فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Fe karrebehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
fe | : böylece |
karrebe-hû | : onu yaklaştırdı |
ileyhim | : onlara |
kâle | : dedi |
e | : mı |
lâ te’kulûne | : yemiyorsunuz |
Diyanet İşleri = Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
Abdulbaki Gölpınarlı = Onların önüne koymuştu da yemez misiniz demişti.
Abdullah Parlıyan = Onların önüne yaklaştırıp, “Yemez misiniz?” dedi.
Adem Uğur = Onların önüne koyup "Yemez misiniz?" demişti.
Ahmed Hulusi = Onu onlara yaklaştırıp: "Yemeyecek misiniz?" dedi.
Ahmet Tekin = Kızarmış buzağı etini önlerine sürdü.'Etten yemiyecek misiniz?' dedi.
Ahmet Varol = Onu onlara yaklaştırıp: 'Yemez misiniz?' dedi.
Ali Bulaç = Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.
Ali Fikri Yavuz = Onu (yemek olarak) önlerine koydu. “-Yemeğe buyurmaz mısınız?” dedi. (Yemeğinden misafirlerin yemediğini görünce):
Ali Ünal = Önlerine koyup, “Buyurmaz mısınız?” dedi.
Bayraktar Bayraklı = Onların önüne koyup, “Yemez misiniz?” dedi.
Bekir Sadak = (26-27) Hemen ailesine giderek semiz bir buzagi getirmis, onlarin onune surup: «Yemez misiniz?» demisti.
Celal Yıldırım = Onlara yaklaştırıp, «buyrun yemez misiniz ?» dedi.
Cemal Külünkoğlu = (26-27) Hemen (bir bahane ile) ailesinin yanına giderek, (pişirilmiş) besili bir dana getirmiş ve onların önüne koyup: “Buyurmaz mısınız?” demişti.
Diyanet İşleri (eski) = (26-27) Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: 'Yemez misiniz?' demişti.
Diyanet Vakfi = Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.
Edip Yüksel = Onu onların önüne sürüp, 'Yemez misiniz?' dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onu yakınlarına koydu, yemeğe buyurmaz mısınız? dedi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onu yakınlarına koyarak: «Yemeğe buyurmaz mısınız?» dedi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onu önlerine sürerek: «Yemez misiniz?» dedi.
Gültekin Onan = Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.
Harun Yıldırım = Onu önlerine yaklaştırıp: “Yemez misiniz?” dedi.
Hasan Basri Çantay = Bunu onlara yaklaşdırdı. «Yemez misiniz?» dedi.
Hayrat Neşriyat = Sonra onu kendilerine yaklaştırdı: 'Yemez misiniz?' dedi.
İbni Kesir = Onlara yaklaştırıp; yemez misiniz? demişti.
Kadri Çelik = Derken onlara yaklaştırıp, “Yemez misiniz?” dedi.
Muhammed Esed = ve "Yemez misiniz?" diye önlerine koymuştu.
Mustafa İslamoğlu = derhal önlerine sunarak "Buyurmaz mısınız?" demişti.
Ömer Nasuhi Bilmen = Bunu onlara yaklaştırdı. Dedi ki: «Yemez misiniz?»
Ömer Öngüt = Önlerine sürüp: "Yemez misiniz?" dedi.
Şaban Piriş = Bunu onların önüne koydu ve: -Yemez misiniz? dedi.
Sadık Türkmen = Derken onu önlerine yaklaştırdı; “Yemez misiniz?” dedi.
Seyyid Kutub = Onu, önlerine yaklaştırdı «Yemez misiniz?» dedi.
Suat Yıldırım = (26-27) Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup "buyurmaz mısınız?" diye ikram etti.
Süleyman Ateş = Onu onlara yaklaştırıp: "Yemeyecek misiniz?" dedi.
Tefhim-ul Kuran = Kızarmış buzağı etini önlerine sürdü.'Etten yemiyecek misiniz?' dedi.
Ümit Şimşek = Onu onlara yaklaştırıp: 'Yemez misiniz?' dedi.
Yaşar Nuri Öztürk = Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.
İskender Ali Mihr = Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi.
İlyas Yorulmaz = Önlerine koyup “Yemez misiniz?”demiş.