قَالُوا بَل لَّمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Kâlû bel lem tekûnû mu’minîn( mu’minîne).
kâlû | : dediler |
bel | : hayır |
lem tekûnû | : siz olmadınız |
mû’minîne | : mü’minler, âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler) |
Diyanet İşleri = Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız.
Abdullah Parlıyan = Ötekiler de: “Zaten siz, inanan kimseler değildiniz.
Adem Uğur = (Ötekiler de:) "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz".
Ahmed Hulusi = (Onlar da) dediler ki: "Hayır, siz iman etmediniz (bildirilenlere)!"
Ahmet Tekin = Güç ve iktidar sahipleri de:'Aksine, siz zaten inanmamıştınız.' diyorlar.
Ahmet Varol = (Ötekiler de) derler ki: 'Hayır siz zaten mü'minler değildiniz.
Ali Bulaç = (Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min kimseler değildiniz."
Ali Fikri Yavuz = (Öncüler de yardakçılarına cevap verib şöyle) diyecekler: “- Hayır, doğrusu siz Allah’a iman etmemiştiniz.
Ali Ünal = Diğerleri, “Hayır, ne münasebet! Asıl siz iman etme gibi bir niyet taşımıyordunuz.
Bayraktar Bayraklı = Uyulanlar da şöyle diyecekler: “Siz zaten inanmıyordunuz.”
Bekir Sadak = Onlar da soyle derler: «Hayir; siz inanmis kimseler degildiniz.»
Celal Yıldırım = (Diğerleri), yok, sizler aslında inanmamıştınız.
Cemal Külünkoğlu = (29-30) (Diğerleri de onlara) şöyle derler: “Hayır, siz zaten inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplumdunuz.”
Diyanet İşleri (eski) = Onlar da şöyle derler: 'Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.'
Diyanet Vakfi = (29-30) (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
Edip Yüksel = Derler ki, 'Aslında siz inanmış kimseler değildiniz.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = (Bunlar da): «Hayır, siz inanmamıştınız,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (İleri gelenler de) derler ki: «Hayır, siz inanmamıştınız.»
Gültekin Onan = (Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler inançlılar / inançlı olmuşlar değildiniz."
Harun Yıldırım = "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz".
Hasan Basri Çantay = (Metbu'ları da:) «Hayır, siz (esasen) îman ediciler değildiniz», derler,
Hayrat Neşriyat = (O reisler ise) derler ki: 'Bil'akis, (siz zâten) mü’min kimseler olmamıştınız.'
İbni Kesir = Onlar da derler ki: Hayır, siz zaten iman edenler olmamıştınız.
Kadri Çelik = (Diğerleri de:) “Hayır” derler. “Zaten sizler müminler değildiniz.”
Muhammed Esed = Ötekiler, "Hayır" diyecekler, "aslında siz kendiniz imandan zerre kadar nasip almamıştınız!
Mustafa İslamoğlu = (Diğerleri) "Asla" diyecekler, "Siz zaten hiç inanmamıştınız!
Ömer Nasuhi Bilmen = Metbû bulunanlar da derler ki: «Hayır. Siz mü'min kimse olmuş değildiniz.»
Ömer Öngüt = Dediler ki: "Hayır! Zaten siz inanan kimseler değildiniz. "
Şaban Piriş = Diğerleri de derler ki; -Hayır, siz inanan kimseler değildiniz.
Sadık Türkmen = Diğerleri de şöyle derler: “Aksine siz, inanan kişiler değildiniz.
Seyyid Kutub = Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»
Suat Yıldırım = (29-32) "Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!" "Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık."
Süleyman Ateş = (Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz."
Tefhim-ul Kuran = (Diğerleri de:) «Hayır» derler. «Zaten sizler mü'min olanlar değildiniz.»
Ümit Şimşek = Diğerleri de 'Siz zaten inanmamıştınız ki,' diye cevap verirler.
Yaşar Nuri Öztürk = Ötekiler dediler: "Hayır, siz zaten inanmıyordunuz?"
İskender Ali Mihr = "Hayır, siz mü’min olmamıştınız (Allah’a ulaşmayı dilememiştiniz)." dediler (derler).
İlyas Yorulmaz = Diğerleri “Evet, çünkü siz inanmışlardan değildiniz. ”