فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Fe lemmâ kadaynâ aleyhil mevte mâ dellehum alâ mevtihî illâ dâbbetul ardı te’kulu minseetehu, fe lemmâ harra tebeyyenetil cinnu en lev kânû ya’lemûnel gaybe mâ lebisû fîl azâbil muhîn(muhîni).
fe | : o zaman, artık |
lemmâ | : olduğu zaman |
kadaynâ | : karar verdik |
aleyhi | : ona, onun üzerine |
el mevte | : ölüm |
mâ delle-hum | : onlara delâlet (delillik) etmedi, ortaya çıkarmadı |
alâ | : üzerine |
mevti-hi | : ölümü |
illâ | : sadece, ancak, den başka |
dâbbetu el ardı | : dabbetul ard, erda adı verilen bir nevi ağaç kurdu |
te’kulu | : yiyor |
minseete-hu | : onun bastonu, asası |
fe | : o zaman, artık |
lemmâ | : olduğu zaman |
harre | : yere kapandı |
tebeyyenet | : beyan oldu, belli oldu, açığa çıktı |
el cinnu | : cinler |
en lev kânû | : eğer olsaydılar |
ya’lemûne | : bilirler |
el gaybe | : gayb |
mâ lebisû | : kalmazlardı |
fî | : içinde |
el azâbi | : azap |
el muhîni | : muhîn, alçaltıcı, aşağılayıcı |
Diyanet İşleri = Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Mukadder ölümünü hükmettiğimiz zaman da sopasını yiyen kurttan başka hiçbir mahlûk, öldüğünü bildirmedi onlara; yere yıkılınca anlaşıldı ki cinler, gizli olan şeyleri bilselerdi aşağılatıcı azâp içinde kalıp durmazlardı.
Abdullah Parlıyan = Süleyman peygamber de ölümü mutlaka tadacaktı; fakat biz O'nun ölümüne hükmettiğimiz zaman, asasını kemiren kurttan başka, öldüğünü gösteren bir işaret yoktu. Süleyman'ın cesedi yıkılınca, açıkca ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı yani kavrayışlarının ötesindeki gerçeği bilmiş olsalardı, kendilerini hor ve zelil kılan, o meşakkatli iş içinde kalıp çalışmazlardı.
Adem Uğur = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.
Ahmed Hulusi = Ona (Süleyman'a) ölümü (tatmasını) hükmettiğimizde, Onun asasını yiyen kurtçuktan başkası onlara (cinlere) gerçeği fark ettirmedi! Nihayet (asa çürüyüp) yıkıldığında, cine (ifrit türüne) fark ettirdi (ölümünü) ki; eğer (onlar) gayblarını bilenler olsaydılar, alçaltıcı azap içinde kalmazlardı.
Ahmet Tekin = Süleyman’ın ölümüne karar verip, icra ettiğimiz zaman, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız ağaç kurdu, Süleyman’ın dayandığı asâsını yiyordu. Asânın yenmesi sonucu, Süleyman yere yıkılınca, cinler aldatıldıklarını öğrendiler. Eğer cinler bilgi alanları ötesini, gaybı bilmiş olsalardı, o zillet içinde bırakan, alçaltıcı cezaya, mahkûmiyete benzeyen ameleliğe devam etmezlerdi.
Ahmet Varol = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, onun ölümünü, bastonunu yiyen ağaç kurdundan başka onlara gösteren olmadı. Böylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın içinde kalmazlardı.
Ali Bulaç = Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı.
Ali Fikri Yavuz = Vakta ki Süleyman’a ölümü hükmettik (de bir yıl kadar ölü olarak değneğine dayalı kaldı). Ölümüne işaret eden (bir alâmet) olmadı, ancak bir güve böceği değneğini yiyordu. (Böceğin değneği yemesi sebebiyle) Süleyman yere düşünce, anlaşıldı ki, eğer cinler gaybi (Süleyman’ın ölümünü) bilmiş olsalardı o zilletli azab içinde bekleyib durmazlardı, (inşasına memur edilib de bir yılda zahmetle ikmal ettikleri Beytü’l-Makdis’i inşa etmezlerdi).
Ali Ünal = Nihayet Süleyman’ın eceli gelip de hakkındaki ölüm hükmümüzü icra ettiğimizde, (kendilerine verilen ağır işlerde çalışmakta olan) cinlerin hiç biri O’nun öldüğünün farkına varmadı. Ne zaman ki, (tahtında otururken dayandığı) asâsını bir termitin içeriden yemesi neticesinde Süleyman yere yıkıldı, ancak o zaman O’nun öldüğünün farkına vardılar. Bu da gösterdi ve cinler de anladılar ki, eğer onlar gaybı (duyularının ötesinde olup bitenleri) bilmiş olsalardı, kendilerini zelil ve perişan eden bu ağır işleri yapmaya devam etmezler, (Süleyman’ın ölmekte olduğunu bilir ve o işleri bırakırlardı).
Bayraktar Bayraklı = Süleyman'ın ölümüne hükmedince, cinlere onun ölümünü ancak değneğini yiyen ağaç kurdu gösterdi. Süleyman yıkılınca anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilselerdi, o alçaltıcı/ağır işte çalışmayı sürdürmezlerdi.
Bekir Sadak = Suleyman'in olumune hukmettigimiz zaman, ancak degnegini yiyen kurt onun olumunu cinlere farkettirdi. O, olu olarak yere dusunce, ortaya cikti ki, sayet cinler gorulmeyeni bilmis olsalardi alcak dusuren bir azap icinde kalmazlardi.
Celal Yıldırım = Ne vakit ki Süleyman'a ölümü hükmettik; (çalıştırdığı) cinlere onun ölümünü ancak değneğini yiyen ağaçkurdu gösterdi. Süleyman (ölmüş vaziyette) yere kapanınca, şu gerçek ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o horlayıcı, aşağılayıcı azâbın içinde kalmazlardı.
Cemal Külünkoğlu = Sonra onun (Süleyman'ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir ağaç kurdu gösterdi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp yaşamazlardı.
Diyanet İşleri (eski) = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler görülmeyeni bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.
Diyanet Vakfi = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.
Edip Yüksel = Ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara onun ölmüş olduğunu, ancak değneğini yiyen bir yer yaratığı gösterdi. Yıkıldığı zaman cinler gerçeği farketti: Görülmeyeni bilselerdi o küçültücü zor işe devam etmezlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Artık onun (Süleymân’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara (Süleymân’ın)ölümünü ancak asâsından yemekte olan dabbetü’l-arz (bir ağaç kurdu) fark ettirdi. Bunun üzerine (Süleymân) yere yıkılınca, (onun ölümünü ancak bu şekilde anlamalarıyla) cinler için açıkça belli oldu ki, eğer gaybı biliyor olsalardı (o öldüğü hâlde), o aşağılayıcı azâb içinde kalmazlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sonra onun ölümüne hükmettiğimizde onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir güve (böceği) dayandığı asasını yiyordu. Bu sebeple yere yıkıldığında besbelli oldu ki, eğer cinler gaybı bilselerdi, o horlayıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız bir güve böceği yere dayandığı asâsını yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere yıkılınca ortaya çıktı ki, cinler eğer gaybı bilir olsalar o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardı.
Gültekin Onan = Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılayıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı.
Harun Yıldırım = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.
Hasan Basri Çantay = Sonra biz ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) asaasını yemekde olan ağaç kurdundan başka bir şey bunun ölümünü onlara göstermedi. Bu suretle yere kapanıb yıkıldığı zaman besbelli oldu ki eğer cinler ğaybı bilmiş olsalardı öyle horlayıcı bir azâb içinde kalıb durmazlardı.
Hayrat Neşriyat = Artık onun (Süleymân’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara (Süleymân’ın)ölümünü ancak asâsından yemekte olan dabbetü’l-arz (bir ağaç kurdu) fark ettirdi. Bunun üzerine (Süleymân) yere yıkılınca, (onun ölümünü ancak bu şekilde anlamalarıyla) cinler için açıkça belli oldu ki, eğer gaybı biliyor olsalardı (o öldüğü hâlde), o aşağılayıcı azâb içinde kalmazlardı.
İbni Kesir = Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman; ölümünü onlara ancak değneğini yiyen canlı farkettirdi. Yere düşünce ortaya çıktı ki; eğer onlar gaybı bilselerdi, horlayıcı azab içinde kalmazlardı.
Kadri Çelik = Süleyman’ın ölümünü takdir ettiğimiz zaman, onun ölümünü ancak değneğini kemiren bir kurt gösterdi. Yere yıkılınca, cinlerin gaybı (görülmeyeni) bilmedikleri ortaya çıktı. Böyle olmasaydı kendilerini alçaltan azap içinde kalmazlardı.
