فَلَوْلاَ كَانَتْ قَرْيَةٌ آمَنَتْ فَنَفَعَهَا إِيمَانُهَا إِلاَّ قَوْمَ يُونُسَ لَمَّآ آمَنُواْ كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الخِزْيِ فِي الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ
Fe lev lâ kânet karyetun âmenet fe nefeahâ îmânuhâ, illâ kavme yûnus(yûnuse), lemmâ âmenû keşefnâ anhum azâbel hızyi fîl hayâtid dunyâ ve metta’nâhum ilâ hîn(hînin).
fe | : bundan sonra, artık |
lev lâ | : keşke olsaydı, olmaz mıydı |
kânet | : oldu |
karyetun | : bir ülke, bir karye |
âmenet | : îmân etti, âmenû oldu |
fe nefea-hâ | : böylece ona fayda sağladı |
îmânu-hâ | : onun îmânı |
illâ | : ancak, hariç |
kavme yûnuse | : Yunus (a.s)’ın kavmi |
lemmâ | : olduğu zaman, olunca |
âmenû | : âmenû oldular |
keşef-nâ | : giderdik, kaldırdık |
an hum | : onlardan |
azâbe el hızyi | : aşağılayıcı azap |
fî el hayâti ed dunyâ | : dünya hayatında |
ve metta’nâ-hum | : ve onları yararlandırdık, metalandırdık, geçimlerini sağladık |
Diyanet İşleri = Yûnus’un kavminden başka, keşke (azabı görmeden) iman edip, imanı kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı! (Yûnus’un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik azabını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir zamana kadar yararlandırmıştık.
Abdulbaki Gölpınarlı = İnanıp da inançlarından fayda gören şehir halkı, ancak Yûnus'un kavmidir. İnandıkları zaman, dünyâ yaşayışında onlardan zillet azâbını giderdik ve bir zamana dek faydalandırdık onları.
Abdullah Parlıyan = Azap geleceği vakit iman edip de, imanı kendilerine yarar sağlayan bir memleket varsa, her halde Yûnus'un kavmidir. İman ettiklerinde, dünya hayatında sürüklenebilecekleri alçalmanın ve bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve sıkıntıyı onlardan uzaklaştırdık ve belli bir süre daha varlıklarını sürdürmeleri için bu dünyada kendilerine fırsat tanıdık.
Adem Uğur = Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık.
Ahmed Hulusi = Bir şehir halkı çıkıp iman etmiş olsaydı da, sonuçta bu imanlarının yararlarını görseydi! Yunus'un kavmi hariç! (Kavmi, Yunus'un aralarından ayrılıp gitmesinden sonra kendilerine azabın geleceğini hissedip toptan iman ve tövbe ettiler). . . İman edince de, dünya hayatındaki aşağılanma azabını onlardan kaldırdık; onları muayyen bir süre (nimetlerimizden) yararlandırdık.
Ahmet Tekin = Helâk ettiğimiz memleketlerin halkları, keşke helâke maruz kalmadan iman etselerdi de, imanları kendilerine fayda sağlasaydı. Sadece Yûnus’un kavmi helâk olmak üzereyken iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rezillik rüsvaylık cezasını kaldırdık. Bir vakte kadar onları rahata kavuşturduk.
Ahmet Varol = Yunus kavminin dışında (azabın geldiği sırada) iman edip de imanı kendine yarar sağlamış bir kasaba bulunsaydı ya! Onlar (Yunus kavmi) iman edince üzerlerinden dünya hayatında azabı kaldırdık ve kendilerini belli bir süreye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırdık.
Ali Bulaç = Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.
Ali Fikri Yavuz = Azab inmeden önce, iman edip de bu imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket halkı bulunsaydı ya! Ancak Yûnus’un kavmi iman edince, dünya hayatındaki o perişanlık azabını kendilerinden kaldırdık ve onları bir müddete kadar faydalandırdık.
Ali Ünal = Allah’tan azap hükmü çıktığı zaman iman edip de imanı kendilerine fayda veren tek bir memleket halkı olsun bulunsaydı! (Böyle bir şey asla vâki olmadı.) Sadece Yunus’un halkı müstesna ki, onlar iman edince Biz de üzerlerinden dünya hayatında rüsvaylık azabını kaldırıp, bir süre daha dünyada kalmalarına müsaade buyurduk.
