إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلًا
İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti innâ lâ nudîu ecre men ahsene amelâ(amelen).
innellezîne (inne ellezîne) | : muhakkak o kimseler, onlar |
âmenû | : âmenû oldular, ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dilediler |
ve amilû es sâlihâti | : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar |
innâ | : muhakkak biz |
lâ nudîu | : zayi etmeyiz |
ecre | : ecir, ücret, karşılık, bedel |
men | : kimse |
ahsene | : en güzel |
amelen | : amel |
Diyanet İşleri = Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.
Abdulbaki Gölpınarlı = İnanan ve iyi işlerde bulunanlara gelince: Şüphe yok ki biz, iyi işlerde bulunanların, güzel hareket edenlerin ecrini zâyi etmeyiz.
Abdullah Parlıyan = Ama inanıp dürüst ve iyi işlerde bulunanlara gelince, şüphe yok ki biz, güzel ve yararlı işlerde bulunanların emeğini elbette ki, boşa çıkarmayız.
Adem Uğur = İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilmelidirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz.
Ahmed Hulusi = Muhakkak ki (Allâh ismiyle işaret edilenin Esmâ özellikleriyle zâhir oluşuna, Ahad - Samed oluşuna) iman edip imanın gereği olan düzgün çalışmalar yapanlar var ya; doğrusu iyi çalışmalarının karşılığını asla boşa çıkarmayız!
Ahmet Tekin = İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlerin, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapmakta sebat eden müslüman idarecilerin, askerî erkânın ve müslümanların amellerinin mükâfatını zâyi etmeyeceğiz.
Ahmet Varol = Ama inanıp dürüst ve iyi işlerde bulunanlara gelince, şüphe yok ki biz, güzel ve yararlı işlerde bulunanların emeğini elbette ki, boşa çıkarmayız.
Ali Bulaç = Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
Ali Fikri Yavuz = Gerçekten iman edip sâlih âmeller işleyenlere gelince: Şüphe yok ki, biz, öyle güzel bir âmel işleyenin mükâfatını zayi etmeyiz.
Ali Ünal = Buna karşılık, iman edip imanlarının istikametinde sağlam, yerinde, doğru ve ıslaha dönük işler yapanlara gelince, hiç şüphe edilmesin ki Biz, güzel iş yapan hiç kimsenin mükâfatını zayi etmeyiz.
Bayraktar Bayraklı = İman edip de iyi davranışlarda bulunanlar bilmelidirler ki biz, güzel iş yapanların ödülünü vermemezlik etmeyiz.
Bekir Sadak = Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
Celal Yıldırım = Şüphesiz ki, imân edip güzel f yararlı amellerde bulunanlar var ya,^ doğrusu biz güzel-yararlı amellerde! bulunanların ecrini (mükâfatını) boşa çıkarmayız.
Cemal Külünkoğlu = İman edip faydalı eylemlerde bulunanlara gelince; elbette biz güzel iş yapanların mükâfatını asla zayi etmeyiz.
Diyanet İşleri (eski) = (30-31) İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Doğrusu, inanıp yararlı iş yapanlara, işte onlara, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükafat ve ne güzel yaslanacak yer!
Diyanet Vakfi = İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilmelidirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz.
Edip Yüksel = İnanıp erdemli davrananlara gelince, elbette biz iyi işlerde bulunanların ödülünü yitirmeyiz.
Elmalılı Hamdi Yazır = Amma iyman edip salih salih ameller işliyenler, şüphe yok ki biz öyle güzel amel işliyenin ecrini zayi' etmeyiz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İman edip iyi iyi amel işleyenlerin, şüphesiz ki, Biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar var ya, şüphe yok ki biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz.
Gültekin Onan = Şüphesiz inanıp salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
Harun Yıldırım = İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilmelidirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz.
Hasan Basri Çantay = Îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlarla gelince:) Biz, şübhe yok ki, iyi amel ve hareket edenin mükâfatını zaayi etmeyiz.
Hayrat Neşriyat = Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, şübhesiz ki biz, amelce güzel olanın mükâfâtını zâyi' etmeyiz.
İbni Kesir = Muhakkak ki iman edip, salih amel işleyenlere gelince; muhakkak ki Biz; iyi hareket edenlerin ecrini zayi etmeyiz.
Kadri Çelik = Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar (var ya), biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
Muhammed Esed = (Ama) imana erip de dürüst ve erdemli davrananlara gelince: iyi ve güzel olanı yapmakta sebat gösterenlerin emeğini elbette zayi etmeyiz:
Mustafa İslamoğlu = Ne ki, iman eden ve (o imana uygun) değerler üreten kimselere gelince: Şu kesin ki Biz, güzel bir eylem ortaya koyanın emeğini asla zayi etmez.
Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok, o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular. Biz elbette (öyle) güzel amel işleyenlerin mükâfaatını zâyi etmeyiz.
Ömer Öngüt = İman edip de sâlih amel işleyenlere gelince, biz elbette güzel amel işleyenlerin mükâfatını boşa çıkarmayız.
Şaban Piriş = İman edip, doğruları yapanlar, elbette biz, iyi hareket edenlerin ecrini zayi etmeyiz.
Sadık Türkmen = O kimseler ki; iman edip salih amel/faydalı işleri en iyi şekilde yapmışlardır. Şüphesiz Biz, güzel bir amel/iş yapan kimsenin de ücretini zayi etmeyiz.
Seyyid Kutub = İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, biz iyilik yapanları kesinlikle ödülsüz bırakmayız.
Suat Yıldırım = İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, şu bir gerçek ki Biz güzel iş yapanların işlerini asla zayi etmeyiz.
Süleyman Ateş = Onlar ki inandılar ve iyi işler yaptılar; elbette biz işi güzel yapanın ecrini zâyi etmeyiz.
Tefhim-ul Kuran = Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
Ümit Şimşek = İman eden ve güzel işler yapanlara gelince, şurası muhakkak ki, Biz, güzel işler yapanların ödülünü zayi etmeyiz.
Yaşar Nuri Öztürk = İman edip hayra ve barışa yönelik ameller sergileyenlere gelince, kuşkusuz ki biz, güzel iş yapanların ödülünü yitirmeyeceğiz.
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki âmenû olanlar (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, Biz kesinlikle en güzel amel işleyen kimselerin ecrini (karşılığını) zayi etmeyiz.
İlyas Yorulmaz = İman edip doğru ameller yapanların, yaptıkları güzel şeylerin hiç birisini zayi etmeyiz.