أُوْلَئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِّن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا
Ulâike lehum cennâtu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve yelbesûne siyâben hudran min sundusin ve istebrakın muttekiîne fîhâ alâl erâiki, ni'mes sevâb(sevâbu), ve hasunet murtefekâ(murtefekan).
ulâike | : işte onlar |
lehum | : onlara, onlar için vardır |
cennâtu adnin | : adn cennetleri |
tecrî | : akar |
min tahti-him | : onların altından |
el enharu | : nehirler |
yuhallevne | : süslenirler |
fî-hâ | : orada |
min esâvire (el esveretu) | : bileziklerden, bileziklerle (bilezik) |
min | : dan |
zehebin | : altın |
ve yelbesûne | : ve giyerler |
siyâben | : elbise |
hudren | : yeşil |
min sundusin | : ince ve halis ipekten |
ve istebrekın | : ve kalın ipek (diba), atlas |
muttekiîne | : yaslanırlar |
fî-hâ | : orada |
alel erâiki (alâ el erâiki) | : tahtlar üzerinde, üzerine |
ni’me es sevâbu | : ne güzel sevap (kazanılan pozitif dereceler) |
ve hasunet | : ve güzel oldu |
murtefekan | : arkadaş, dost, yardımcı, destek |
Diyanet İşleri = İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. O ne güzel karşılıktır! Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir!
Abdulbaki Gölpınarlı = Öyle kişilerdir onlar ki onlarındır ebedî Adn cennetleri, kıyılarından ırmaklar akar, orada altın bilezikler takınarak süsleneceklerdir ve ince ve kalın ipekli yeşil elbiseler giyineceklerdir, orada tahtlarda oturacaklardır ve ne hoş ve güzel bir mükâfattır bu ve o tahtlar, ne de güzel dayanılacak, oturulacak yerlerdir.
Abdullah Parlıyan = Öyle kişilerdir ki onlar, ebedi Adn cennetlerine layık olmuşlardır, kıyılarında ırmaklar akan cennetler… Orada altın bileziklerle süslenirler, ince ve kalın ipekli yeşil elbiseler giyineceklerdir, güzel divanlara yaslanıp oturacaklardır. Ne güzel bir karşılık ve ne güzel bir dinlenme yeri!
Adem Uğur = İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!
Ahmed Hulusi = İşte bunlar için altlarından ırmaklar akan ADN cennetleri vardır; orada altın bileziklerle süslenirler; ince veya kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine dayanıp kurulurlar. . . O ne güzel karşılık ve ne güzel yararlanma yeri. (Misal yollu cennet yaşamı anlatımı; bakınız: Ra'd: 35, Muhammed: 15. A. H. )
Ahmet Tekin = İşte onlar için altlarından ırmaklar akan Adn cennetlerinin konakları vardır. Onlar orada, altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyecekler, koltuklar üzerinde kurulup oturacaklar, yaslanacaklar. Bu ne güzel mükâfat, ne güzel karşılık, ne güzel ağırlanma yeridir.
Ahmet Varol = Onlar için Adn cennetleri vardır. Altlarından ırmaklar akar. Orada altın bileziklerle süslenir ve ince ipekten ve kalın atlastan yeşil elbiseler giyerek tahtlara yaslanırlar. Orası ne güzel bir duraktır.
Ali Bulaç = Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.
Ali Fikri Yavuz = Böyledirler, onlara, meskenlerinin altından nehirler akar, Adn cennetleri var. Orada altın bileziklerden süslenecekler, ince ve kalın dîba’dan yeşil elbise giyecekler, koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklardır. O cennet, ne güzel mükâfat ve ne güzel dayanak!...
Ali Ünal = Onlar için sonsuz nimet ve ebedî mutluluk cennetleri vardır; ayaklarının altından ırmaklar akar. Orada altın bileziklerle süslenirler; en güzel ipekten, mücevherlerle bezeli yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerindedirler. Ne hoş bir mükâfat! Ve oturup yaslanmak için ne güzel bir koltuk!
Bayraktar Bayraklı = İşte onlara, içinde ırmaklar akan adn cennetleri vardır. Onlar ‘Adn cennetlerinde tahtlar üzerinde kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın ipeklerden yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel bir kalma yeri!
Bekir Sadak = (30-31) Iyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Dogrusu, inanip yararli is yapanlara, iste onlara, iclerinden irmaklar akan Adn cennetleri vardir. Orada altin bilezikler takinirlar, ince ve kalin ipekliden yesil elbiseler giyerek tahtlari uzerinde otururlar. Ne guzel bir mukafat ve ne guzel yaslanacak yer! *
Celal Yıldırım = İşte onlar için altlarından ırmaklar akan ADN Cennetleri var; orada altın bileziklerle süslenirler; ince ve kalın nefis ipekli yeşil kumaştan elbise giyerek tahtlar üzerine kurulurlar. Ne güzel sevap ve ne güzel oturulacak yerlerdir!
Cemal Külünkoğlu = İşte bu kimseler için; altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerek tahtlar üzerinde otururlar. O ne güzel bir ödül ve orası ne güzel bir barınaktır.
Diyanet İşleri (eski) = (30-31) İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Doğrusu, inanıp yararlı iş yapanlara, işte onlara, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükafat ve ne güzel yaslanacak yer!
Diyanet Vakfi = İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!
