لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
Lil fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffuf(teaffufi), ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâ(ilhâfen), ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
li el fukarâi | : fakirler için, fakirlere ait, fakirlerin |
ellezîne | : onlar |
uhsirû | : hasrettiler, adadılar |
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) | : Allah’ın yolunda |
lâ yestatîûne | : istidatları olmaz, güçleri yetmez |
darben | : dolaşarak |
fî el ardı | : yeryüzünde |
yahsebu-hum(u) | : onları sanır, onları zanneder 9 - el câhilu |
agniyâe | : zengin |
min et teaffufi | : iffetlerinden |
ta’rifu-hum | : onlar tanırsın |
bi sîmâ-hum | : onların yüzleri ile, yüzlerinden |
lâ yes’elûne | : istemezler |
en nâse | : insanlar |
ilhâfen | : rahatsız ederek, zorla, ısrarla |
ve mâ tunfikû | : ve ne infâk ederseniz, ne verirseniz |
min hayrin | : hayırdan, hayır olarak |
fe | : o taktirde |
inne allâhe | : muhakkak ki Allah |
bi-hi alîmun | : onu en iyi bilen |
Diyanet İşleri = (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Verilen şeyler, kendilerini tamamıyla Allah yoluna vermiş olup yeryüzünde dolaşamayan yoksullara aittir. Bilmeyen kişi, onların istiğnalarını görüp zengin sanır, halbuki sen, yüzlerinden tanırsın onları. Yüzsuyu dökerek halktan bir şey istemez onlar. Hayır için ne harcarsanız şüphe yok ki Allah, onu bilir.
Abdullah Parlıyan = Sadakalarınızı şu fakirlere verin ki, kendilerini bütün yetenek ve güçleri ile Allah yolunda kullandıklarından yeryüzünde rızık aramak için gezip dolaşamazlar. Onlar yüz suyu dökmediklerinden; durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları görünce yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek, insanlardan istemezler. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
Adem Uğur = (Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.
Ahmed Hulusi = (İnfaklarınız) şu fakirler içindir ki, kendilerini hepten Allâh yoluna vermişler, dünyalık yaşam gıdası için çalışmaya vakit ayırmamışlardır. İstemekten çekindikleri için de, iç yüzlerine vâkıf olmayanlar onları zengin sanır. Ancak sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük edip kimseden bir şey talep etmezler. (Artık) hayırdan ne bağışlarsanız muhakkak Allâh onu Aliym'dir.
Ahmet Tekin = İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm’a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden gönüllü yapacağınız bütün hayırları, şüphesiz Allah bilir.
Ahmet Varol = Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adayıp da yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirlere verin. Bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır adına her ne harcarsanız Allah onu bilir.
Ali Bulaç = (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
Ali Fikri Yavuz = Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımıyanlar, onları zengin zanneder. Ey Rasûlüm, sen onları sîmalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyle bilicidir.
Ali Ünal = (Verdiğiniz sadaka, yaptığınız infaklar, öncelikle,) kendilerini Allah yoluna vakfetmiş fakirler içindir; onlar, (fakirliklerinden dolayı, Allah yolunda hizmet vermek ve nafakalarını kazanmak için) yeryüzünde dolaşma imkânı bulamazlar; iffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıkları için de cahiller onları zengin zanneder; fakat sen onları (edep ve nezahetlerinin yansıdığı) sîmalarından tanırsın; insanlardan hele yüzsüzlük ve ısrarla hiçbir şey istemezler. Siz hayır olarak her ne infak ederseniz, hiç şüphesiz Allah hepsini hakkıyla bilir.
Bayraktar Bayraklı = Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vakfedip yeryüzünde çarşı pazar dolaşmayanlara veriniz. Durumlarını bilmeyen, iffet ve dilenmemelerinden dolayı onları zengin sanır; sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. İnsanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
Bekir Sadak = Sadakalarinizi, kendilerini Allah yoluna adayip yeryuzunde dolasamayanlara, hayalarindan dolayi, kendilerini tanimayanlarin zengin saydiklari yoksullara verin. Onlari yuzlerinden tanirsin, insanlardan yuzsuzluk ederek bir sey istemezler. Sarfettiginiz iyi bir seyi Allah suphesiz bilir. *
Celal Yıldırım = (Sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmiyen) fakirlere (verin) ki, onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen, onları zengin sanır. Onları (siz Allah yolunda olanlar) çehrelerinden tanırsınız ; insanlardan yüzsüzlük ederek İstemezler. (Evet) hayırdan ne harcarsanız şüphesiz ki Allah onu bilir.
Cemal Külünkoğlu = Kendilerini Allah yoluna adamış, bu yüzden yeryüzünde (dünyalık için) koşmaya fırsat bulamayan ve iffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için) tanımayanlar tarafından varlıklı sanılan fakirlere yardım edin. Sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. Yüzsüzlük edip hiç kimseden bir şey istemezler. Hayır namına her ne iyilik yaparsanız, , muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir.
Diyanet İşleri (eski) = Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.
Diyanet Vakfi = (Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.
Edip Yüksel = ALLAH yolundaki çalışmasından ötürü özgürlükleri kısıtlanarak göç etme imkanından yoksun bırakılmış ihtiyaç sahiplerine verin. Onları tanımayanlar, onurlu tavırlarından ötürü onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Halktan yardım dilenmezler. Ettiğiniz her iyiliği ALLAH bilir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Verin o fakırlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmiyen onları zengin zanneder, onları simalarından tanırsın: Hakkı bizar etmezler, hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Allah yoluna kapanmış olup şurada burada dolaşmayan fakirlere verin. İstemekten çekindikleri için, bilmeyen onları zengin zanneder. Onları simalarından tanırsın. Yüzsüzlük edip halkı rahatsız etmezler. İşe yarar her ne verirseniz, hiç şüphesiz, Allah onu bilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.
