أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَى
Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
ev | : veya |
yezzekkeru | : tezekkür eder, düşünür, öğüt alır |
fe | : böylece |
tenfea-hu | : ona fayda verir |
ez zikrâ | : zikir, öğüt |
Diyanet İşleri = Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
Abdulbaki Gölpınarlı = Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.
Abdullah Parlıyan = Yahutta kendisine hakikat hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
Adem Uğur = Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.
Ahmed Hulusi = Yahut hatırlatılanı düşünecek de böylece o zikra (hatırlatma) kendisine fayda verecek!
Ahmet Tekin = Yahut öğüt alacak da, o öğüt ona fayda verecek.
Ahmet Varol = Yahut öğüt alacak ve öğüt ona yarar sağlayacaktır?
Ali Bulaç = Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
Ali Fikri Yavuz = Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti.
Ali Ünal = Veya (Allah’ın Mesajı üzerinde) düşünüp, yapılan tebliğ O’na daha bir fayda verecek?
Bayraktar Bayraklı = (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719][720]
Bekir Sadak = Yahut ogut alacakti da bu ogut kendisine fayda verecekti.
Celal Yıldırım = (3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ?
Cemal Külünkoğlu = (3-4) (Resulüm!) Onun halini sana hangi şey bildirdi? Belki o, (senden öğrenecekleriyle cehalet kirinden) temizlenecekti yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecekti.
Diyanet İşleri (eski) = Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti.
Diyanet Vakfi = (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
Edip Yüksel = Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.
Gültekin Onan = Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
Harun Yıldırım = Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti.
Hasan Basri Çantay = Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi.
Hayrat Neşriyat = (3-4) (Habîbim, yâ Muhammed!) Hâlbuki sana ne bildiriyor ki, belki o (günahlardan)temizlenecekti veya nasîhat alacak da bu nasîhat kendisine fayda verecekti!
İbni Kesir = Yahut öğüt alacaktı da bu, kendisine fayda verecekti.
Kadri Çelik = Ya da hatırlayıp kendine gelecek ve böylece bu hatırlama kendisine yarar sağlayacak?
Muhammed Esed = yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
Mustafa İslamoğlu = veya alacağı öğütün kendisine yarar sağlayacağını?
Ömer Nasuhi Bilmen = Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir.
Ömer Öngüt = Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti.
Şaban Piriş = Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir.
Sadık Türkmen = Ya da öğüt dinleyecek, bu da ona fayda verecek!..
Seyyid Kutub = Yahut öğüt alacak da bu öğüt, kendisine fayda verecek.
Suat Yıldırım = (3-4) Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı?
Süleyman Ateş = Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.
Tefhim-ul Kuran = Ya da öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
Ümit Şimşek = Yahut öğüt alacak, öğütten faydalanacaktı.
Yaşar Nuri Öztürk = Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.
İskender Ali Mihr = Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir.
İlyas Yorulmaz = Verdiğin öğüdü düşünecek ve öğüt ona fayda verecekti.