وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ
Ve kâlellezîne keferû lillezîne âmenûlev kâne hayren mâ sebekûnâ ileyh(ileyhi), ve iz lem yehtedû bihî fe seyekûlûne hâzâ ifkun kadîm(kadîmun).
ve kâle | : ve dedi |
ellezîne | : o kimseler, onlar |
keferû | : inkâr ettiler |
li ellezîne | : o kimselere, onlara |
âmenû | : Allah’a ulaşmayı dileyen |
lev | : eğer, şâyet |
kâne | : oldu |
hayran | : hayırlı |
mâ sebekû-nâ | : bizi geçemezlerdi |
ileyhi | : ona |
ve iz | : ve olduğu zaman |
lem yehtedû | : hidayete ermezler |
bi-hi | : onunla |
fe | : o zaman |
se-yekûlûne | : diyecekler |
hâzâ | : bu |
ifkun | : yalan |
kadîmun | : eski |
Diyanet İşleri = İnkâr edenler, inananlar için, “Eğer o Kur’an iyi bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi geçemezlerdi” dediler. Onunla doğru yolu bulamadıkları için; “Bu eski bir uydurmadır” diyecekler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Kâfir olanlar, inananlara dediler ki: Eğer bir hayır olsaydı onlar, bizi geçemezlerdi ve Kur'ân'la doğru yolu bulmadıkları için de diyecekler ki bu, çok eski bir yalan.
Abdullah Parlıyan = Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler inananlar için; “Muhammed'in getirdiği mesaj ve din iyi birşey olsaydı, biz daha önce müslüman olurduk, onu kabul etmekte onlar bizi geçemezlerdi” derler. Fakat inanmayanlar Kur'ân ile doğru yolu bulmayı reddettikleri ve hedeflerine erişemedikleri için, “Bu çok eski bir yalan ve uydurmadır” diyecekler.
Adem Uğur = İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için "Bu eski bir yalandır" diyecekler.
Ahmed Hulusi = Hakikat bilgisini inkâr edenler, iman edenlere dedi ki: "Eğer hayırlı olsaydı, Ona ulaşmakta bizi geçemezlerdi". . . Onunla hidâyet bulmadıkları için: "Bu eski bir yalandır" diyecekler!
Ahmet Tekin = Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, iman edenlere:'Eğer İslâm’da bir hayır, bir menfaat olsaydı, onlar, İslâm’ı kabulde bizi geçemezlerdi.' derler. Onlar, böyle derken, doğru yola girmeye istekli olmadıkları için:'Bu eski bir yalandır.' da diyecekler.
Ahmet Varol = İnkar edenler iman edenler için dediler ki: 'Eğer (İslam) hayırlı bir şey olsaydı ona ulaşmada bizi geçemezlerdi.' Onunla doğru yola erişemeyince: 'Bu eski bir uydurmadır' diyecekler.
Ali Bulaç = İnkâr edenler, iman edenler için dediler ki: "Eğer O (Kur'an veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup yetişemezlerdi." Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden: "Bu, eski bir yalandır" diyecekler.
Ali Fikri Yavuz = Bir de kâfirler, iman edenler hakkında şöyle dediler: “- Eğer o (Peygamberin dini) hayır olsaydı, bizden evvel (fakirler ve biçareler) ona koşmazlardı.” Böyle demekle, maksadlarına erişemeyince de; (Ku’an’ı inkâr etmek için) şöyle diyecekler: “- bu Kur’an eski bir yalandır.”
Ali Ünal = İnkârda ısrar edenler, (Kur’ân’ı inkârlarına güya bir başka mazeret olarak) mü’minler hakkında şöyle diyorlar: “Eğer Kur’ân hayırlı ve faydalı bir şey olsaydı, şu insanlar ona inanmada bizi geçemezlerdi.” Kendileri Kur’ân ile hidayeti bulamayınca (–esasen buna niyetleri de yokken–), kalkıp, “Bu, zaten eski, modası geçmiş bir yalan, bir uydurma!” diyorlar.
Bayraktar Bayraklı = İnkâr edenler, inananlar hakkında şöyle dediler: “Eğer Muhammed'in getirdiği iyi olsaydı, biz onlardan önce inanırdık.” Bununla amaçlarına ulaşamayınca da, “Bu, eski bir uydurmadır” dediler.
Bekir Sadak = Inkar edenler, inananlar icin: «Eger Islamiyet'te bir hayir olsaydi, bu hususta bizden one gecemezlerdi"derler. Bununla dogru yola girmedikleri icin de, «Bu, eski bir uydurmadir» derler.
Celal Yıldırım = İnkâr edenler, imân edenlerle ilgili olarak derler ki: «Eğer İslâm, bir iyilik olsaydı, elbette onlar bizim önümüze geçemezlerdi.» Kur'ân ile doğru yolu bulmayı düşünmedikleri için de, «bu çok eski bir uydurmadır !» derler.
Cemal Külünkoğlu = İnkâr edenler, inananlar için: “Eğer o (Kur'an) iyi bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi geçemezlerdi” dediler. Onunla doğru yolu bulamadıkları için: “Bu eski bir uydurmadır” diyecekler.
Diyanet İşleri (eski) = İnkar edenler, inananlar için: 'Eğer İslamiyet'te bir hayır olsaydı, bu hususta bizden öne geçemezlerdi' derler. Bununla doğru yola girmedikleri için de, 'Bu, eski bir uydurmadır' derler.
Diyanet Vakfi = İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: «Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi.» Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için «Bu eski bir yalandır» diyecekler.
Edip Yüksel = İnkar edenler, inananlara, 'O iyi bir şey olsaydı onlar (İsrail oğulları) bizden öne geçemezlerdi' derler ve ona yol bulamadıkları için, 'Bu bir efsanedir' diyeceklerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bir de küfredenler, iyman edenler hakkında dediler ki: eğer o bir hayr olsa idi bizden evvel ona koşmazlardı, bununla muvaffak olamayınca da şöyle diyecekler: bu eski bir yalan
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir de küfredenler, iman edenler hakkında dediler ki: «Eğer O bir hayır olsaydı, bizden önce ona koşmazlardı.» Bununla başarılı olamayınca da: « Bu, eski bir yalan.» diyecekler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İnkâr edenler, iman edenler için: «Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar, onu kabulde bizi geçemezlerdi.» derler. Bununla muvaffak olamayınca da: «Bu eski bir yalandır.» diyeceklerdir.
Gültekin Onan = Küfredenler inananlar için dediler ki: "Eğer O (Kuran veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup yetişemezlerdi." Oysa onlar onunla hidayete ermediklerinden: "Bu, eski bir yalandır" diyecekler.
Harun Yıldırım = Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler, iman edenler için dediler ki: “Eğer o hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşupyetişemezlerdi.” Oysa onlar, onunla hidayete eremediklerinden: “Bu, eski bir uydurmadır.” diyeceklerdir.
Hasan Basri Çantay = O kâfirler, îman edenler hakkında dedi (ler) ki: «Eğer (îman) bir hayır olsaydı bizden evvel ona koşmazlardı». (Bunu söyleyenler) onunla hidâyeti kabul etmedikleri de «Bu, eski bir yalandır» diyeceklerdir.
Hayrat Neşriyat = Buna rağmen inkâr edenler, îmân edenler için dedi ki: 'Eğer (Muhammed’in getirdiği dinde) bir hayır olsaydı, (etrâfındaki şu fakir insanlar) ona (ulaşmakta) bizi geçemezlerdi!' Ve (o inkâr edenler), onunla (Kur’ân’la) hidâyete eremediklerinden, artık: 'O, eski bir yalandır!' diyeceklerdir.
İbni Kesir = O küfredenler, inananlar için : Bu iş, bir hayır olsaydı; onlar bunda bizi geçemezlerdi, dediler. Onlar bununla hidayete ermediklerinden; bu, eski bir uydurmadır, diyeceklerdir.
Kadri Çelik = Küfre sapanlar, iman edenler için dedi ki: “Eğer O (Kur'an) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup yetişemezlerdi.” Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden, “Bu, eski bir yalandır” derler.
Muhammed Esed = Fakat hakikati inkara şartlanmış olanlar, iman edenlere şöyle derler: "Eğer bu (mesaj)da bir hayır olsaydı, bu (insanlar) onu kabul etmekte bizim önümüze geçmezlerdi!" Ve onlar, bu (mesaj) sayesinde hidayete ulaşmayı reddettiklerinden, her zaman, "Bu (yalnızca) eski bir yalandır!" diyecekler.
