فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى
Fe ehazehullâhu nekâlel âhırati vel ûlâ.
fe | : o zaman, bunun üzerine |
ehaze-hu allâhu | : Allah onu ahzetti, yakalayıp helâk etti |
nekâle | : korkunç ceza, azap |
el âhırati | : ahiret |
ve el ûlâ | : ve ilk, önceki (dünya) |
Diyanet İşleri = Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Derken Allah onu, dünyâda da, âhirette de azaplandırarak helâk etmişti.
Abdullah Parlıyan = Derken Allah onu dünyada boğarak ahirette de cehennemle azaplandırarak helak etmişti.
Adem Uğur = Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Ahmed Hulusi = Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı.
Ahmet Tekin = Sen misin bunu diyen? Allah da onu âhirette Cehennemin en harlı yerinde yakarak, dünyada ordusuyla birlikte denizde boğarak, benzerlerine gözdağı ve ders olacak şekilde cezalandırdı.
Ahmet Varol = Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Ali Bulaç = Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Ali Fikri Yavuz = Allah da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
Ali Ünal = Nihayet Allah onu kıskıvrak yakalayıp, Âhiret ve öncesinde dünya azabıyla herkese örnek olacak şekilde cezalandırdı.
Bayraktar Bayraklı = Böylece Allah, onu âhiret ve dünya azabıyla cezalandırdı.
Bekir Sadak = Allah bunun uzerine onu dunya ve ahiret azabina ugratti.
Celal Yıldırım = Bu yüzden Allah onu (öğüt ve ibret alınacak şekilde) Dünya ve Âhiret azâbıyla yakalayıverdi.
Cemal Külünkoğlu = Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Diyanet İşleri (eski) = Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı.
Diyanet Vakfi = Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Edip Yüksel = Sonunda, ALLAH onu ahiret ve dünya cezasına çarptı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Allah da onu tuttu sonuna önüne nekâl olmak üzere tenkîl ediverdi
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Allah da onu tuttu, sonuna ve önüne (ahirette ve dünyada) ibret olmak üzere bir cezaya çarptırdı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.
Gültekin Onan = Böylelikle Tanrı onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Harun Yıldırım = Allah, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı onu.
Hasan Basri Çantay = Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı.
Hayrat Neşriyat = Allah da onu, âhiretin ve dünyanın (ibret verici) azâbıyla yakalayıverdi!
İbni Kesir = Bunu üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Kadri Çelik = Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Muhammed Esed = Bunun üzerine Allah onu yakalayıp hesaba çekti (ve bunu) hem bu dünyada hem de öteki dünyada uyarıcı bir örnek yaptı.
Mustafa İslamoğlu = Sonunda Allah, onu ahiret ve dünya azabıyla (aleme) ibret olsun diye yakaladı.
Ömer Nasuhi Bilmen = Fakat Allah, onu ahiretin de, dünyanın da ukûbetiyle yakaladı.
Ömer Öngüt = Allah da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
Şaban Piriş = Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Sadık Türkmen = Bunun üzerine Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Seyyid Kutub = Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı.
Suat Yıldırım = Allah da onu dünyada da, âhirette de şiddetle cezalandırdı.
Süleyman Ateş = Allâh da onu, sonun ve ilkin (âhiretin ve dünyânın) azâbıyle cezâlandırdı.
Tefhim-ul Kuran = Böylelikle Allah (c.c.) onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Ümit Şimşek = Allah da onu hem dünya, hem âhiret azabıyla yakaladı.
Yaşar Nuri Öztürk = Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere bir ceza ile çarptı.
İskender Ali Mihr = Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti).
İlyas Yorulmaz = Allah da onu, hem ahiret, hem de dünya cezasıyla yakaladı.