أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا
Em hasibte enne ashâbel kehfi ver rakîmi kânû min âyâtinâ acabâ(acaben).
em | : yoksa, veya |
hasibte | : sen sandın |
enne | : olduğunu |
ashâbe el kehfi | : kehf (mağara) ehli (mağarada bulunanlar) |
ve er rakîmi | : ve Rakîm |
kânû | : oldular |
min âyâti-nâ | : âyetlerimizden |
acaben | : acayip olan, garip olan |
Diyanet İşleri = Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?
Abdulbaki Gölpınarlı = Kehf ve Rakıym ashâbının ahvâlini, delillerimiz içinde şaşılacak bir delil mi sandın?
Abdullah Parlıyan = Bu dünya hayatı, bir sınamadan ibaret olduğuna göre, şimdi sen mağaraya sığınan gençlerin ve sığındıkları mağaranın durumunu bizim şaşılacak ayetlerimizden bir delil mi sandın?
Adem Uğur = (Resûlüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakîm sahiplerinin ibrete şâyan olduklarını mı sandın?
Ahmed Hulusi = Yoksa bizim işaretlerimizden (sadece) Ashab-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Rakîm'in (bilgi yazılı taş levha) bilgisinin mi şaşılacak şey olduklarını sandın?
Ahmet Tekin = Yoksa sen, bizim âyetlerimizden mûcizelerimizden Eshâb-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Eshâb-ı Rakım’in (Rakımli, üzerlerine yazılı anıt dikilenlerin) sadece, ibrete şâyân, şaşılacak basit birer olaydan ibaret olduklarını mı sanıyorsun?
Ahmet Varol = Yoksa sen Kehf ve Rakim ashabının bizim şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? [1]
Ali Bulaç = Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
Ali Fikri Yavuz = Yoksa, (ey Rasûlüm), uzun zaman mağarada uykuda kalan Kehf ve Rakîm ashâbı, bizim mûcizelerimizden şaşılacak bir şey oldular mı sandın? (Kehf: Geniş mağaraya denir. Rakîm: uykuya dalanların köy adı ve köpeklerinin adıdır. Bir rivayette de uykuda kalanların adlarının yazılı bulunduğu kitabın ismidir).
Ali Ünal = Yoksa sen, hepsi de hayret verici birer mucize olan âyetlerimiz içinde sadece Ashab ı Kehf ve Rakîm’i mi hayret verici buluyorsun?
Bayraktar Bayraklı = Yoksa sen, sadece Kehf ve Rakîm sahiplerinin, bizim şaşılacak âyetlerimizden olduğunu mu sandın?[299]
Bekir Sadak = Yoksa sen Magara ve Kitap ehlini sasilacak ayetlerimizden mi zannettin?
Celal Yıldırım = Yoksa sen mağara ve yazılı levha sahiplerini bizim şaşılacak âyetlerimizden mi sandın ?
Cemal Külünkoğlu = Ne o, (Ey Resulüm!) yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Rakım'ı mı bizim ibret verici delillerimizden sandın?
Diyanet İşleri (eski) = Yoksa sen Mağara ve Kitap ehlini şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin?
Diyanet Vakfi = (Resûlüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden Ashâb-ı Kehf ve Ashâb-ı Rakîm'in durumlarını şaşırtıcı mı buldun?
Edip Yüksel = Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?
Elmalılı Hamdi Yazır = Yoksa Eshab-ı Kehf ü Rakıym bizim âyâtımızdan bir acîbe oldular mı sandın?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Yoksa sen Ashab-ı Kehf ve Rakim'ın, ayetlerimizden şaşılacak bir olay olduklarını mı sandın?
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yoksa sen Ashab-ı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı bulunduğu taş kitabeyi) şaşılacak âyetlerimizden mi sandın?
Gültekin Onan = Sen yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
Harun Yıldırım = Ey Muhammed! Yoksa sen, Kehf ve Rakîm ashabını bizim en harikulade mucizemiz mi sandın? Garipliğine rağmen, Ashabı Kehf kıssasını sakın Allah’ın en harikulade mucizesi olduğunu sanma. Bu kainat sayfalarında, Ashabı Kehf kıssasından daha üstün, harikulade ve garip şeyler vardır.
Hasan Basri Çantay = (Habîbim) sen, bizim âyetlerimiz içinde (yalınız) Kehf ve Rakıym yaranının ibrete şayan olduklarını mı sandın? (öyle değil).
Hayrat Neşriyat = (Habîbim, yâ Muhammed!) Yoksa gerçekten (sâdece) Ashâb-ı Kehf ve Rakim’inmi şaşılacak âyetlerimizden olduklarını sandın?
İbni Kesir = Yoksa sen mağara ve yazılı levha sahiplerini bizim şaşılacak âyetlerimizden mi sandın ?
Kadri Çelik = Sen, yoksa Kehf ve Rakim ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
Muhammed Esed = (Bu dünya hayatı bir sınamadan ibaret olduğuna göre, imdi) sen Mağara İnsanlarını(n) ve (onların kendilerini) yazıtlara/kitabelere (adamalarının kıssasını)n, gerçekten, Bizim (öteki) mesajlarımızdan daha meraka değer bulunacağını mı düşünüyorsun?
Mustafa İslamoğlu = Yoksa sen mağara arkadaşlarının ve (onlar için yazılan) anıt kitabenin, bizim (bütün bu) ayetlerimizden daha mı ibret ve hayret verici olduğunu düşünüyorsun?
Ömer Nasuhi Bilmen = Yoksa sandın mı ki Ashâb-ı Kehf ile Rakım, bizim âyetlerimizden bir aceb şey olmuşlardır?
Ömer Öngüt = Resulüm! Yoksa sen Ashab-ı Kehf'i ve Rakîm'i, bizim şaşılacak âyet (mucize) lerimizden mi sandın?
Şaban Piriş = Ashab-ı Kehf ve Rakim’i, şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin sen?
Sadık Türkmen = Sen kehf (mağara ashabı/arkadaşları) ve Rakîm ashabını (yazılı metin sahibi arkadaşlarını), Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sanıyorsun?
Seyyid Kutub = Sen «Ashab-ı Kehf» ve «Ashab-ı Rakım» olayının, bizim şaşırtıcı mucizelerimizden biri olduğunu mu sanıyorsun?
Suat Yıldırım = Ne o, yoksa sen, bizim âyetlerimiz içinde yalnız Ashab-ı Kehf ve Rakîm’in mi ibrete şayan olduklarını sandın? İş öyle değil!
Süleyman Ateş = Yoksa sen, sadece Kehf ve Rakim sâhiplerinin bizim şaşılacak âyetlerimizden olduklarını mı sandın? (onlardan başka çok daha acâip âyetlerimiz vardır. Arzı yeşertip sonra kurutmamız da şaşılacak âyetlerimizden değil midir?)
Tefhim-ul Kuran = Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
Ümit Şimşek = Sen Kehf ve Rakîm Ashabını Bizim âyetlerimiz içinde garip birşey mi sandın?
Yaşar Nuri Öztürk = Yoksa sen o Ashab-ı Kehf'i, mağara ve kitabe yâranını, bizim ayetlerimizden, hayrete düşüren bir tanesi mi sandın?
İskender Ali Mihr = Yoksa sen, Ashabel Kehf ve Rakîm’in, bizim acayip âyetlerimizden biri olduğunu mu sandın?
İlyas Yorulmaz = Sen, bizim insanlar için ibret olsun diye bahsettiğimiz mağara insanlarını ve kitaplarda anlatılan kimseleri şaşılacak bir durum mu zannettin?