لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى
Li nuriyeke min âyâtinâl kubrâ.
li nuriye-ke | : sana göstermemiz için |
min âyâti-nâ | : âyetlerimizden, mucizelerimizden |
el kubrâ | : büyük |
Diyanet İşleri = (22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Böylece de en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim sana.
Abdullah Parlıyan = Böylece sana, en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim.
Adem Uğur = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.
Ahmed Hulusi = "Sana en büyük mucizelerimizden gösterelim böylece!"
Ahmet Tekin = 'Sana kudretimizin ve peygamberliğinin delili olan en büyük mûcizelerimizden bazılarını gösterelim istedik.'
Ahmet Varol = Böylece sana, büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.
Ali Bulaç = "Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım."
Ali Fikri Yavuz = Bunları, sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.
Ali Ünal = “Bunları, (Bize ve kudretimize işaret eden) en büyük delillerimizden bir kısmını sana gösterelim diye yaptık.
Bayraktar Bayraklı = “Ta ki, sana en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.”
Bekir Sadak = (21-23) Allah: «Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna cevirecegiz. Daha buyuk mucizelerimizi sana gostermemiz icin elini koltugunun altina koy da, diger bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz ciksin» dedi.*
Celal Yıldırım = Tâ ki, bununla sana en büyük mu'cizelerimizi gösterelim.
Cemal Külünkoğlu = “Böylece sana en büyük mucizelerimizden birini göstermek istiyoruz.”
Diyanet İşleri (eski) = (21-23) Allah: 'Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın' dedi.
Diyanet Vakfi = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.
Edip Yüksel = 'Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını gösterelim.'
Elmalılı Hamdi Yazır = ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını gösterelim diye.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.»
Gültekin Onan = "Öyle ki, sana büyük ayetlerimizden (birini) göstermiş olalım."
Harun Yıldırım = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.
Hasan Basri Çantay = «Tâki sana en büyük âyetlerimizden (birini daha) gösterelim».
Hayrat Neşriyat = 'Tâ ki sana en büyük mu'cizelerimizden bazılarını gösterelim!'
İbni Kesir = Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.
Kadri Çelik = “Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.”
Muhammed Esed = ki böylece sana büyük mucizelerimizden bir kısmını göstermiş olalım.
Mustafa İslamoğlu = ki bu sayede, sana en büyük mucizelerimizden birini gösterebilelim..."
Ömer Nasuhi Bilmen = «Tâ ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.»
Ömer Öngüt = “Bununla sana en büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) bazılarını göstermiş olalım. ”
Şaban Piriş = Sana büyük mucizelerimizden gösterelim.
Sadık Türkmen = Öyle ki, büyük ayetlerimizden birini sana gösterelim.
Seyyid Kutub = Böylece sana birkaç büyük mucizemizi göstermek istedik.
Suat Yıldırım = Böylece sana en büyük mûcizelerimizden birini göstermek istiyoruz.
Süleyman Ateş = "Ki sana en büyük mu'cizelerimizden bazılarını göstermiş olalım"
Tefhim-ul Kuran = «Öyleki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.»
Ümit Şimşek = 'Böylece sana en büyük âyetlerimizden birini gösterelim.
Yaşar Nuri Öztürk = "Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."
İskender Ali Mihr = Büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) birini, sana göstermemiz içindir.
İlyas Yorulmaz = “Sana ayetlerimizden en büyüğünü göstereceğiz. ”