Önceki Ayet Sonraki Ayet  
26. Sûre Şu’arâ/4

 إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّن السَّمَاء آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ

  İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıîn(hâdıîne).

Kelime Karşılaştırma
in : eğer, ise
neşe’ : dileriz
nunezzil : indiririz
aleyhim : onların üzerine, onlara
min es semâi : semadan, gökten
âyeten : bir âyet (mucize)
fe : böylece, artık
zallet : gölge yaptı, gölgeledi
a’nâku-hum : onların boyunları
lehâ : ona
hâdıîne : boyun eğenler, itaat edenler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Dileseydik gökten bir delîl indirirdik onlara, onun karşısında başlarını eğerlerdi, kalakalırlardı.

 Abdullah Parlıyan = Eğer biz dileseydik, gökten onları zorla imana getirecek bir ayet ve alamet indirirdik de, onun karşısında hemen ona baş eğerler ve inanırlardı.

 Adem Uğur = Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

 Ahmed Hulusi = Eğer dilesek semâdan üzerlerine bir mucize inzâl ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!

 Ahmet Tekin = Bizim sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa, onların üzerlerine gökten bir âyet, bir mûcize indiririz. Bu mûcizeden dolayı toplu olarak boyun eğmek mecburiyetinde kalırlar.

 Ahmet Varol = Dilersek onların üzerlerine gökten bir mucize indiririz de boyunları ona eğilir kalır.

 Ali Bulaç = Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.

 Ali Fikri Yavuz = Biz eğer dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (iman etmelerini gerektirecek bir delâlet) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır (artık hiç biri isyan etmez).

 Ali Ünal = Eğer dilemiş olsak, üzerlerine gökten öyle bir delil (mucize) indiririz ki, onun karşısında ister istemez boyun büker ve inanmak zorunda kalırlar.

 Bayraktar Bayraklı = Dilersek onlara gökten bir mucize indiririz de mecbur kalıp boyun eğerler.

 Bekir Sadak = Biz dilesek onlara gokten bir mucize inidiririz de ona boyun egip kalirlar.

 Celal Yıldırım = Biz isteseydik onlara gökten bir âyet (acık bir belge ya da mu'cize) indirirdik de onlar ona boyun eğip eğilirlerdi.

 Cemal Külünkoğlu = Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona (toptan) boyun eğmek zorunda kalırlar (ama bunu istemedik).

 Diyanet İşleri (eski) = Biz dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de ona boyun eğip kalırlar.

 Diyanet Vakfi = Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

 Edip Yüksel = Dilesek onların üzerine gökten bir mucize indiririz de ona boyun eğip kalırlar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Dilersek üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır.

 Gültekin Onan = Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.

 Harun Yıldırım = Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

 Hasan Basri Çantay = Eğer dilersek biz onların tepesine gökden bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğilekalır.

 Hayrat Neşriyat = Dilesek, onlara gökten bir mu'cize indiririz de boyunları ona eğilip kalanlar (olarak inanmaya mecbûr) olurlar.

 İbni Kesir = Dilersek, onlara gökten bir ayet indiririz de ona boyunları eğik kalır.

 Kadri Çelik = Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona boyunları eğilmiş kalıverirler.

 Muhammed Esed = Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun karşısında boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi.

 Mustafa İslamoğlu = Eğer dileseydik onlara semadan öyle bir belge indirirdik ki, onun karşısında (mecburen) boyun büker, baş eğerlerdi.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Eğer dileyecek olsak üzerlerine gökten bir âyet indiririz de artık ona boyunları eğili kalmış olurlar.

 Ömer Öngüt = Biz dilersek onların üzerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de ona boyun eğmek zorunda kalırlar.

 Şaban Piriş = Dilersek, üzerlerine gökten bir işaret indiririz de boyunları öne eğilip kalır.

 Sadık Türkmen = Eğer dileseydik; üzerlerine gökyüzünden bir mucize indirirdik de, (mecburen/zorla) eğilerek ona boyunları bükülür kalırdı!

 Seyyid Kutub = Eğer dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de karşısında boyunları eğik kalır.

 Suat Yıldırım = Eğer dileseydik onlara gökten öyle bir mûcize indirirdik ki, onun karşısında ister istemez boyun bükerlerdi.

 Süleyman Ateş = Dilesek onların üzerine gökten bir mu'cize indiririz de boyunları ona eğilir (inanırlar).

 Tefhim-ul Kuran = Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.

 Ümit Şimşek = Eğer dileseydik, onlara gökyüzünden bir âyet indirirdik de ister istemez ona boyun eğerlerdi.

 Yaşar Nuri Öztürk = Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır.

 İskender Ali Mihr = Eğer dileseydik gökten onlara âyet indirirdik. Böylece onların boyunlarını gölgelerdi de (hükmü altına alırdı da) ona itaat ederlerdi.

 İlyas Yorulmaz = Biz istersek gökten onlara bir mucize (ayet) indiririz de, sonra onlar indirdiğimiz ayetler karşısında boyun bükmüş olarak çaresiz kalırlar.