Gültekin Onan = (Sadakalar) Kendilerini Tanrı yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, kuşkusuz Tanrı onu bilir.
Harun Yıldırım = Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Hasan Basri Çantay = (Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar yer yüzünde dolaşmıya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse) ler sanır. Sen (Habîbim) o gibileri sımalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edib de (bir şey) istemezler. Siz (Hak yolunda) ne mal harcarsanız şübhesiz Allah onu hakkıyle bilicidir.
Hayrat Neşriyat = (Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde(maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey)istemezler. O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir.
İbni Kesir = Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vermiş olup da yeryüzünde dolaşmayan ve tanımayanların; hayalarından dolayı onları zengin zannettikleri yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir.
Kadri Çelik = (İnfaklarınızı) Allah yolunda mahsur kalan, yeryüzünde dolaşamayan ve kendilerini tanımayanların hayâlarından dolayı zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, (yoksa onlar bizzat) insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. İnfak ettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.
Muhammed Esed = (Ve) Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde (rızık aramak niyetiyle) gezip dolaşamayan muhtaçlar(a yardım edin). (Onların durumunun) farkında olmayan, onları zengin zanneder, çünkü (istemekten) çekinirler; (ancak) sen onları (bazı) özelliklerinden tanıyabilirsin: insanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
Mustafa İslamoğlu = Kendilerini Allah yolunda vakfettikleri için (ticaret amacıyla) yeryüzünde dolaşamayanlara yardım yapın! İstemekten çekindikleri için, durumlarını bilmeyenler onları zengin zanneder. Onları kimi özelliklerinden tanırsın: (Mesela) insanlardan arsızca istemezler: Her ne iyilik yaparsanız yapın, doğrusu Allah onu kesinlikle bilir.
Ömer Nasuhi Bilmen = O fakirlere ki, Allah yolunda kapanmış kalmışlardır. Yeryüzünde dolaşmaya kâdir olamazlar. Onları bilmeyen, istemekten çekindikleri için onları zengin kimseler sanarlar. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar nâstan ilkah ile bir şey istemezler ve siz hayırdan her ne infak ederseniz, şüphe yok ki Allah Teâlâ onu tamamen bilir.
Ömer Öngüt = Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan (kapı kapı gezmeyen) fakirlere verin ki; onlar yüzsuyu dökmediklerinden, durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları simâlarından tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan ne infak ederseniz, şüphesiz ki Allah onu bilir.
Şaban Piriş = (Sadakalar,) Allah yolunda mahsur kalmış, kazanç için yeryüzünde dolaşamayan, çekingenliklerinden dolayı, bilmeyenlerin onları zengin zannettikleri, senin de simalarından tanıdığın, yüzsüzlük edip insanlardan istemeyen fakirler içindir. Hayır olarak ne harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir.
Sadık Türkmen = (sadakalar) kendilerini Allah yoluna (ilim ve tebliğe) adadığı için, yeryüzünde ticarete vakit ayırmayanlar içindir. İffetleri sebebiyle (isteyemeyip dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
Seyyid Kutub = Kendilerini Allah yoluna adamış, bu yüzden yeryüzünde (dünyalık için) koşmaya fırsat bulamayan ve hayaları yüzünden. tanımayanlar tarafından varlıklı sanılan fakirlere yardım edin. Sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. Yüzsüzlük edip hiç kimseden birşey istemezler. Yaptığınız her hayır amaçlı harcamayı kuşku yok ki Allah bilir.
Suat Yıldırım = Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna vakfeden yoksullar içindir. Bunlar yeryüzünde dolaşıp geçimlerini sağlama imkânı bulamazlar. Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hallerini bilmeyen kimse, onları zengin sanır. Ey Resulüm, sen onları simâlarından tanırsın! Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler. Şunu bilin ki, hayır adına her ne verirseniz mutlaka Allah onu bilir.
Süleyman Ateş = (Sadakalar) şu fakirlere mahsustur ki, Allâh yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utangaçlıklarından dolayı onları zengin sanır. Onları simâlarından (yüzlerinden) tanırsın. Yüzsüzlük edip insanlardan istemezler. Yaptığınız her hayrı Allâh bilir.
Tefhim-ul Kuran = (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı cahil olan (kişi,) onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
Ümit Şimşek = Yapacağınız yardımlar, kendilerini Allah yoluna vermiş yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp da geçimlerini sağlamaya imkân bulamazlar. Onların halini bilmeyenler, tokgözlülükleri yüzünden, onları zengin sanır. Sen ise onları yüzlerinden tanırsın. Yoksa onlar halktan yüzsüzlükle birşey istemezler. Sizin hayır olarak harcadığınız şeyi ise muhakkak ki Allah bilir.
Yaşar Nuri Öztürk = İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.
İskender Ali Mihr = (İnfâklarınız ve sadakalarınız), kendilerini Allah yoluna hasreden (adayan), yeryüzünde dolaşmaya (ticaret yapıp kazanmaya) gücü yetmeyen fakirler içindir. Onların durumlarını bilmeyen, onları iffetlerinden dolayı zengin zanneder. Onları sen, yüzlerinden tanırsın. Zorla insanlardan bir şey istemezler. Hayır olarak ne infâk ederseniz (verirseniz), o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir.
İlyas Yorulmaz = Yalnızca kendilerini Allah yoluna hasretmiş (adamış) ve yeryüzünde geçimini temin etmeye gücü yetmeyen fakirler için (harcayın) ki, onları tanımayanlar, utançlarından istememeleri sebebiyle onları zengin zannederler. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan istemekten kaçınırlar. Mallardan ne harcarsanız, Allah onu bilendir.