumakla emrolundum.' O hâlde kim hidâyete gelirse, artık ancak kendisi için hidâyete gelmiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde (onlara) de ki: 'Ben ancak (Allah’ın azâbını haber vermekle) korkutucu olanlardanım.'
İbni Kesir = Ve Kur'an okumakla da. Kim hidayete ererse; yalnız kendisi için ermiş olur. Kim de sapıtırsa; de ki: Ben, sadece uyaranlardanım.
Kadri Çelik = “Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete ermiştir; kim de sapacak olursa (kendi aleyhine sapmıştır). Sen de ki: “Ben yalnızca uyarıp korkutuculardanım.”
Muhammed Esed = bir de, bu Kuran'ı (insanlara) okuyup ulaştırmakla." Bundan sonra artık kim ki, doğru yolu tutarsa, o yolu kendi iyiliği için tutmuş olacaktır; ve kim de yoldan saparsa, (böylelerine) de ki: "Ben yalnızca bir uyarıcıyım!"
Mustafa İslamoğlu = Bir de bu Kur'an'ı (insanlara) okuyup iletmekle..." Bundan böyle kim doğru yola yönelirse, o kendisi için doğruyu bulmuş olur; kim de yoldan saparsa, o zaman de ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım."
Ömer Nasuhi Bilmen = «Ve emrolundum ki, Kur'an'ı tilâvet edeyim. İmdi her kim hidâyete ererse kendisi için hidâyete ermiş olur ve kim de dalâlete düşerse artık de ki: «Ben ancak azab-ı ilâhiyi haber verenlerdenim.»
Ömer Öngüt = “Ve ben Kur'an okumakla emrolundum. O halde kim hidayete ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: “Ben sadece uyarıcılardanım. ”
Şaban Piriş = Kur’an’a tabi olmakla da... Kim doğru yola yönelirse, ancak kendisi için yönelir. Kim de saparsa, de ki: -Ben ancak bir uyarıcıyım
Sadık Türkmen = Kur’an’ı (anlayarak) okumakla emrolundum. Kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için doğru yola gelmiş olur. Kim de saparsa (kendisi sapmış olur).” (Böylelerine) de ki: “Ben yalnızca uyarıcılardanım!”
Seyyid Kutub = Bana bir de Kur'an okumam emredildi. Kim doğru yola gelirse kendi iyiliği için doğru yola gelmiş olur. Kim eğri yola saparsa de ki; ben sadece bir uyarıcıyım.
Suat Yıldırım = (91-92) De ki: Bana bu beldeyi muhterem ve mukaddes kılan ve her şey Kendisine ait olan Allah’a, yalnız O’na ibadet etmem emredildi. Keza bana Allah’a teslim olanların ilki olmam ve Kur’ân okumam da emredildi. Artık kim doğru yolu bulursa sırf kendisi için bulmuş olur. Kim de yoldan saparsa de ki: "Ben sadece uyarmakla görevli elçilerden biriyim."
Süleyman Ateş = "Ve Kur'ân okumam (emredildi)." "İmdi kim yola gelirse kendi yararına yola gelmiş olur ve kim saparsa, de ki: "Ben ancak uyarıcılardanım."
Tefhim-ul Kuran = «Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim de sapacak olursa, sen de, de ki: «Ben yalnızca uyarıcı, korkutuculardanım.»
Ümit Şimşek = Bir de Kur'ân'ı okumam bana emredildi. Artık kim doğru yolu tutarsa kendisi için tutmuş olur. Kim de sapacak olursa, de ki: Ben ancak bir uyarıcıyım.
Yaşar Nuri Öztürk = "Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!"
İskender Ali Mihr = Ve "Kur’ân’ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de.
İlyas Yorulmaz = “Ve bu Kur’an’ı okumakla emrolundum” dedi. Artık kim doğru yolu seçerse, kendisi için seçmiştir. Kimde sapıklık yolunu tercih ederse, deki “Ben ancak bir uyarıcıyım. ”