فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ
Fe zerhum fî gamratihim hattâ hîn(hînin).
Diyanet İşleri = Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!
Abdulbaki Gölpınarlı = Artık bir zamâna dek sapıklıkları içinde bırak onları.
Abdullah Parlıyan = Şimdi sen onları, bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.
Adem Uğur = Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
Ahmed Hulusi = Bir süre onları kozaları içinde bırak!
Ahmet Tekin = Şimdi sen, helâk olacakları vakit gelinceye kadar, onları gafletleri, cehaletleri, şaşkınlıkları ile baş başa bırak.
Ahmet Varol = Sen onları bir süreye kadar gafletleri içinde bırak.
Ali Bulaç = Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
Ali Fikri Yavuz = Şimdi (Ey Rasûlüm), o Mekke kâfirlerini bir vakte kadar dalgınlıkları içinde bırak.
Ali Ünal = (Ey Rasûlüm, tebliğ ettiğin Din’in doğruluğu konusunda görüp durdukları onca delile rağmen halâ ona inanmamakta diretiyorlarsa,) onları içine gömüldükleri cehalet ve gaflet içinde bir süre kendi hallerine bırakıver.
Bayraktar Bayraklı = Onları bir süreye kadar, gaflet ve sapıklıkları ile baş başa bırak!
Bekir Sadak = Onlari bir sureye kadar sapikliklariyla basbasa birak.
Celal Yıldırım = Artık sen onları (ilâhî emir ve hüküm ininceye kadar) bir süre şaşkınlıkları içinde (bocalar halde) bırak.
Cemal Külünkoğlu = (Ey Muhammed!) Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!
Diyanet İşleri (eski) = Onları bir süreye kadar sapıklıklarıyla başbaşa bırak.
Diyanet Vakfi = Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
Edip Yüksel = Belli bir süreye kadar onları şaşkınlıkları içinde bırak.
Elmalılı Hamdi Yazır = Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şimdi sen onları bir zamana kadar dalgınlıkları içinde bırak.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sen şimdi onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
Gültekin Onan = Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
Harun Yıldırım = Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
Hasan Basri Çantay = Şimdi sen onları bir vaktâ kadar sapıklıkları içinde bırak.
Hayrat Neşriyat = Artık onları bir zamâna kadar dalâletleriyle (baş başa) bırak!
İbni Kesir = Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.
Kadri Çelik = Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
Muhammed Esed = Fakat onları bir vakte kadar, kendi cehaletlerine gömülmüş olarak, kendi hallerine bırak.
Mustafa İslamoğlu = Artık onları bir vakte kadar, gömüldükleri gafletleriyle baş başa bırak da işine bak;
Ömer Nasuhi Bilmen = Artık sen onları kendi dalâletleri içinde bir zamana kadar terket.
Ömer Öngüt = Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.
Şaban Piriş = Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla baş başa bırak.
Sadık Türkmen = Artık onları, bir süreye kadar gafletleri/taşkınlıkları içinde bırak!
Seyyid Kutub = Bir süre için onları gafletleri ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.
Suat Yıldırım = Sen onları, bir süreye kadar daldıkları gaflet içinde kendi hallerine bırak!
Süleyman Ateş = Bir süreye kadar onları, (daldıkları) gafletleri içinde bırak.
Tefhim-ul Kuran = Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
Ümit Şimşek = Sen onları bir süre gafletleriyle baş başa bırak.
Yaşar Nuri Öztürk = Artık sen onları bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
İskender Ali Mihr = Artık onları, kendi dalâletleri içinde belli bir süreye kadar terket.
İlyas Yorulmaz = Onları belli bir zamana kadar kendi hallerine (sapkınlıklarında) bırak.