إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ
İnnellezîne keferû biz zikri lemmâ câehum, ve innehu le kitâbun azîz(azîzun).
inne | : muhakkak, gerçekten |
ellezîne | : onlar |
keferû | : inkâr ettiler |
bi ez zikri | : zikri |
lemmâ | : olduğu zaman |
câe-hum | : onlara geldi |
ve inne-hu | : ve şüphesiz ki o |
le | : elbette, gerçekten, mutlaka |
kitâbun | : kitap |
azîzun | : üstün, yüce, şerefli |
Diyanet İşleri = Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Kur'ân, kendisine tebliğ edildikten sonra kâfir olanlar; ve hem de şüphe yok ki bu Kur'ân, eşsiz ve üstün bir kitaptır ki;
Abdullah Parlıyan = Onlar ki, Kur'ân kendilerine geldiği zaman, O'nu tanımayıp, gerçekleri örtbas edip reddettiler. Halbuki O eşsiz, üstün, değerli bir kitaptır
Adem Uğur = Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır.
Ahmed Hulusi = Gerçekten, kendilerine gelen hakikatlerini hatırlatıcıyı inkâr edenlerdir! Muhakkak ki O (hakikatlerini hatırlatıcı - zikir), Aziyz bir BİLGİdir!
Ahmet Tekin = Kendilerine okunması ibadet olan övünç kaynağı Kur’ân geldiğinde, onu inkârda ısrar edenler, bunun sonuçlarına katlanacaklar. O, kudretli ve hükümran bir kitaptır.
Ahmet Varol = Onlar (ateşe atılacaklar) kendilerine Kur'an gelince onu inkar ettiler. Oysa o çok ulu bir kitaptır.
Ali Bulaç = Şüphesiz, kendilerine zikir gelince onu inkâr edenler (ateşin içine bırakılırlar); oysa o, aziz (şerefi yüksek, üstün) bir Kitaptır.
Ali Fikri Yavuz = Kendilerine Kur’an geldiği vakit, onu inkâr edenler, (azaba uğratılacaklardır). Muhakkak ki, o çok şerefli bir kitabdır.
Ali Ünal = Kendilerine gelen bu şânı yüce dersi (Kur’ân) inkâr edenler, (Ateş’e fırlatılanlar arasında olacaklardır). Oysa o, şerefli ve mağlûp edilemez bir kitaptır.
Bayraktar Bayraklı = Kendilerine geldiğinde Kur'ân'ı inkâr edenler de saklanamazlar. Çünkü o Kur'ân eşsiz bir kitaptır.[513]
Bekir Sadak = (41-42) Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmislerdir; oysa o, degerli bir Kitap'dir. Gecmiste ve gelecekte onu batil kilacak yoktur. Hakim ve ovulmege layik olan Allah katindan indirilmedir.
Celal Yıldırım = Onlar ki, Kur'ân kendilerine geldiği zaman onu tanımayıp reddettiler, (elbette bunun sonucuna katlanacaklardır). Çünkü O, aziz (şerefli, üstün, değerli) bir Kitap'tır.
Cemal Külünkoğlu = (41-42) Kur'an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır. Geçmişte ve gelecekte batıl ona karışamaz (onu hiçbir şey bozamaz). O (Kur'an), her yaptığını bir hikmete göre yapan ve övülmeye layık olan (Allah) katından indirilmiştir.
Diyanet İşleri (eski) = (41-42) Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmişlerdir; oysa o, değerli bir Kitap'dır. Geçmişte ve gelecekte onu batıl kılacak yoktur. Hakim ve övülmeğe layık olan Allah katından indirilmedir.
Diyanet Vakfi = Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır.
Edip Yüksel = Kendilerine mesaj ulaştıktan sonra onu inkar edenler bilsin ki o üstün bir kitaptır.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onlar: o zikir kendilerine geldiği vakıt ona körlük eden mülhidler, halbuki o misli bulunmaz azîz bir kitab
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlar, O Kur'an kendilerine geldiğinde onu inkar edenlerdir. Halbuki o, benzeri bulunmaz bir kitaptır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kur'ân kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, mutlaka cezalarını çekeceklerdir. O gerçekten çok değerli bir kitaptır.
