Önceki Ayet Sonraki Ayet  
11. Sûre Hûd/79

 قَالُواْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ وَإِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيدُ

  Kâlû lekad alimte mâ lenâ fî benâtike min hakk(hakkın), ve inneke le ta’lemu mâ nurîd(nurîdu).

Kelime Karşılaştırma
kâlû : dediler
lekad : andolsun
alimte : sen bildin, senin bildiğin (gibi)
: yok, değil
lenâ : bizim için
fî benâti-ke : senin kızlarında, kızların hakkında, konusunda
min hakkın : bir hak (haktan)
ve inne-ke : ve muhakkak sen
le ta’lemu : elbette biliyorsun
mâ nurîdu : ne istediğimizi (maksadımızı)
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Andolsun ki dediler, sen de bilirsin, kızlarında hiç gözümüz yok, sen bizim ne istediğimizi bilirsin.

 Abdullah Parlıyan = Lût'a karşı, “Sen de biliyorsun ki, senin kızlarında gözümüz yok, aslında bizim neyin peşinde olduğumuzu çok iyi biliyorsun” dediler.

 Adem Uğur = Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.

 Ahmed Hulusi = Dediler ki: "Andolsun ki kızlarında bir hakkımız olmadığını bilirsin! Bizim (aslında) neyin peşinde olduğumuzu da elbette bilirsin. "

 Ahmet Tekin = Onlar:'Senin ümmetinin kızlarında bizim gözümüzün olmadığını biliyorsun. Şüphesiz sen bizim ne istediğimizi de biliyorsun.' dediler.

 Ahmet Varol = Onlar: 'Bizim senin kızlarında bir hakkımız (onlarla bir ilgimiz) olmadığını bilirsin. Sen bizim ne istediğimizi de gayet iyi bilirsin' dediler.

 Ali Bulaç = Dediler ki: "Andolsun, senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun."

 Ali Fikri Yavuz = Onlar dediler ki: “- Senin kızlarında hiç bir hakkımız olmadığını elbette bilmişsindir. Sen bizim ne istediğimizi (erkeklere varmak niyyetimizi) doğrusu bilirsin.”

 Ali Ünal = “Sen de bilirsin ki,” diye bağırdılar, “bizim o kızlarla bir alâkamız ve üzerlerinde bir hak iddiamız olamaz. Sen bizim ne istediğimizi pekalâ biliyorsun!”

 Bayraktar Bayraklı = Dediler ki: “Senin kızlarında bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.”

 Bekir Sadak = «And olsun ki, senin kizlarinla bir isimiz olmadigini biliyorsun; dogrusu, ne istedigimizin farkindasin» dediler.

 Celal Yıldırım = Lût'a dediler ki: «Elbette sen de bilirsin, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi de çok iyi bilirsin.»

 Cemal Külünkoğlu = Onlar da dediler ki: “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun.”

 Diyanet İşleri (eski) = 'And olsun ki, senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun; doğrusu, ne istediğimizin farkındasın' dediler.

 Diyanet Vakfi = Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.

 Edip Yüksel = 'Bilirsin ki senin kızlarına bizim bir ihtiyacımız yok. Sen bizim ne istediğimizi iyi bilirsin,' dediler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Her halde dediler: ma'lûmdur ki senin kızlarında bizim hiç bir alâkamız yoktur ve bizim ne istediğimizi pek âlâ bilirsin

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Dediler ki: “Sen de biliyorsun ki senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur. Sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.”

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Dediler: «Andolsun, senin de bildiğin vech ile bizim senin kızlarınla hiç bir hak (ve alâka) mız yokdur. Sen bizim ne dilediğimizi elbette bilirsin».

 Gültekin Onan = Dediler ki: "Andolsun, senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun."

 Harun Yıldırım = Dediler ki: “Sen de biliyorsun ki senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur. Sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin.”

 Hasan Basri Çantay = Dediler: «Andolsun, senin de bildiğin vech ile bizim senin kızlarınla hiç bir hak (ve alâka) mız yokdur. Sen bizim ne dilediğimizi elbette bilirsin».

 Hayrat Neşriyat = "Sen de biliyorsun ki senin kızlarında gözümüz yok" dediler, "Sen, aslında bizim neyin peşinde olduğumuzu çok iyi bilirsin!"

 İbni Kesir = