فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
Fe izâ nufiha fîs sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne).
fe izâ | : o zaman |
nufiha | : üfürüldü |
fî es sûri | : sur’un içine, sur’a |
fe | : artık |
lâ ensâbe | : neseb, soy bağı yoktur |
beyne-hum | : onların aralarında |
yevme izin | : izin günü |
ve lâ yetesâelûne | : ve birbirlerini sormazlar, sorulmazlar |
Diyanet İşleri = Sûr’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Sûra üfürülünce aralarında ne soy sop var, ne de birbirlerinin halini soruşturabilirler o gün.
Abdullah Parlıyan = Ve kıyamet günü sûra üfürüldüğü zaman, ne aralarındaki kan bağları işe yarayacaktır, ne de birbirlerine olup biten hakkında soru sorabileceklerdir.
Adem Uğur = Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.
Ahmed Hulusi = Sur'a üflendiğinde (yeni bir bâ's için süreç başladığında), o gün aralarında nispetler (beşerî mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) olmayacak! Sualleşmezler de (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).
Ahmet Tekin = Sûra üfürüldüğü zaman, artık aralarındaki akrabalık bağları bitmiştir. Birbirlerinden bir talepte bulunamazlar, olup bitenleri de artık birbirlerine soramazlar.
Ahmet Varol = Sur'a üflendiğinde artık aralarında soylar yoktur ve birbirlerine (bir şey) sormazlar.
Ali Bulaç = Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.
Ali Fikri Yavuz = O vakit, Sûr’a üfürüldü mü, artık aralarında bugün ne neseb yardımlaşması vardır, ne de birbirinin halinden sorabilirler.
Ali Ünal = Derken Sûr’a üfürülür de, artık aralarında kendilerine fayda verecek nesep bağı da olmaz; (herkes kendi derdine düşer de), birbirlerinin hatırını sormayı bile düşünmezler.
Bayraktar Bayraklı = Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmayacaktır; birbirlerini de arayıp sormazlar.
Bekir Sadak = Sura uflendigi zaman, o gun, aralarindaki soy yakinligi fayda vermez ve birbirlerine de birsey soramazlar.
Celal Yıldırım = Sûr'a üfürülünce, o gün artık aralarında soy bağlan kalmaz; birbirlerinden (bir şeyler de) soramazlar.
Cemal Külünkoğlu = Ve sonra, (kıyamet) suru üflendiği zaman, o gün artık ne aralarındaki kan bağları işe yarayacaktır ne de birbirlerine soru sorabileceklerdir.
Diyanet İşleri (eski) = Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de birşey soramazlar.
Diyanet Vakfi = Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.
Edip Yüksel = Boruya üfürüldüğünde o gün artık aralarında akrabalık yoktur ve birbirleriyle de ilgilenemezler.
Elmalılı Hamdi Yazır = O vakıt Sûr üfürüldü mü artık beyinlerinde o gün ne ensab vardır ne de soruşurlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sur'a üfrüldüğü zaman, artık o gün ne aralarında soy sop ilişkisi olacak, ne de birbirlerini soracaklar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne soy sop (çekişmesi) vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.
Gültekin Onan = Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.
Harun Yıldırım = Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.
Hasan Basri Çantay = Suur'a üfürüldüğü zaman da artık aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları soplar (ı) olmadığı gibi (birbirinin haalini) de soruşmazlar onlar.
Hayrat Neşriyat = Sûr’a üflendiği zaman, artık o gün aralarında ne soy sop kalır, ne de birbirlerine bir şey sorarlar.
İbni Kesir = Sur'a üflendiği zaman; o gün, artık aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez. Birbirlerine bir şey de soramazlar.
Kadri Çelik = Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (akrabalık bağları) yoktur ve (soy soplarını artık) soruşturmazlar.
Muhammed Esed = Ve sonra, (kıyamet) suru üflendiği zaman, o Gün artık ne aralarındaki kan bağları işe yarayacaktır ne de birbirlerine (olup biten hakkında) soru sorabileceklerdir.
Mustafa İslamoğlu = Ve kalk borusu çaldığı zaman, artık o gün ne aralarındaki soy yakınlığı işe yarar ne de birbirlerine (olan biteni) sorabilirler.
Ömer Nasuhi Bilmen = Sûra üfürüleceği zaman artık aralarında ne ensab vardır ve ne de soruşurlar.
Ömer Öngüt = Sur'a üfürüldüğü o günün dehşetinden aralarında ne nesep (akrabalık) bağı kalır ne de birbirlerine bir şey sorabilirler.
Şaban Piriş = Sûr’a üflendiği zaman, işte o gün, aralarında soy bağı kalmaz, birbirlerinden birşey de isteyemezler.
Sadık Türkmen = Sur’a üflendiği zaman, artık o gün aralarında soysop yakınlığı yoktur ve birbirlerine de soramazlar.
Seyyid Kutub = Sura üflendiği zaman, o gün artık aralarında soy bağı kalmaz ve birbirlerine hal hatır sormazlar.
Suat Yıldırım = Sûra üflendiği zaman, o gün artık ne aralarındaki akraba tutkunluğu bir fayda verir, ne de kişi bir başkasının halini sormayı hatırından geçirir.
Süleyman Ateş = Sûr'a üflendiği zaman, artık o gün aralarında soylar yoktur ve (insanlar, birbirlerine soylarını) sormazlar.
Tefhim-ul Kuran = Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.
Ümit Şimşek = Sûra üfürüldüğü gün, artık ne aralarında bir soy bağı kalmıştır, ne de birbirlerini soruşturacak halleri vardır.
Yaşar Nuri Öztürk = Sûra üfürüldüğünde, aralarında artık soy sop / şuna buna mensup olmalar söz konusu edilemez. Birbirlerini soruşturamazlar da.
İskender Ali Mihr = İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar.
İlyas Yorulmaz = Sura üfürüldüğü gün, aralarında hiçbir nesep bağı kalmayacak ve karşılıklı bir istekleşme (yardımlaşma, konuşmada) olamayacak.