Önceki Ayet Sonraki Ayet  
18. Sûre Kehf/65

 فَوَجَدَا عَبْدًا مِّنْ عِبَادِنَا آتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِندِنَا وَعَلَّمْنَاهُ مِن لَّدُنَّا عِلْمًا

  Fe vecedâ abden min ibâdinâ âteynâhu rahmeten min indinâ ve allemnâhu min ledunnâ ilmâ(ilmen).

Kelime Karşılaştırma
fe vecedâ : böylece (ikisi) buldular
abden : bir kul
min ibâdi-nâ : bizim kullarımızdan
âteynâ-hu : biz ona verdik
rahmeten : bir rahmet
min indi-nâ : bizim katımızdan
ve allemnâ-hu : ve biz ona öğrettik
min ledun-nâ : ledun (gizli) ilmimizden
ilmen : bir ilim
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Derken kullarımızdan bir kulu buldular ki biz, katımızdan ona rahmet ihsân etmiştik ve katımızdan ilim belletmiştik.

 Abdullah Parlıyan = Ve orada kullarımızdan bir kul buldular ki, biz katımızdan O'na rahmet verip, özel bilgiyle donatmıştık O'nu.

 Adem Uğur = Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Ahmed Hulusi = Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz Ona indîmizden (Hakikatini yaşatan) bir rahmet vermiş ve yine Onda ledünnümüzden (Tecelli-i sıfat olarak tahakkuk etme {mardiye} şuuru) ilim açığa çıkarmıştık.

 Ahmet Tekin = Orada, dindar, ahlâklı, hayırhasenat sahibi mü’min, salih kullarımızdan birini buldular. Nezdimizden ona rahmet, peygamberlik vermiştik. Yüce katımızdan kendisine ilim öğretmiştik.

 Ahmet Varol = Derken kullarımızdan kendisine katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.

 Ali Bulaç = Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

 Ali Fikri Yavuz = Nihayet kullarımızdan bir kul (olan Hızır’ı) buldular ki, biz ona, katımızdan bir vahy vermiş ve tarafımızdan (gayblara dair özel) bir ilim öğretmiştik.

 Ali Ünal = Kayanın yanına vardıklarında seçkin kullarımızdan öyle has bir kul buldular ki, O’na katımızdan hususî bir nimet bahşetmiş ve nezdimizden Rabbanî bir ilim öğretmiştik.

 Bayraktar Bayraklı = Orada katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve yine katımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.[302]

 Bekir Sadak = Bu arada ikisi katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ogrettigimiz kullarimizdan birini buldular.

 Celal Yıldırım = Böylece onlar kendisine yanımızdan bir rahmet verdiğimiz ve katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.

 Cemal Külünkoğlu = Orada kendisine tarafımızdan rahmet sunduğumuz ve katımızdan dolaysız biçimde ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu (Hızır'ı) buldular.

 Diyanet İşleri (eski) = Bu arada ikisi katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.

 Diyanet Vakfi = Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Edip Yüksel = Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ılim öğretmiştik

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Gültekin Onan = Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

 Harun Yıldırım = Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Hasan Basri Çantay = Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik.

 Hayrat Neşriyat = Derken ikisi, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu (Hızır’ı) buldular.

 İbni Kesir = Derken kullarımızdan bir kul buldular ki Biz, ona; katımızdan bir rahmet vermiş ve kendisine nezdimizden bir ilim öğretmiştik.

 Kadri Çelik = Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

 Muhammed Esed = Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak (özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar.

 Mustafa İslamoğlu = Sonunda orada, kendisine katımızdan bir rahmete nail kılarak (ilmimizden) bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona kendi indimizden bir rahmet vermiştik. Ve ona nezdimizden bir ilim öğretmiştik.

 Ömer Öngüt = Derken kendisine nezdimizden bir rahmet verdiğimiz, tarafımızdan has bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu (Hızır'ı) buldular.

 Şaban Piriş = Orada, kendisine esenlik verip, katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.

 Sadık Türkmen = Orada kullarımızdan bir kul buldular; kendisine katımızdan bir rahmet ve tarafımızdan ona bir ilim öğretmiştik/emir vermiştik.

 Seyyid Kutub = Orada kendisine tarafımızdan rahmet sunduğumuz ve katımızdan dolaysız biçimde ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.

 Suat Yıldırım = Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki Biz ona lütfedip, nezdimizden rabbanî bir ilim öğretmiştik.

 Süleyman Ateş = (Orada) Kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Tefhim-ul Kuran = Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

 Ümit Şimşek = Orada kullarımızdan bir kul buldular ki, katımızdan ona bir rahmet vermiş, tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

 Yaşar Nuri Öztürk = Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.

 İskender Ali Mihr = Böylece katımızdan, kendisine rahmet verdiğimiz ve ledun (gizli) ilmimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.

 İlyas Yorulmaz = Sonunda Musa ve yardımcısı kendisine yanımızdan bir rahmet verdiğimiz ve katımızdan ilim öğrettiğimiz kulumuzu buldular.