فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُبِينِ
Fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), inneke alâl hakkıl mubîn(mubîni).
Diyanet İşleri = Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve artık dayan Allah'a, şüphe yok ki sen, apaçık gerçek yoldasın.
Abdullah Parlıyan = Öyleyse, yalnızca Allah'a güven ve dayan, şüphesiz ki sen, apaçık gerçek yoldasın.
Adem Uğur = O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin.
Ahmed Hulusi = O hâlde Allâh'a tevekkül et! Muhakkak ki sen apaçık hakikat üzeresin.
Ahmet Tekin = O halde, Allah’a dayanıp güven, işlerini Allah’a havale et. Sen Allah, insan, kâinat ilişkilerini ve ilâhî düzeni açıklayan apaçık hak dininin öğretmeni, yaşayanı ve uygulayıcısın.
Ahmet Varol = Allah'a güven. Çünkü sen apaçık bir gerçek üzeresin.
Ali Bulaç = Sen, artık Allah'a tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.
Ali Fikri Yavuz = O halde (Ey Rasûlüm), Allah’a tevekkül et; çünkü sen apaçık bir hak üzerindesin.
Ali Ünal = O halde sen Allah’a dayan ve güven. Şüphesiz sen, hakkında ne en küçük bir şüphe ne de bir gizlisi bulunan apaçık gerçeğin üzerindesin.
Bayraktar Bayraklı = Rasûlüm; işini sağlam tutarak Allah'a güven! Çünkü sen, apaçık hakikat üzeresin.
Bekir Sadak = Allah'a guven, suphesiz sen apacik gercek uzerindesin.
Celal Yıldırım = Artık Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen mutlaka apaçık hakk üzeresin.
Cemal Külünkoğlu = Öyleyse, (yalnızca) Allah'a güven! Çünkü inandığın şey, doğruluğu besbelli gerçeğin ta kendisidir.
Diyanet İşleri (eski) = Allah'a güven, şüphesiz sen apaçık gerçek üzerindesin.
Diyanet Vakfi = O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin.
Edip Yüksel = ALLAH'a güven. Sen apaçık gerçeği izlemektesin.
Elmalılı Hamdi Yazır = O halde Allaha i'timad et sen şübhesiz açık bir hakk üzerindesin
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O halde Allah'a güven. Sen, şüphesiz açık bir gerçek üzerindesin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve o halde sen Allah'a güven. Çünkü sen, apaçık hakikatin üzerindesin.
Gültekin Onan = Sen, artık Tanrı'ya tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.
Harun Yıldırım = O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin.
Hasan Basri Çantay = O halde sen Allaha güvenib dayan. Çünkü sen apaçık bir hak üzerindesin.
Hayrat Neşriyat = (Ey Resûlüm!) Öyle ise (sen) Allah’a tevekkül et! Çünki sen, apaçık hak üzerindesin!
İbni Kesir = Öyleyse sen; Allah'a tevekkül et. Şüphesiz ki sen; apaçık bir hak üzerindesin.
Kadri Çelik = Sen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz sen apaçık olan hak üzeresin.
Muhammed Esed = Öyleyse, (yalnızca) Allah'a güven; çünkü inandığın şey, doğruluğu besbelli gerçeğin ta kendisidir.
Mustafa İslamoğlu = Şu halde yalnızca Allah'a dayan! Çünkü senin dayanağın, doğruluğu açık ve kesin olan hakikattir.
Ömer Nasuhi Bilmen = Artık Allah'a tevekkül et. Şüphe yok ki, sen apaçık bir hak üzere bulunmaktasın.
Ömer Öngüt = Resulüm! Allah'a tevekkül et. Şüphesiz ki sen apaçık hakikat üzerindesin.
Şaban Piriş = Öyleyse Allah’a dayan! Sen, apaçık hak üzerindesin.
Sadık Türkmen = (yapman gerekenleri yaptıktan sonra) Allah’a güven! Şüphesiz sen apaçık gerçek üzerindesin.
Seyyid Kutub = Ey Muhammed, öyleyse sen Allah'a dayan. Çünkü apaçık gerçeği savunuyorsun.
Suat Yıldırım = O halde yalnız Allah’a güven, çünkü tuttuğun yol gerçekliği meydanda olan hak yoludur.
Süleyman Ateş = Allah'a tevekkül et, çünkü sen apaçık gerçek üzerindesin.
Tefhim-ul Kuran = Sen, artık Allah'a tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.
Ümit Şimşek = Sen Allah'a tevekkül et. Hiç şüphe yok ki sen apaçık bir hak üzerindesin.
Yaşar Nuri Öztürk = Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.
İskender Ali Mihr = Öyleyse sen, Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki sen, apaçık (bir şekilde) hak üzeresin.
İlyas Yorulmaz = Rabbine güven. Şüphesiz ki sen, açık bir gerçek (hak) üzerindesin.