قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûn(tubeşşirûne).
kâle | : dedi |
e beşşertumû-nî | : beni mi müjdeliyorsunuz |
alâ | : üzerine |
en messeniye | : bana dokunması (gelmesi) |
el kiberu | : ihtiyarlık |
fe | : artık, böyleyken, o halde |
bime | : ne ile, nasıl |
tubeşşirûne | : müjdeliyorsunuz |
Diyanet İşleri = İbrahim, “Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?” dedi.
Abdulbaki Gölpınarlı = İhtiyarlık çağımda mı demişti, bana müjde veriyorsunuz? Neye istinâden müjde vermektesiniz bana?
Abdullah Parlıyan = “İhtiyarlık çağımda mı, bana müjde veriyorsunuz? Peki hangi şeyle müjdeliyorsunuz beni?”
Adem Uğur = (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.
Ahmed Hulusi = (İbrahim) dedi ki: "İhtiyar olduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz? Ne ile müjdeliyorsunuz?"
Ahmet Tekin = İbrâhim:'İhtiyarlık üzerime çökmesine rağmen, bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?' dedi.
Ahmet Varol = 'Bana ihtiyarlık çökmüşken mi beni (bununla) müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz?' dedi.
Ali Bulaç = Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"
Ali Fikri Yavuz = İbrahîm dedi ki: “-Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdelediniz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?”
Ali Ünal = İbrahim, “Bana mı müjdeniz var, şu ihtiyarlık başıma gelip çökmüşken?” diye cevap verdi. “Hem, neye dayanarak böyle bir müjde veriyorsunuz ki?”
Bayraktar Bayraklı = İbrâhim, “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi.
Bekir Sadak = «Ben kocamisken bana mujde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak mujdeliyorsunuz?» deyince:
Celal Yıldırım = Yaşlılık gelip yapışmışken, beni mi müjdeliyorsunuz? Hem neye göre müjdeliyorsunuz ? demişti.
Cemal Külünkoğlu = İbrahim: “Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz?” dedi.
Diyanet İşleri (eski) = 'Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?' deyince:
Diyanet Vakfi = (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.
Edip Yüksel = 'İyice yaşlanmışken beni mi müjdeliyorsunuz! Beni ne ile müjdeliyorsunuz,' dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Beni mi, dedi: tebşir ettiniz? Bana ihtiyarlık gelib çatmışken, artık beni ne suretle tebşir edersiniz?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İbrahim: «Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken artık beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?» dedi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İbrahim dedi ki: «Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?»
Gültekin Onan = Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"
Harun Yıldırım = Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip çatmışken mi müjdeliyorsunuz!? Beni ne ile müjdelemektesiniz?”
Hasan Basri Çantay = «Bana, dedi, ihtiyarlık çökmüşken (nasıl olub da) müjde verdiniz? Bu tebşiri neye istinaden yapıyorsunuz»?
Hayrat Neşriyat = (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.
İbni Kesir = Ben, kocamışken mi bana müjde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjdeliyorsunuz? dedi.
Kadri Çelik = Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?”
Muhammed Esed = "Üzerime yaşlılık çökmüş olduğu halde, bana böyle bir müjde veriyorsunuz, öyle mi?" diye sordu (İbrahim), "Peki, hangi (beklenmedik) şeyle müjdeliyorsunuz beni?"
Mustafa İslamoğlu = "Ne! Yaşlılık gelip başıma çökmüşken bana bu müjdeyi veriyorsunuz, öyle mi?" dedi; "Peki neye dayanarak bana müjde veriyorsunuz?"
Ömer Nasuhi Bilmen = Dedi ki: «Bana müjde verir misiniz ki, üzerime ihtiyarlık çökmüştür. Artık beni ne ile müjdeliyorsunuz?»
Ömer Öngüt = O da: “Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen, beni müjdeliyor musunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?” dedi.
Şaban Piriş = -Bana ihtiyarlık gelmiş olduğu halde mi müjde veriyorsunuz? Neye dayanarak müjde veriyorsunuz? dedi
Sadık Türkmen = Dedi ki: “Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra, siz beni müjdeliyor musunuz? Ne tuhaf bir şeyle/neye dayanarak müjdeliyorsunuz!”
Seyyid Kutub = İbrahim «Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen mi bana bu müjdeyi veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz?» dedi.
Suat Yıldırım = "Beni mi müjdeliyorsunuz?" dedi. "Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, artık beni nasıl tebşir edersiniz?"
Süleyman Ateş = "Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni?" dedi.
Tefhim-ul Kuran = Dedi ki: «Bana ihtiyarlık gelip çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?»
Ümit Şimşek = 'Beni mi müjdeliyorsunuz?' dedi. 'Bu yaşlı halimle bana neyin müjdesini veriyorsunuz?'
Yaşar Nuri Öztürk = Dedi: "İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?"
İskender Ali Mihr = “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Böyleyken ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi.
İlyas Yorulmaz = İbrahim “Bana yaşlılık gelip çatmışken, siz ne ile müjdelediğinizin farkında mısınız? Dedi.