Bayraktar Bayraklı = Yûnus'un toplumundan başka, herhangi bir ülke halkının da inanıp, inançlarının kendilerine fayda vermesi gerekmez miydi? Yûnus'un toplumu inanınca dünya hayatındaki azabı onlardan kaldırdık ve bir süreye kadar onları refah içinde yaşattık.
Bekir Sadak = Bir kasaba halki inanmali degilmiydi ki, imanlari kendilerine fayda versin! Iste Yunus'un milleti, inandigi zaman, dunya hayatinda rezilligi gerektiren azabi onlardan kaldirdik ve onlari bir sure daha bu dunyada gecindirdik.
Celal Yıldırım = (Azâb geleceği vakitte) imân edip de imânı kendisine yarar sağlayan bir kasaba (halkı) varsa, şüphesiz ki Yûnus'un kavmidir. İmân ettiklerinde rüsvaylık azabını açıp kaldırdık ve bir süreye kadar onları yararlandırdık.
Cemal Külünkoğlu = Keşke azap inmeden önce, iman edip de bu imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket halkı bulunsaydı ya! Ancak Yunus'un kavmi iman edince, dünya hayatındaki o perişanlık azabını kendilerinden kaldırdık ve onları bir zamana kadar faydalandırdık.
Diyanet İşleri (eski) = Bir kent halkı inanmalı değil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin! İşte Yunus'un milleti, inandığı zaman, dünya hayatında rezilliği gerektiren azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik.
Diyanet Vakfi = Yunus’un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus’un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık.
Edip Yüksel = Hangi toplum inanırsa, inancı ona yarar sağlar. Örneğin; Yunus'un halkı: İnandıkları zaman, bu dünya hayatındaki aşağılayıcı azabı kendilerinden kaldırdık. Bir süreye kadar onları nimetlerle yaşattık.
Elmalılı Hamdi Yazır = Fakat o vakit iyman edip de iymanları kendilerine fâide vermiş bir memleket olsa idi? Ancak Yunüsün kavmi iyman ettikleri vakıt Dünya hayatta o rüsvalık azâbını kendilerinden açmış ve bir zamana kadar onları müstefid etmiş idik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Keşke o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir memleket olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rüsvaylık azabını kendilerinden açmış ve belirli bir zamana kadar onları faydalandırmıştık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.
Gültekin Onan = Ama [azab geldiği sırada] inanıp inancı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar inandıkları zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.
Harun Yıldırım = Ama iman edip imanı kendisine yarar sağlamış –Yunus kavminin dışında bir ülke olsaydı ya! Onlar iman edince üzerlerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.
Hasan Basri Çantay = (Azabımız gelib çatdığı zaman) îman edib de bu îmanı kendisine fâide vermiş bir memleket (halkı) bulunsaydı ya! (Bu, asla vaaki' olmamışdır). Ancak Yunus'un kavmi müstesnadır ki bunlar îman edince kendilerinden dünyâ hayaatındaki rüsvaylık azabını uzaklaşdırıb giderdik ve onları daha bir zamama kadar (yaşatıb) fâidelendirdik.
Hayrat Neşriyat = Buna rağmen (helâk ettiklerimizden, azâbımız kendine gelmeden önce) îmân edip de îmânı kendine fayda veren bir şehir (halkı daha) olsaydı ya! Ancak Yûnus’un kavmi müstesnâ. (Onlar) îmân edince, kendilerinden dünya hayâtındaki rezillik azâbını açıverdik (onlardan kaldırdık) ve kendilerini bir zamâna kadar (dünya ni'metlerinden)faydalandırdık.
İbni Kesir = İman edip imanı kendisine fayda sağlayan bir kasaba olsaydı ya? Yunus'un kavmi müstesna. Onlar, iman ettikleri zaman üzerlerinden bu dünya hayatında rüsvaylık azabını kaldırdık, bir zamana kadar da kendilerini faydalandırdık.
Kadri Çelik = Neden (azab geldiği sırada) Yunus kavminin dışında iman edip de imanı kendisine yarar sağlamış olan bir ülke yoktur? İşte Yunus'un kavmi iman ettiği zaman, dünya hayatında rezilliği gerektiren azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik.
