أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاء فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ
E fe lem yanzurû iles semâi fevkahum keyfe beneynâhâ ve zeyyennâhâ ve mâ lehâ min furûcin.
e | : mı |
fe | : öyleyse |
lem yanzurû | : bakmıyorlar |
ilâ es semâi | : semaya, göğe |
fevka-hum | : onların üzerlerinde |
keyfe | : nasıl |
beneynâ-hâ | : onu bina ettik |
ve zeyyennâ-hâ | : ve onu süsledik |
ve mâ lehâ | : ve onun yoktur |
min furûcin | : bir çatlak |
Diyanet İşleri = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.
Abdulbaki Gölpınarlı = Bakmazlar mı üstlerindeki göğe? Nasıl kurduk onu ve bezedik ve bir yarığı, yırtığı da yok.
Abdullah Parlıyan = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl kurduk ve yıldızlarla nasıl süsledik, onda bir delik ve yarık da yoktur.
Adem Uğur = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yok.
Ahmed Hulusi = (Kendilerini arz - beden kabullendikleri içindir ki) üstlerindeki semâya (bilinçlerine) bakmadılar mı ki, onu nasıl oluşturduk ve (duyularla) bezedik! Onun hiçbir kusuru da yoktur!
Ahmet Tekin = Üstlerindeki göğe düşünerek hiç bakmadılar mı? İncelemediler mi? Onu nasıl yükseltip düzenleyerek, tavan olarak inşa ettik, nasıl süsleyip donattık? Onun hiçbir gediği, hiçbir çatlağı yok.
Ahmet Varol = Üstlerindeki göğü nasıl yaptığımıza ve süslediğimize bakmadılar mı? Onun hiçbir çatlağı yoktur.
Ali Bulaç = Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
Ali Fikri Yavuz = Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden o kâfirler) üstlerindeki semaya bakmadılar mı ki, biz onu nasıl bina etmişiz ve (yıldızlarla) onu donatmışız da hiç bir gediği yok?
Ali Ünal = Yoksa, üzerlerindeki göğe bir defa olsun bakıp (da, Allah’ın ilmi ve kudreti hakkında hiç düşünmezler mi)? Biz onu nasıl da kurmuş ve (yıldızlarla) süslemişiz; ve onda en küçük bir çatlaklık, yarıklık yoktur.
Bayraktar Bayraklı = Üstlerindeki göğü nasıl bina ettiğimize, onu nasıl süslediğimize ve onda hiçbir çatlağın olmadığına bakmazlar mı?
Bekir Sadak = Onlar, ustlerindeki gogu nasil yapmisiz, suslemisizdir bir bakmazlar mi? Onda hicbir catlak da yoktur.
Celal Yıldırım = Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Onu nasıl kurup meydana getirdik ve (yıldızlarla, sistemlerle) süsledik. Onda hiçbir yarık (dengesizlik, uyumsuzluk) da yoktur.
Cemal Külünkoğlu = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.
Diyanet İşleri (eski) = Onlar, üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişizdir bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur.
Diyanet Vakfi = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok.
Edip Yüksel = Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu hiçbir çatlağı olmadan nasıl yaptık ve onu nasıl süsledik?
Elmalılı Hamdi Yazır = Artık üstlerindeki Semâya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiçbir gediği yok.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Artık üstlerindeki göğe bir baksalar ya, Biz onu nasıl bina etmişiz ve süslemişiz; hiçbir gediği yok.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiçbir çatlağı yoktur.
Gültekin Onan = Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onda hiçbir çatlak yok.
Harun Yıldırım = Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
Hasan Basri Çantay = Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl bina etdik. Onu (yıldızlarla) nasıl donatdık. Onun hiçbir gediği de yok.
Hayrat Neşriyat = Üstlerindeki göğe hiç bakmadılar mı ki, onu nasıl binâ etmişiz ve onu süslemişiz? Hem onun hiçbir çatlağı yoktur!
İbni Kesir = Üstlerindeki göğe hiç bakmazlar mı? Onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiç bir çatlak da yoktur.
Kadri Çelik = Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve onu nasıl da süsledik? Onun hiç bir çatlağı yok.
Muhammed Esed = Onlar tepelerindeki gökyüzüne hiç bakmıyorlar mı? Onu nasıl inşa ettik, güzelleştirdik ve nasıl bütün kusurlardan, eksikliklerden arındırdık?
Mustafa İslamoğlu = Onlar üzerlerindeki göğe dönüp de bakmadılar mı? Onu nasıl inşa ettik ve ışıl ışıl bezedik; üstelik hiçbir eksik gedik bırakmadık!
Ömer Nasuhi Bilmen = Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, Biz onu nasıl bina ve tezyin ettik ve onun için hiçbir gedik yoktur.
Ömer Öngüt = Onlar üstlerindeki göğü nasıl donatmışız bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yok!
Şaban Piriş = Üzerlerindeki göğe hiç bakmıyorlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık, onda bir çatlak da yoktur.
Sadık Türkmen = Üstlerindeki göğe bakmadılar mı? Onu nasıl bina ettik ve süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok!
Seyyid Kutub = Üzerlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak ta yoktur.
Suat Yıldırım = Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi?
Süleyman Ateş = Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl yaptık, süsledik, hiçbir çatlağı yoktur?
Tefhim-ul Kuran = Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
Ümit Şimşek = Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl bina edip süslemişiz ki, hiçbir gediği yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk = Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı, çatlağı da yoktur onun.
İskender Ali Mihr = Öyleyse üzerlerindeki semayı nasıl bina ettiğimize ve onu nasıl süslediğimize bakmıyorlar mı? Ve onun hiçbir çatlağı yoktur.
İlyas Yorulmaz = Onlar üzerilerindeki semaya bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina etmişiz ve süslemişiz. O semada zayıf olan bir yer var mı?