فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ
Fanzur keyfe kâne âkıbetu mekrihim ennâ demmernâhum ve kavmehum ecmeîn(ecmeîne).
fenzur (fe unzur) | : bundan sonra bak |
keyfe | : nasıl |
kâne | : oldu |
âkıbetu | : akıbet, son |
mekri-him | : onların hilesi |
ennâ | : nasıl |
demmernâ-hum | : onları yok ettik |
ve kavme-hum | : ve onların kavmi |
ecmeîn | : hepsi, tamamı |
Diyanet İşleri = Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik.
Abdulbaki Gölpınarlı = Düzenlerinin sonucu ne oldu, bak da gör; şüphe yok ki biz, onları da, topluluklarını da tamâmıyla helâk ettik.
Abdullah Parlıyan = Ve sonra bak onların kurduğu bütün tuzakların sonu ne oldu, onları ve onların peşinden giden toplumun hepsini yerle bir ettik.
Adem Uğur = Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik!
Ahmed Hulusi = Onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu bir bak! Onları da, onların toplumlarını da toptan yerle bir ettik!
Ahmet Tekin = İbret nazarıyla bak, incele, sinsice kurdukları planlarının âkıbeti nasıl oldu? Onları da, kavimlerini de nasıl, toptan helâk ettik.
Ahmet Varol = Onların tuzaklarının sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Ali Bulaç = Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Ali Fikri Yavuz = Ey Rasûlüm, şimdi bak ki, hilelerinin akıbeti nasıl oldu!... Hem (o imansızların) kendilerini, hem de kavimlerini toptan helâk ettik.
Ali Ünal = İşte bak, tuzaklarının âkıbeti ne oldu? O (dokuz kişilik) çeteyi de, topluluklarını da geriye tek kişi bırakmadan imha ettik.
Bayraktar Bayraklı = Bak, işte tuzaklarının sonucu nasıl oldu? Onları da kavimlerini de toptan helâk ettik.
Bekir Sadak = Hilelerinin sonunun nasil olduguna bir bak! Biz onlari ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik.
Celal Yıldırım = Onların hile ve düzeninin sonuna bir bak! Doğrusu onları ve kavimlerinin hepsini yok edip (ülkelerinin) altını üstüne getirdik.
Cemal Külünkoğlu = Ve sonra, bak onların kurduğu bütün tuzakların sonu ne oldu? Onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Diyanet İşleri (eski) = Hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik.
Diyanet Vakfi = Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da, (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik!
Edip Yüksel = Planlarının nasıl sonuçlandığına bak; biz onları, halklarıyla birlikte yerle bir ettik.
Elmalılı Hamdi Yazır = Şimdi bak! mekirlerinin akıbeti nasıl oldu? Kendileri ve kavimlerini toptan tedmir ediverdik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şimdi bir bak! Tuzaklarının akibeti nasıl oldu? Kendilerini ve kavimlerini toptan helak ediverdik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İşte bak! Tuzaklarının akibeti nice oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helak ettik.
Gültekin Onan = Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Harun Yıldırım = Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik!
Hasan Basri Çantay = İşte bak, O tuzaklarının aakıbeti nice oldu! Çünkü biz onları da, kavmlerini de toptan helak etdik.
Hayrat Neşriyat = İşte bak tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu; şübhesiz ki biz, onları ve kavimlerini hep berâber helâk ettik!
İbni Kesir = Düzenlerinin sonunun nice olduğuna bir bak. Biz; onları ve kavimlerini toptan yerle bir ettik.
Kadri Çelik = Artık sen, onların kurdukları düzenin uğradığı sona bir bak! Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Muhammed Esed = Ve sonra, bak onların kurduğu bütün tuzakların sonu ne oldu: onları ve onların peşinden giden toplumu, hepsini yerle bir ettik;
Mustafa İslamoğlu = Dön de bir bak bakalım: onların tuzaklarının akıbeti ne olmuş? Elbette ki Biz, onları ve toplumlarını topyekün yerle bir ettik.
Ömer Nasuhi Bilmen = Artık bak! Mekrlerinin âkibeti nasıl oldu? Muhakkak ki Biz, onları da kavimlerini de cümleten helâk ettik.
Ömer Öngüt = Tuzaklarının sonunun nice olduğuna bir bak! Biz onları da kavimlerini de hepsini helâk ettik.
Şaban Piriş = Onların planlarının sonu nasıl oldu bir bak! Biz, onları ve toplumlarını toptan kırıp geçirdik.
Sadık Türkmen = Tuzaklarının sonucu bak nasıl oldu? Şüphesiz Biz onları ve toplumlarını toptan yerle bir ettik!
Seyyid Kutub = Şimdi bak bakalım, onların tuzaklarının sonu nice oldu? Biz onları ve soydaşlarını hep birlikte yok ettik.
Suat Yıldırım = Bak işte onların tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu! Biz onları da kendilerine uyan toplumlarını da imha ettik!
Süleyman Ateş = Bak, işte tuzaklarının sonucu nasıl oldu, (nasıl) biz onları ve kavimlerini toptan yıktık, yok ettik.
Tefhim-ul Kuran = Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
Ümit Şimşek = İşte bak, tuzaklarının sonu ne oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helâk ettik.
Yaşar Nuri Öztürk = Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu! İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik.
İskender Ali Mihr = Bundan sonra onların hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bak ki, onları ve onların kavminin tamamını nasıl yok ettik.
İlyas Yorulmaz = Bak bakalım, onların hazırladığı planın sonucu nasıl oldu. Biz o dokuz bozguncuyu ve topluluklarının hepsini yerle bir ettik.