فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
Fe yekûlû hel nahnu munzarûn(munzarûne).
Diyanet İşleri = (201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba?
Abdullah Parlıyan = Azabı birden karşılarında bulunca, derler ki: İnanmamız için bize, imkan tanınır mı acaba?
Adem Uğur = O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
Ahmed Hulusi = (O vakit) derler ki: "Bize ek süre tanınır mı ki?"
Ahmet Tekin = O zaman: 'Bize iman etmemiz için mühlet verilir mi, acaba?' diyecekler.
Ahmet Varol = Bunun üzerine: 'Bize süre tanınır mı?' derler.
Ali Bulaç = Derler ki: "bize bir süre tanınır mı?"
Ali Fikri Yavuz = “Bize bir mühlet verilir mi?” diyecekler.
Ali Ünal = İşte o zaman, “Bize birazcık olsun süre verilip de kendimizi düzeltmemize imkân tanınamaz mı?” diye inlerler.
Bayraktar Bayraklı = “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
Bekir Sadak = O zaman «Erteye birakilmaz miyiz?» derler.
Celal Yıldırım = Acaba bize mühlet verilmez mi ? derler.
Cemal Külünkoğlu = (202-203) İşte, hiç farkında olmadıkları bir sırada, o azap ansızın kendilerine gelecek ve: “Bize bir süre verilir mi?” diyecekler.
Diyanet İşleri (eski) = O zaman 'Erteye bırakılmaz mıyız?' derler.
Diyanet Vakfi = O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
Edip Yüksel = O zaman, 'Bize biraz daha süre verilmez mi?' derler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = (O zaman) diyecekler: «Acaba bize bir mühlet verilir mi?»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O zaman «Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...» diyeceklerdir.
Gültekin Onan = Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"
Harun Yıldırım = O zaman: Bize mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
Hasan Basri Çantay = (Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.
Hayrat Neşriyat = Bunun üzerine (onlar): 'Biz (acabâ îmân etmemiz için) mühlet verilen kimseler(olur) muyuz?' derler.
İbni Kesir = O zaman derler ki: Acaba bekletilemez miyiz?
Kadri Çelik = Derler ki: “Bize bir süre tanınır mı?”
Muhammed Esed = ve o zaman onlar: "Acaba geri bırakılamaz mıyız?" diye feryad edecekler.
Mustafa İslamoğlu = Bunun üzerine onlar "Bize (ilave) bir süre daha tanınamaz mı?" diyecekler.
Ömer Nasuhi Bilmen = İmdi derler ki: «Biz mühlet verilmişlerden miyiz?»
Ömer Öngüt = O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.
Şaban Piriş = İşte o zaman: -Acaba bize biraz daha süre tanınır mı? derler.
Sadık Türkmen = Derler ki: “Acaba biz mühlet verilenlerden olur muyuz?”
Seyyid Kutub = O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler.
Suat Yıldırım = İşte o zaman: "Acaba, bize, azıcık olsun, bir mühlet verilir mi" derler.
Süleyman Ateş = (Birden onu karşılarında bulunca) "Acaba bize süre verilir mi?" derler.
Tefhim-ul Kuran = Derler ki: «Bize bir süre tanınır mı?»
Ümit Şimşek = O zaman 'Bize mühlet yok mu?' derler.
Yaşar Nuri Öztürk = O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
İskender Ali Mihr = “O zaman biz, bekletilenler (mühlet verilenler) olur muyuz?” dediler.
İlyas Yorulmaz = “Bizim için o azap ertelenmeyecek mi?” derler.