Edip Yüksel = Onlar için, içlerinden ırmaklar akan Adn bahçeleri (cennetleri) vardır. Orada altından bileziklerle süslenirler, ipek ve kadifeden dokunmuş yeşil elbiseler giyerler. Orada koltuklar üzerine yaslanırlar. Ne güzel bir ödül ve ne güzel bir durak…
Elmalılı Hamdi Yazır = Öyleler, işte onlara Adn Cennetleri var, altlarından nehirler akar, orada altın bileziklerden ziynetlenecekler, sündüs ve istebraktan yeşil esvab giyecekler, erîkeler üzerine dayanıp kurulacaklar o, ne güzel sevab ve ne güzel kurultay!
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar; orada altın bileziklerle süslenecekler; ince ve kalın ipeklerden yeşil elbiseler giyecekler; tahtlar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel mükafat, ne güzel kurultay!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!
Gültekin Onan = Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. (Bu) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.
Harun Yıldırım = İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!
Hasan Basri Çantay = Onlar (işte böyledir). Altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır. Orada tahtlar üzerinde kurularak, orada altın bileziklerle belertecekler, ince dibadan, kalın dibadan yeşil elbiseler giyeceklerdir. Ne güzel sevab, ne güzel dayanak!
Hayrat Neşriyat = İşte onlara, altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır; (onlar) orada tahtlar üzerinde yaslan(arak otur)an kimselerdir; altından (yapılmış) bilezikler takınırlar; oradaince ipekten ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler O ne güzel mükâfâttır! Ve (o Cennet)ne güzel olmuş bir kalma yeridir!
İbni Kesir = İşte onlara; altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerine otururlar. O ne güzel mükafat ve ne güzel duraktır.
Kadri Çelik = Altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır. Orda altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. (Bu) Pek de güzel bir sevap ve pek de güzel bir dayanaktır!
Muhammed Esed = İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedi mutluluk, esenlik bahçeleri işte böylelerinin olacaktır; orada onlara altın bilezikler takılacak; yeşil ipekli ve işlemeli giysiler giyinecekler ve orada (yumuşak) divanlarda yaslanıp oturacaklar: Bu ne güzel bir karşılık, bu ne güzel bir dinlenme yeri!
Mustafa İslamoğlu = İşte ayaklarının altından ırmakların çağladığı ve mutluluğun üretildiği merkezler olan cennetleri böyleleri için hazırladık. Orada onlara altın künyeler-bilezikler takılacak; dahası ince ve kalın ipekten sırmalı yeşil elbiseler giyerek oradaki tahtlarına kurulacaklar: Ne güzel bir ödül ve ne hoş bir makamdır orası...
Ömer Nasuhi Bilmen = İşte onlar için Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar. Orada tahtlar üzerine kurularak altundan bilezikler ile süsleneceklerdir ve ince dibadan ve kalın dibadan yeşil libaslar giyeceklerdir. O ne güzel mükâfaattır ve ne kadar güzel bir karargâhtır.
Ömer Öngüt = Onlar o kimselerdir ki, onlara altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri verilmiştir. Orada altın bilezikler takınırlar. İnce dibâdan, kalın dibâdan yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. O ne güzel sevap ve ne güzel duraktır!
Şaban Piriş = Onlara, altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takarlar, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler. Orada koltuklarına yaslanırlar. Ne güzel mükafat, Ne güzel nimetler!
Sadık Türkmen = Onlar öyle kimselerdir ki; kendileri için altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır. Orada altından bileziklerle süslenip bezenirler. İnce has ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil giysiler giyerler. Koltuklar üzerine yaslanırlar. Ne güzel bir ödül! Ne güzel bir dayanak!
Seyyid Kutub = Onlar için altlarından çeşitli ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Kolları altın bileziklerle süslüdür. Orada ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerek koltuklara kurulurlar. O ne güzel bir ödül ve orası ne güzel bir barınaktır.
Suat Yıldırım = İşte onlara, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine kurularak kendilerine altın bilezikler takılacak, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyecekler. Tahtlara kurulacaklar. Ne güzel mükâfattır bunlar ve ne güzel bir meskendir o cennet!
Süleyman Ateş = Onlar öyle kimselerdir ki kendileri için Adn cennetleri vardır. Altlarından ırmaklar akar. Orada altın bileziklerle bezenirler; ince ipekten yeşil giysiler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. Ne güzel sevâp ve ne güzel dayanacak (koltuk)!
Tefhim-ul Kuran = Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orda altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.
Ümit Şimşek = Onlar için, altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır. Orada onlar altın bileziklerle süslenmiş, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giymiş olarak tahtlara kurulurlar. Ne güzel bir ödüldür bu! Ve yerleşilecek ne güzel bir yerdir orası!
Yaşar Nuri Öztürk = Bunlar için, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karşılık, o ne güzel dayanak!
İskender Ali Mihr = İşte onlara (onlar için) adn cennetleri vardır. Onların altından nehirler akar. Orada altın (dan) bileziklerle süslenirler. İnce ipek ve atlastan yeşil elbiseler giyerler. Orada tahtlar üzerine yaslanırlar. Ne güzel bir sevap ve ne güzel bir destek.
İlyas Yorulmaz = Onlar için, altlarından ırmakların aktığı adn cennetleri var. Onlar orada altın dan bilezikler takarlar ve orada ipekten, parlak yeşil elbiseler giyerek, koltukların üzerine uzanıp yatarlar. Orada ne güzel karşılıklar ve ne güzel arkadaşlıklar var.