Muhammed Esed = Çünkü, ne yazık ki, Yunus toplumundan başka, (bütün bireyleriyle topyekun) imana erişen ve böylece imanının (vereceği huzur ve güvenliği) tadan herhangi bir cemaat çıkmadı henüz. (Yunus'un soydaşları) inandıkları zaman, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) alçalmanın, bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve sıkıntıyı onlardan uzaklaştırdık ve belli bir süre varlıklarını sürdürmeleri için kendilerine fırsat verdik.
Mustafa İslamoğlu = Şu da var: keşke olsaydı, fakat ne yazık ki Yunus'un toplumu dışında (azabı hak ettikten sonra) iman edip de imanının gününü gören başka hiçbir ülke olmadı. Onlar iman edince, Biz de onları dünya hayatında onursuzluk cezasına çarptırmaktan vazgeçtik; ve bir süre daha onları nimetlerimizden yararlandırdık.
Ömer Nasuhi Bilmen = Hiçbir şehir ahalisi yoktur ki, (yeis halinde) imân etmiş olsun da bu imânı ona faide versin. Yûnus kavmi ise müstesna. Vaktâ ki imân ettiler, onlardan dünya hayatında rüsvaylık azabını açıverdik ve kendilerini bir müddete kadar müstefit kıldık.
Ömer Öngüt = (Azap geleceği vakitte) iman edip de imanı kendisine fayda sağlayan bir memleket halkı varsa, şüphesiz ki Yunus'un kavmidir. İman ettiklerinde kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre daha (bu dünyada) faydalandırdık.
Şaban Piriş = Bir şehir (halkı) inanmalı değil miydi ki imanları kendilerine fayda versin?! Ancak Yunus’un Kavmi.. Onlar iman edince, dünya hayatında onlardan zillet azabını gidermiş ve belirli bir süre daha geçindirmiştik.
Sadık Türkmen = Şayet bir ülke olsaydı da gerçeklere inansaydı. Ve inanması kendisine fayda verseydi. Yunus’un kavmi hariç!.. İnandıklarında, onlardan dünya hayatında rezillik azabını kaldırdık. Onları bir süre daha yararlandırdık.
Seyyid Kutub = Keşke sözkonusu yıkıma uğramış şehirlerden herhangi biri iman etseydi de, imanının yararını görseydi! Yalnız Yunus'un soydaşları hariç. Onlar iman edince, dünya hayatında burun buruna geldikleri perişan edici azabı başlarından kaldırdık ve kendilerine belirli bir süre daha yaşama fırsatı tanıdık.
Suat Yıldırım = Azap gelip çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda vermiş olan bir tek memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Asla böyle bir şey vaki olmamıştır. Ancak Yunus’un halkı müstesnadır ki bunlar iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.
Süleyman Ateş = Keşke bir kasaba olsaydı da inansaydı ve inanması kendisine fayda verseydi! Yalnız Yûnus'un kavmi, inanınca, dünyâ hayatında onlardan rezillik azâbını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık.
Tefhim-ul Kuran = Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.
Ümit Şimşek = Azabı gördükten sonra iman etmeleri, hiçbir belde halkına fayda vermiş değildir-Yunus kavmi müstesna. Onlar iman ettiğinde, Biz de onlardan dünya hayatındaki hor ve hakir edici azabı kaldırdık ve belirli bir zamana kadar onları nasiplendirdik.
Yaşar Nuri Öztürk = Bir kent inansa da imanı kendisine yarar sağlasa ya! Yûnus'un kavmi müstesna. Onlar inanınca, dünya hayatında rezillik azabını üstlerinden kaldırmış ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirmiştik.
İskender Ali Mihr = Bundan sonra keşke bir ülke âmenû olsaydı da böylece onun (ülke halkının) îmânı, ona (ülke halkına) fayda verseydi, olmaz mıydı? Ancak Yunus’un kavmi âmenû olunca, onlardan dünya hayatında aşağılayıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar metalandırdık (geçimlerini sağladık).
İlyas Yorulmaz = Yunus’un kavmi iman ettikleri zaman, bizde üzerlerinde ki dünya hayatının alçaltıcı azabını Keşke kasaba halkı iman etmiş olsalardı, imanları kendilerine fayda sağlardı. Nitekim kaldırdık ve belli zamana kadar onların yaşamalarını sağladık.