Gültekin Onan = Şüphesiz, kendilerine zikir gelince ona küfredenler (ateşin içine bırakılırlar); oysa o, aziz (şerefi yüksek, üstün) bir Kitaptır.
Harun Yıldırım = Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır.
Hasan Basri Çantay = (Âyetlerimiz hakkında sapıklığa düşenler) o zikre (Kur'ana) — o, kendilerine gelince — küfredenler (dir ki işte bunlar şübhesiz bize gizli kalmazlar). Halbuki o, cidden sarp bir kitabdır.
Hayrat Neşriyat = Doğrusu o kimseler ki, kendilerine geldiğinde Kur’ân’ı inkâr ettiler. Hâlbuki şübhesiz o, gerçekten çok yüce bir Kitab’dır.
İbni Kesir = Kendilerine zikir gelince; onlar onu inkar etmişlerdir. Halbuki o, aziz bir kitabdır.
Kadri Çelik = Şüphesiz kendilerine hatırlatıcı (Kur'an) gelince, onu inkâr ettiler. Hâlbuki o üstün bir kitaptır.
Muhammed Esed = Gerçek şu ki, kendilerine gelen bu uyarıyı inkar edenler (var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır); çünkü o yüce bir ilahi kelamdır.
Mustafa İslamoğlu = Şüphesiz onlar, kendilerine ulaştığı halde bu ilahi uyarıyı inkar edenlerdendir: çünkü o, elbette pek yüce bir Kitaptır.
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok (mülhidler) o kimselerdir ki, kendilerine geldiği zaman Kur'an'ı inkâr etmişlerdir ve muhakkak ki o, elbette azîz bir kitaptır.
Ömer Öngüt = Kendilerine Zikir (Kur'an) geldiğinde onu inkâr edenler, (mutlaka cezalarını çekeceklerdir). Halbuki o aziz bir Kitap'tır.
Şaban Piriş = Kitap kendilerine geldiğinde onu inkar ettiler. Oysa o, eşsiz bir kitaptır.
Sadık Türkmen = Onlar, kendilerine geldiği zaman Zikri/Kur’an’ı inkâr ettiler. Halbuki o; eşsiz, üstün bir Kitap’tır.
Seyyid Kutub = Kendilerine gelen Kur'ân'ı inkar ettiler. Halbuki o yüce bir Kitab'dır.
Suat Yıldırım = (41-42) Kendilerine gelen bu şanı yüce dersi inkâr edenler elbette cezadan kurtulamazlar. Halbuki o eşsiz ve pek kıymetli bir kitaptır. Öyle bir kitaptır ki batıl ona ne önünden, ne ardından, hiç bir taraftan yol bulamaz.(Tam hüküm ve hikmet sahibi, bütün hamdlerin ve övgülerin sahibi) o Hakîm ve Hamîd tarafından indirilmiştir.
Süleyman Ateş = Onlar, kendilerine gelen Kur'ân'ı inkâr ettiler. Halbuki o, öyle eşsiz bir Kitaptır,
Tefhim-ul Kuran = Şüphesiz, kendilerine zikir gelince ona (karşı) küfre sapanlar (ateşin içine bırakılırlar); oysa o, aziz (şerefi yüksek, üstün) bir Kitaptır.
Ümit Şimşek = Kendilerine öğüt geldiğinde onu yalanladılar. Halbuki o aziz bir kitaptır.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır.
İskender Ali Mihr = Gerçekten onlar, kendilerine zikir (Kur’ân) geldiği zaman (O’nu) inkâr ettiler. Ve muhakkak ki O, Azîz (yüce ve şerefli) bir Kitap’tır.
İlyas Yorulmaz = Kendisine geldiğinde, öğütlerle dolu Kur’an’ı inkâr edenler bilsinler ki o, kesinlikle değerli bir kitaptır.