وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Ve lekad ehaznâhum bil azâbi fe mâstekânû li rabbihim ve mâ yetedarraûn(yetedarraûne).
ve lekad | : ve andolsun |
ehaznâ-hum | : biz onları yakaladık |
bi el azâbi | : azap ile |
fe | : o zaman, fakat |
mestekânû (mâ istekânû) | : boyun eğmediler |
li rabbi-him | : Rab’lerine |
ve mâ yetedarreûne | : ve yalvarıp dua etmiyorlar |
Diyanet İşleri = Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Andolsun ki biz onları azaplandırmıştık da gene Rablerine baş eğmemişlerdi ve yalvarmamışlardı.
Abdullah Parlıyan = Gerçek şu ki, biz onları azap ile yakalayıverdik de, buna rağmen yine de Rablerine boyun eğmemiş, yalvarıp yakarmamışlardı.
Adem Uğur = Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
Ahmed Hulusi = Andolsun ki onları azap ile yakaladık. . . Rablerine boyun eğmediler ve yakarmadılar!
Ahmet Tekin = Andolsun ki, biz onları azâba duçar ettik de, yine Rablerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
Ahmet Varol = Biz onları azapla yakaladık ancak onlar yine de Rabblerine boyun eğmediler ve (hâlâ O'na) yalvarmıyorlar.
Ali Bulaç = Andolsun, biz onları azabla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.
Ali Fikri Yavuz = Doğrusu biz onları azaba (açlık ve kıtlığa) tuttuk da, yine Rablerine karşı boyun eğmediler. Onlar yalvarmıyorlar, (imana gelmiyorlar).
Ali Ünal = Onları içinde kıvrandıkları bu (kıtlık ve kuraklık) cezasına çarptırdık; böyleyken bile Rabbilerine boyun eğip, yalvarmaya durmadılar.
Bayraktar Bayraklı = Andolsun ki, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler ve niyazda bulunmadılar.
Bekir Sadak = And olsun ki, Biz onlari azabla yakalamistik, yine de Rablerine boyun egmemis ve yakarmamislardi.
Celal Yıldırım = And olsun ki biz onları azâb ile yakalayıvermiştik de (buna rağmen) yine Rablarına boyun eğmemiş, yalvarıp yakarmamışlardı.
Cemal Külünkoğlu = Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O'na yalvarıp yakarmadılar.
Diyanet İşleri (eski) = And olsun ki, Biz onları azabla yakalamıştık, yine de Rablerine boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı.
Diyanet Vakfi = Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
Edip Yüksel = Onları cezaya çarptırmamıza rağmen Rab'lerine boyun eğmediler, yalvarmadılar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Gerçekten Biz, onları azaba tuttuk da yine Rablerine karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar da.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru' ve niyazda da bulunmadılar.
Gültekin Onan = Andolsun, biz onları azabla yakalayıverdik, fakat yine de rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.
Harun Yıldırım = Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
Hasan Basri Çantay = Andolsun ki biz onları (evvelce de açlık) azâb (ı) ile yakaladık da yine Rablerine baş eğmediler. Onlar yalvarıb yakarmazlar.
Hayrat Neşriyat = And olsun ki, onları (Bedir’de) azâb ile yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve (O’na) yalvarmıyorlar(dı).
İbni Kesir = Andolsun ki Biz, onları azabla yakaladık. Ama yine de Rabblarına boyun eğmediler. Onlar yalvarıp yakarmazlar.
Kadri Çelik = Şüphesiz biz onları (önce hafif bir) azapla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yalvarıp yakarmadılar.
Muhammed Esed = Ve gerçek şu ki, Biz onları azapla da sınadık, ama onlar yine de Rablerine boyun eğmediler; (bundan sonra da bağışlanma için) yalvarıp yakaracak değiller;
Mustafa İslamoğlu = Doğrusu Biz onları azab ile kuşatmıştık da, yine de Rablerine boyun eğmemişlerdi. Nitekim bundan böyle de acziyetlerini itiraf edecek değiller.
Ömer Nasuhi Bilmen = Andolsun ki, Biz onları azap ile yakaladık, onlar yine Rableri için tevazuda bulunmadılar ve yalvarışta bulunmadılar.
Ömer Öngüt = Andolsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Rablerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
Şaban Piriş = Gerçekten biz onları azaba tuttuk da yine Rab’lerine karşı uslanmadılar. Yalvarıp yakarmazlar da.
Sadık Türkmen = Ant olsun, Biz onları azap ile yakaladık. Yine de Rablerine boyun eğmek istemediler! Yalvarmıyorlar da...
Seyyid Kutub = Biz onların yakalarına azapla yapıştık. Fakat ne Rabb'lerine boyun eğdiler ve ne de O'na yalvardılar.
Suat Yıldırım = Biz onları çeşitli azaplara da uğrattık. Buna rağmen yine de Rab’lerine boyun eğip O’na yalvarıp yakarmadılar.
Süleyman Ateş = Andolsun biz onları azâb ile yakaladık, ama yine Rabblerine boyun eğmediler, O'na yalvarmıyorlar.
Tefhim-ul Kuran = Andolsun, biz onları azabla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.
Ümit Şimşek = Nitekim Bizim onları azapla yakaladığımız da oldu; fakat onlar Rablerine boyun eğmediler. Yine de yalvarıp yakarmazlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.
İskender Ali Mihr = Ve andolsun ki onları, azaba aldık (azaba uğrattık). Fakat onlar, Rab’lerine boyun eğmediler ve yalvarıp dua etmediler.
İlyas Yorulmaz = Onları azapla yakaladık, ancak yinede Rablerine (kul) olmak istemeyip, yalvarıp yakarmadılar da.