يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا
Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen).
yâ ebeti | : ey babacığım |
in-nî | : muhakkak ki ben |
kad | : oldu |
câe-nî | : bana geldi |
min el ilmi | : (ilimden) bir ilim |
mâ lem ye’ti-ke | : sana gelmeyen |
fettebi’nî (fe ittebi’-nî) | : bundan sonra, öyleyse bana tâbî ol |
ehdi-ke | : seni hidayet edeyim (ulaştırayım) |
sırâtan | : sırat, yol |
seviyyen | : seviyeli, düzgün, doğru (Allah’a ulaştıran) |
Diyanet İşleri = “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçekten de ata, sence bilinmeyen bir bilgiye sâhip oldum ben, artık bana uy da seni dosdoğru yola ileteyim.
Abdullah Parlıyan = Ey babacığım! Sana gelmeyen bilgi bana geldi. Bana uy, seni doğru yola götüreyim.
Adem Uğur = Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
Ahmed Hulusi = "Ey babacığım. . . Kesinlikle sende olmayan ilim, bende açığa çıktı! Bu nedenle bana tâbi ol, seni düzgün yola yönlendireyim. "
Ahmet Tekin = 'Babacığım, sana gelmeyen bilgiler, sana verilmeyen ilim bana vahyedildi. O halde bana tâbî ol da, seni doğru, dengeli bir yola, İslâmî hayat tarzına kavuşturayım.'
Ahmet Varol = Ey babacığım! Muhakkak ki bana, sana gelmeyen ilim geldi. Bana uy da seni düzgün bir yola ileteyim.
Ali Bulaç = "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
Ali Fikri Yavuz = Ey babam! Gerçekten bana, sana gelmiyen ilim gelmiştir (Allah’ı bilmişimdir). O halde, bana uy da, seni doğru bir yola ileteyim.
Ali Ünal = “Babacığım! İnan ki, sana ulaşmayan bir ilim geldi bana; o halde ne olur bana tâbi ol da seni dümdüz ve asla saptırmayan bir yola yönelteyim.
Bayraktar Bayraklı = “Ey babacığım! Bana, senin hiç haberdar olmadığın bir bilgi ulaştı. Öyleyse buna uy ki seni dosdoğru bir yola götüreyim.”
Bekir Sadak = «Babacigim! Dogrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy, seni dogru yola eristireyim.»
Celal Yıldırım = Babacığım, şüphen olmasın ki ilimden sana gelmiyen bana gelmiştir; onun için bana uy ki seni dosdoğru bir yola götüreyim..
Cemal Külünkoğlu = “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana tabi ol ki seni doğru yola ileteyim.”
Diyanet İşleri (eski) = "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
Diyanet Vakfi = Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
Edip Yüksel = 'Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi. Beni izle de seni düzgün yola ileteyim.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Â babacığım emin ol bana ilimden sana gelmiyen hakikat geldi, gel bana uy da seni bir düz yola çıkarayım
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Babacığım, emin ol sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim.»
Gültekin Onan = "Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
Harun Yıldırım = “Babacığım, gerçek şu ki, bana sana gelmeyen bir bilgi geldi; artık bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim.”
Hasan Basri Çantay = «Ey atam, bana muhakkak ki sana gelmeyen bir ilim gelmişdir. O halde bana uy da seni dümdüz bir yola çıkarayım».
Hayrat Neşriyat = 'Ey babacığım! Muhakkak ki ben (bir peygamberim), ilimden sana gelmeyen (bir hakikat) gerçekten bana gelmiştir! Öyle ise bana tâbi' ol ki seni doğru bir yola eriştireyim!'
İbni Kesir = Babacığım, doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.
Kadri Çelik = “Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir ilim geldi bana. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola hidayet edeyim.”
Muhammed Esed = "Ey babacığım, gerçek şu ki, senin hiç haberdar olmadığın bir bilgi ışığı ulaştı bana; öyleyse bana uy ki seni dosdoğru bir yola çıkarayım.
Mustafa İslamoğlu = "Ey babacığım! İnan ki bana, sana ulaşmamış olan hakikat bilgisinden bir pay ulaşmış bulunuyor; öyleyse bana uy ki, seni dosdoğru bir yola yönlendireyim!"
Ömer Nasuhi Bilmen = Ey atacığım! Muhakkak ki, ilimden sana gelmeyen, bana gelmiştir. Artık bana tâbi ol, seni bir doğru yola eriştireyim.»
Ömer Öngüt = “Babacığım! Sana gelmeyen bir ilim gerçekten bana gelmiştir. O halde bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim. ”
Şaban Piriş = Babacığım, gerçekten bana, sana gelmeyen bir bilgi gelmiştir. Hadi bana uy da seni dosdoğru bir yola ileteyim.
Sadık Türkmen = Ey babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyleyse bana uy ki, seni düzgün bir yola ulaştırayım.
Seyyid Kutub = Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tabi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım.
Suat Yıldırım = "Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tâbi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım"
Süleyman Ateş = "Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim."
Tefhim-ul Kuran = «Babacığım, gerçek şu ki, sana gelmeyen bir ilim geldi bana. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.»
Ümit Şimşek = 'Babacığım, sana gelmeyen bir bilgi bana ulaşmış bulunuyor. Bana uy ki seni doğru bir yola ulaştırayım.
Yaşar Nuri Öztürk = "Babacığım, bana ilimden, sana ulaşmayan bir nasip geldi. O halde bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim."
İskender Ali Mihr = Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye’ye (düzgün, seviyeli, Allah’a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).
İlyas Yorulmaz = “Ey Babacığım! Sana gelmemiş bir bilgi, şüphesiz bana geldi. Bana tabi ol ki, bende seni doğruluk seviyesi en yüksek bir yola ileteyim. ”