وَقَالُواْ لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الأَرْضِ يَنبُوعًا
Ve kâlû len nu’mine leke hattâ tefcure lenâ minel ardı yenbûâ(yenbûan).
ve kâlû | : ve dediler |
len nu’mine | : biz asla inanmayız |
leke | : sana |
hattâ | : oluncaya kadar, olmadıkça |
tefcure | : fışkırtırsın (yerden çıkarırsın) |
lenâ | : bizim için, bize |
min el ardı | : yerden, yeryüzünden, arzdan |
yenbûan | : pınar, menba, su kaynağı |
Diyanet İşleri = (90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Dediler ki: Bize yeryüzünden bir kaynak çıkarıp akıtmadıkça inanmayız sana.
Abdullah Parlıyan = Nitekim “Ey Muhammed! Bize yerden pınarlar çıkarmadıkça sana inanmayacağız” diyorlar.
Adem Uğur = (Kur’an’ın belâgat ve azameti karşısında âciz kalan müşrikler şöyle) dediler: “- Biz, sana, asla inanmayız; tâ ki bizim için şu yerden (Mekke’den) bir pınar akıtırsın.
Ahmed Hulusi = Dediler ki: "Bizim için arzdan bir pınar fışkırtmadıkça sana asla iman etmeyeceğiz. "
Ahmet Tekin = Onlar:'Sen bizim için, yerden bir kaynak, bir pınar büngüldetmedikçe asla biz sana güvenmeyeceğiz, inanmayacağız' dediler.
Ahmet Varol = Dediler ki: 'Yerden bir kaynak fışkırtmadığın sürece sana inanmayacağız.
Ali Bulaç = Dediler ki: "Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız."
Ali Fikri Yavuz = (Kur’an’ın belâgat ve azameti karşısında âciz kalan müşrikler şöyle) dediler: “- Biz, sana, asla inanmayız; tâ ki bizim için şu yerden (Mekke’den) bir pınar akıtırsın.
Ali Ünal = Kalkmış, “Biz” diyorlar, “sana asla inanmayız, ta ki şu (kupkuru, çorak) yerden bize bir kaynak fışkırtmadıkça;
Bayraktar Bayraklı = Onlar, “Sen” dediler, “Bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.”
Bekir Sadak = soyle soylediler: «Bize, yerden kaynaklar fiskirtmadikca sana inanmayacagiz",
Celal Yıldırım = (Sapık kâfirler) dediler ki: Mümkün değil sana inanmayız, tâ ki bize yerden kaynak (su) çıkarasın.
Cemal Külünkoğlu = Dediler ki: “Sen, bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.”
Diyanet İşleri (eski) = Şöyle söylediler: 'Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız',
Diyanet Vakfi = Onlar: «Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.»
Edip Yüksel = Dediler ki: 'Yerden bize bir kaynak fışkırtmadıkça sana inanmayız.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve biz dediler: sana ıhtimali yok inanmayız, tâ ki bizim için şu yerden bir menba' akıtasın
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ve dediler: Biz sana asla inanmayız, ta ki bizim için şu yerden bir pınar akıtasın,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kâfirler şöyle dediler: «Sen, bizim için yerden suyu kesilmeyen bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.»
Gültekin Onan = Nitekim, "Ey Muhammed, bize yerden gözeler fışkırtmadıkça sana inanmayacağız" diyorlar,
Harun Yıldırım = Onlar: "Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız."
Hasan Basri Çantay = Ve dediler ki: «Biz sana imân etmeyiz. Bize yerden suyu çok bir çeşme akıtıncaya kadar.»
Hayrat Neşriyat = Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana aslâ inanmayız. ”
İbni Kesir = -Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça asla sana inanmayacağız, demişlerdi.
Kadri Çelik = Dediler ki: “Sana asla inanmayacağız yerden bize bir göze fışkırtmadıkça!..
Muhammed Esed = Nitekim, "Ey Muhammed, bize yerden gözeler fışkırtmadıkça sana inanmayacağız" diyorlar,
Mustafa İslamoğlu = Nitekim demişlerdi ki: "(Ey Muhammed!) Bize yerden kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve dediler ki: «Biz sana imân etmeyiz. Bize yerden suyu çok bir çeşme akıtıncaya kadar.»
Ömer Öngüt = Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana aslâ inanmayız. ”
Şaban Piriş = -Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça asla sana inanmayacağız, demişlerdi.
Sadık Türkmen = Dediler ki: “Sana asla inanmayacağız yerden bize bir göze fışkırtmadıkça!..
Seyyid Kutub = Bunlar dediler ki; «Bize yer altından pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.
Suat Yıldırım = Ve "Biz" dediler; "Sana asla inanmayacağız. Ta ki yerden bir pınar akıtasın.
Süleyman Ateş = Dediler ki: "Yerden bize bir göze fışkırtmadıkça sana inanmayız!"
Tefhim-ul Kuran = Dediler ki: «Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız,»
Ümit Şimşek = Dediler ki: 'Bize yerden bir pınar akıtmadıkça sana inanacak değiliz.
Yaşar Nuri Öztürk = Dediler ki: "Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadığın sürece sana asla inanmayacağız!"
İskender Ali Mihr = Ve dediler ki: “Sen, bize yerden bir memba (pınar) çıkarmadıkça (fışkırtmadıkça) sana asla inanmayız.”
İlyas Yorulmaz = İnkar edenler “Sen yerden bizim için pınarlar fışkırtmadıkça, sana asla inanmayacağız. ”