Muhammed Esed = Sonunda ölümüne hükmettiğimizde, cinlerden onun ölümünü onlara gösteren olmadı; ancak onun değneğini bir yer canlısı kemiriyordu. Nihayet (Süleyman yere) yığılınca, cinler açıkça anladılar. Eğer cinler gaybı/geleceği bilmiş olsalardı, böylesine aşağılayıcı azap içinde yaşamazlardı!
Mustafa İslamoğlu = (Süleyman'ın görkemli iktidarına rağmen) bir zaman geldi ölüm hakkındaki yasamız ona da hükmetti; bastonunu kemiren ağaç kurdu olmasaydı, öldüğünü onlara bildiren bir delil asla olmayacaktı; nihayet (baston kırılıp) Süleyman devrilince, (bir gerçek) anlaşılmış oldu: eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o küçük düşürücü cezaya katlanmalarına gerek kalmazdı.
Ömer Nasuhi Bilmen = Sonra vaktâ ki onun üzerine ölüm ile hükmettik, onun vefat etmiş olduğuna asasından yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası onlara delalet etmiş olmadı. Ol vakit ki yere düşüverdi. Cin tâifesi anlamış oldu ki, eğer gaybı bilmiş olsalar idi o ihânetli azap içinde kalmış olmazlardı.
Ömer Öngüt = Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak asasını yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. Süleyman yıkılıp yere kapanınca cinler anladılar ki, eğer onlar gaybı bilselerdi, öyle zilletli azap içinde kalıp durmazlardı.
Şaban Piriş = Süleyman’ın ölümünü takdir ettiğimiz zaman, onun ölümünü ancak değneğini kemiren bir kurt gösterdi. Yere yıkılınca, cinlerin gaybı (görülmeyeni) bilmedikleri ortaya çıktı. Böyle olmasaydı kendilerini alçaltan azap içinde kalmazlardı.
Sadık Türkmen = Sonunda ölümüne hükmettiğimizde, cinlerden onun ölümünü onlara gösteren olmadı; ancak onun değneğini bir yer canlısı kemiriyordu. Nihayet (Süleyman yere) yığılınca, cinler açıkça anladılar. Eğer cinler gaybı/geleceği bilmiş olsalardı, böylesine aşağılayıcı azap içinde yaşamazlardı!
Seyyid Kutub = Süleyman'ın canını aldığımızda ancak değneğini kemiren bir kurt onun öldüğünü cinlere fark ettirdi. Onun ölüsü yere düşünce belli oldu ki, eğer cin'ler gaybı bilselerdi, o onur kırıcı angaryaların sıkıntısını çekmeye devam etmezlerdi.
Suat Yıldırım = Süleyman’ın ölüm fermanını çıkarmamızdan sonra, cinler ve çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler. O, yere düşünce cinler kesin olarak anladılar ki şayet gaybı bilmiş olsalardı kendilerini zelil ve perişan eden angarya işlerde devam edip gitmezlerdi.
Süleyman Ateş = (Süleymân'ın) Ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Kurdun yemesiyle değnek çürüyüp de ona dayalı duran Süleymân) Yıkılınca (onun öldüğü anlaşıldı ve) anlaşıldı ki eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azâb içinde kalmazlardı.
Tefhim-ul Kuran = Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başka haber veren olmadı. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkça ortaya çıktı ki; şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı.
Ümit Şimşek = Süleyman'ın ölümünü takdir ettiğimizde, asâsını kemiren bir ağaç kurdu bunu onlara fark ettirdi. Süleyman düşünce anlaşıldı ki, cinler gerçekten gaybı bilmiş olsalardı, o aşağılayıcı azap içinde daha fazla kalmazlardı.
Yaşar Nuri Öztürk = Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen dâbbetül arzdan/ağaç kurtçuğundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.
İskender Ali Mihr = Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman ölümünün ortaya çıkmasına, sadece bastonunu yiyen bir ağaç kurdu delil (sebep) oldu. Ancak yere kapandığı zaman, (ölümü) cinlere belli oldu (cinler, onun öldüğünü o zaman anladılar). Eğer gaybı bilmiş olsalardı, muhîn (alçaltıcı) azabın içinde kalmazlardı.
İlyas Yorulmaz = Biz Süleyman’a ölüm hükmünü verdiğimizde, Allah onun ölümünü çevresindekilere belirtecek işaret bırakmadı. Ancak Süleyman’ın dayandığı değneği yiyen bir yer canlısı (ağaç kurdu) onu yere düşürünce, öldüğü ortaya çıktı. Eğer o yabancı çalışan güçler gaybı bilmiş olsalardı (yanlış ve yasakları yapmayarak) o alçaltıcı ateşin içinde kalmazlardı.