إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ
İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhirati zeyyennâ lehum a’mâlehum fe hum ya’mehûn(ya’mehûne).
inne ellezîne | : muhakkak ki onlar |
lâ yu’minûne | : mü’min olmazlar, inanmazlar |
bi el âhireti | : ahirete (Allah’a ruhun ulaşmasına) |
zeyyennâ | : süsledik |
lehum | : onlar için, onlara |
a’mâle-hum | : onların amelleri, amelleri |
fe | : böylece |
hum | : onlar |
ya’mehûne | : (şaşkın bir halde) bocalarlar |
Diyanet İşleri = Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Âhirete inanmayanların işledikleri işleri bezedik de artık onlar, şaşkın bir halde kalakaldılar.
Abdullah Parlıyan = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz; böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.'
Adem Uğur = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
Ahmed Hulusi = Ölümsüz gelecek yaşamlarına iman etmeyenlere gelince; onların yaptıkları işleri kendilerine süsleyip (keyifli) gösterdik; artık onlar (hakikate) kör ve şaşkın, (ortalıkta) bocalar dururlar!
Ahmet Tekin = Âhirete, ebedî yurda inanmayanlara biz, amellerini süsleyip güzel gösterdik. Onlar ilerisini göremezler, bocalayıp dururlar.
Ahmet Varol = Şüphesiz ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslemişizdir. Bu yüzden onlar körü körüne bocalarlar.
Ali Bulaç = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
Ali Fikri Yavuz = Ahirete inanmıyanların âmellerini, kendilerine süslü göstermişiz de, onlar hakkı göremiyorlar.
Ali Ünal = Âhiret’e inanmayanlara gelince, (inkârları sebebiyle) bütün (kötü) işlerini ve davranışlarını kendilerine güzel gösterdik; onlar, (ölmüş kalbleriyle dünya hayatları adına) endişeler içinde bocalar dururlar.
Bayraktar Bayraklı = Âhirete inanmayanların amellerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar.
Bekir Sadak = Ahirete inanmayanlarin yaptiklari isleri kendilerine guzel gostermisizdir; bu yuzden koru korune bocalarlar.
Celal Yıldırım = Âhiret'e inanmayanlara ise amellerini süsleyip çekici kıldık da o sebeple onlar (inkâr ve azgınlıkları içinde) bocalayıp dururlar.
Cemal Külünkoğlu = Ahirete inanmayanlar var ya; onlara yaptıkları (kötü) işleri güzel gösterdik. Bu yüzden onlar sapıklıkları içinde bocalayıp dururlar.
Diyanet İşleri (eski) = Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.
Diyanet Vakfi = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
Edip Yüksel = Ahirete inanmıyanların ise yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir, bocalayıp dururlar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Çünkü Âhırete inanmıyanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
Gültekin Onan = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
Harun Yıldırım = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
Hasan Basri Çantay = Biz, âhirete inanmayanların (kötü) amel (ve hareket) lerini kendileri için süslemişizdir de (kalbleri kör olarak) şaşırıb kalmakdadırlar.
Hayrat Neşriyat = Şübhesiz ki âhirete inanmayanların (kötü) amellerini kendilerine süslü gösterdik; bu yüzden onlar bocalayıp dururlar.
İbni Kesir = Ahirete inanmayanlara gelince; muhakkak ki onlara, yaptıklarını güzel göstermişizdir. Bu yüzden şaşırıp kalmaktadırlar.
Kadri Çelik = Ahirete inanmayanlar (var ya), biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz de böylece onlar, körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.
Muhammed Esed = Ahirete inanmayanlara gelince, onlara yapıp ettiklerini güzel göstermişizdir; bu yüzden, körcesine bocalayıp durmaktadırlar.
Mustafa İslamoğlu = Ahirete inanmayanlara gelince... Biz onlara yapıp ettiklerini süslemişizdir; bu yüzden onlar saplandıkları (kuşku) bataklığında debelenip dururlar;
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok o kimseler, ki ahirete inanmazlar, onlar için yaptıklarını süslemişizdir. Artık onlar mütehayyirane bir halde bulunurlar.
Ömer Öngüt = Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.
Şaban Piriş = Ahirete inanmayanlar ise, biz onlara amellerini süsledik de onlar bocalayıp dururlar.
Sadık Türkmen = Gelecekteki sonsuzluğa inanmayan kimselere gelince; onların işleri kendilerine süslü geliyor, onlar körü körüne bocalayıp duruyorlar!
Seyyid Kutub = ahirete inanmayanlara gelince onlara yaptıkları kötü işleri güzel gösteririz de sapıklıkları içinde bilinçsizce debelenirler.
Suat Yıldırım = Biz âhirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik, o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalar dururlar.
Süleyman Ateş = Âhirete inanmayanların işlerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar.
Tefhim-ul Kuran = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz; böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.'
Ümit Şimşek = Âhirete inanmayanlara ise, Biz yaptıklarını hoş gösterdik; onun için böyle bocalayıp dururlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Şu bir gerçek ki, âhirete inanmayanların amellerini biz, kendileri için süsleyip püsledik. Bu yüzden onlar kalpleri körelmiş olarak şaşkınlık içinde bocalar dururlar.
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah’a ulaşması) inanmayanlara, onların amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.
İlyas Yorulmaz = Ahiret gününe inanmayanların yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik. Yaptıklarıyla oyalanıp dururlar.