Mustafa İslamoğlu = Bir de, inkarda direnenler imanda sebat edenler için şöyle derler: "Eğer o (mesajda) bir hayır olsaydı, şunlar ona bizden önce koşmazlardı." Bu söylemle amaçlarına ulaşamayınca da, ister istemez şöyle diyecekler: "Bu kadim bir sahtekarlık türüdür."
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve kâfir olanlar, imân edenler için dedi ki: «Eğer bir hayır olsa idi bu hususta bizden öne bizi geçemezlerdi.» Ve onlar bununla (Kur'an ile) hidâyete eremedikleri vakit de hemen diyeceklerdir ki: «İşte bu, eski bir iftiradır.»
Ömer Öngüt = İnkâr edenler iman edenler için: "Eğer bu (din) bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi. " dediler. Fakat onlar bununla hidayete ermek arzusunda olmadıkları için: "Bu eski bir uydurmadır. " diyeceklerdir.
Şaban Piriş = İnkar edenler, iman edenler için: -Eğer bir hayır olsaydı, ona bizden önce ulaşmazlardı. Onunla doğru yolu görmedikleri için: -Bu, eski bir yalandır.
Sadık Türkmen = Inkâr edenler, inananlar için dediler ki: “Eğer iyi bir şey olsaydı onlar bizden öne geçemezlerdi.” Onunla doğruya yönelmediklerinden dolayı; “Bu çok eski bir uydurmadır” diyorlar.
Seyyid Kutub = İnkar edenler inananlar için: «Eğer İslam iyi bir şey olsaydı, onlar ona uymada bizi geçemezlerdi» derler. Onlar doğru yola girmedikleri için de «Bu, eski bir uydurmadır» derler.
Suat Yıldırım = İnkâr edenler bir de, müminler hakkında şöyle derler: "Bu İslâm dini eğer önemli ve değerli bir şey olsaydı, bu Müslümanlar akıllarını kullanıp onu anlamakta bizi geçemezlerdi." Kendileri bunu başaramayınca "Bu, zaten eski, modası geçmiş bir yalan!" deyip geçiştirmek isterler.
Süleyman Ateş = İnkâr edenler, inananlar için "(Muhammed'in getirdiği) iyi bir şey olsaydı (şu zavallı kişiler) ona inanmada bizi geçemezlerdi, (biz onlardan önce inanırdık)" dediler. Onlar, onun gösterdiği doğru yola eremediklerinden: "Bu eski bir yalandır," diyeceklerdir.
Tefhim-ul Kuran = Küfretmekte olanlar, iman etmekte olanlar için dedi ki: «Eğer O (Kur'an veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup yetişemezlerdi.» Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden: «Bu, eski bir yalandır» diyecekler.
Ümit Şimşek = İnkâr edenler iman edenler için dediler ki: 'Eğer bu işte bir hayır olsaydı, ona uymakta bunlar bizi geçemezdi.' Sonra da, Kur'ân ile doğru yolu bulmayı reddettikleri için, 'Bu eski bir uydurma' deyip çıkacaklar.
Yaşar Nuri Öztürk = İnkâr edenler, inananlara şöyle derler: "Eğer bu, hayırlı bir şey olsaydı, bunlar ona inanmakta bizi geçemezlerdi." Bununla umduklarını bulamayınca şöyle diyecekler: "Bu, eski bir uydurmadır."
İskender Ali Mihr = İnkâr edenler, âmenû olanlara: “Eğer O hayırlı olsaydı, O’na (saygıda, îmânda) bizi geçemezlerdi.” dediler. O’nunla (Kur’ân’la) hidayete eremeyince o zaman “Bu, eski bir yalandır.” diyecekler.
İlyas Yorulmaz = Doğruları inkar edenler iman edenlere “Eğer bu Kur’an hayırlı bir şey olsaydı, onu kabul etmekte bizi hiçbir kimse geçemezdi. O kitabı doğruluk rehberi kabul etmediklerinden “Bu kitap, eskilerden kalma bir uydurma (masal)” diyeceklerdir.