وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لاَ يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Ve yevme neb’asu min kulli ummetin şehîden summe lâ yu’zenu lillezîne keferû ve lâ hum yusta’tebûn(yusta’tebûne).
ve yevme | : ve o gün |
neb’asu | : beas ederiz (göndeririz) |
min kulli ummetin | : bütün ümmetlerden |
şehîden | : bir şahit |
summe | : sonra |
lâ yu’zenu(ezine) | : izin verilmez |
li ellezîne | : o kimselere |
keferû(ellezîne keferû) | : inkâr ettiler |
ve lâ hum yusta’tebûne(a’tebe) | : ve rızanın oluşması için, onlardan özür (mazeret) beyan etmeleri kabul edilmez |
Diyanet İşleri = Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve o gün her ümmete bir tanık getiririz de sonra kâfirlere, ağız açıp özür dilemeye bile izin verilmez ve yaptıkları kötülüklerden vazgeçeceklerine dâir verdikleri söz de kabûl edilmez.
Abdullah Parlıyan = Ama biz, bir gün gelecek ki, her toplumdan bir şahit çıkaracağız. O gün gerçekleri örtbas edenlere, özür dilemeleri için izin verilmeyecek, yaptıkları kötülüklerden vazgeçeceklerine dair verdikleri söz de kabul edilmeyecektir.
Adem Uğur = Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
Ahmed Hulusi = O süreçte, her ümmetten bir şahit çıkartırız. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlere izin de verilmez ve onlardan mazeret de istenilmez.
Ahmet Tekin = Her milletten kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler görevlendireceğimiz gün, artık, ne kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfir olanların özür dilemelerine izin verilir, ne de, onların hoşnut etmeleri, özür dilemeleri istenir.
Ahmet Varol = O gün, her ümmetten bir şahit getiririz. Sonra inkâr edenlere ne izin verilir ne de özür dilemeleri istenir.
Ali Bulaç = Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkâr edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Ali Fikri Yavuz = Kıyamet gününde her ümmetten Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ki, müminlerin imanına ve kâfirlerin küfrüne şâhidlik etsinler. Sonra o kâfirlere, (özür dilemek için) ne izin verilecek, ne de Allah’ın razı olduğu şeye dönüş kendilerinden istenecek veya kabul olunacak.
Ali Ünal = Fakat gün gelir, her ümmetten (onlara Allah’ın dininin tebliğ edildiğine şahitlik yapacak) bir şahit çıkarırız. Artık ne o kâfirlere konuşup özür beyan etmeleri için izin verilir, ne de hallerini düzeltme fırsatı tanınır.
Bayraktar Bayraklı = Her milletten bir tanık getireceğimiz gün, artık inkâr edenlere özür dileme izni verilmez ve özürleri de dinlenmez.
Bekir Sadak = Kiyamet gunu her ummetten bir sahit getiririz; inkar edenlere itiraz icin izin de verilmez, onlarin ozurleri de dinlenmez.
Celal Yıldırım = (Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut edilmeleri için özürleri dinlenecek.
Cemal Külünkoğlu = O gün (kıyamette) her ümmetten bir şahit (peygamber) gönderirirz. O gün, inkârcılardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, özür dilemelerine de imkân verilmeyecektir.
Diyanet İşleri (eski) = Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.
Diyanet Vakfi = Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
Edip Yüksel = Her topluluktan bir tanık gönderdiğimiz gün, inkar edenlere ne izin verilir ne de özürleri kabul edilir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şâhid ba'sedeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarziye istenecek
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.
Gültekin Onan = Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere [özür dilemeleri için] izin verilecek, ne (Tanrı'dan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Harun Yıldırım = Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
Hasan Basri Çantay = Bir gün her ümmetden birer şâhid göndereceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmeyecek, onlardan tarziye de taleb (ve kabul) edilmeyecek.
Hayrat Neşriyat = Her ümmetten bir şâhid çıkaracağımız gün ise, artık inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilir, ne de onlardan (Rablerini) râzı etmeleri istenir.
İbni Kesir = Her ümmetten birer şahit göndereceğimiz gün; inkar edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
Kadri Çelik = Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne küfre sapanlara izin verilir ve ne de (Allah'tan) hoşnutluk dilemeleri istenir.
Muhammed Esed = Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız: o Gün, hakkı inkara şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla kale alınmayacaktır.
Mustafa İslamoğlu = Fakat bir gün gelecek Biz, her ümmetten bir şahit çıkaracağız. Sonra inkarda ısrar edenlere ne mazeret beyan etme izni verilecek, ne de suçlarını itiraf ile af dileme imkanı.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve bir gün her ümmetten birer şahit göndereceğiz. Sonra kâfir olmuş olanlara izin verilmeyecektir ve onlardan bir tarziye de istenmiyecektir.
Ömer Öngüt = O gün her ümmetten bir şâhit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
Şaban Piriş = Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere izin verilmeyecek ve onların özürleri de dinlenmeyecektir.
Sadık Türkmen = Her toplumdan bir şahit gönderdiğimiz gün, artık inkârcılara izin verilmez. Ve onların özür dilemeleri de istenmez/kabul edilmez.
Seyyid Kutub = O gün her ümmetten bir tanık karşımıza getiririz. Ondan sonra artık kâfirlere ne itiraz izni verilir ve ne de Rabblerinden özür dilemeleri istenir.
Suat Yıldırım = Gün gelir, o gün her ümmetten birer şahit getiririz. Artık ne o kâfirlere konuşmaları için izin verilir, ne de özür dileme imkânı bırakılacak.
Süleyman Ateş = Her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz gün, artık ne nankörler(in konuşmaların)a izin verilir, ne de onların özür dilemeleri istenir.
Tefhim-ul Kuran = Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Ümit Şimşek = Her ümmetten birer şahit tuttuğumuz gün, artık kâfirlere ne özür beyan etmeleri için izin verilir, ne de onlardan kusurlarını affettirecek birşey istenir.
Yaşar Nuri Öztürk = Her ümmetten bir tanığı ortaya sürdüğümüz gün, küfre sapanlara ne izin verilir ne de özür dilemelerine imkân sağlanır.
İskender Ali Mihr = Ve o gün, bütün ümmetlerden birer şahit göndeririz. Sonra kâfirlere cehennemden çıkmaları için izin verilmez. Ve onlardan, (Allah’tan) rıza talepleri kabul edilmez.
İlyas Yorulmaz = O gün (hesap günü) her toplumun içerisinden şahitler getiririz ki, inkâr edenlerin gereksiz konuşmalarına ve kendilerine göre mazeret uydurmalarına izin verilmez.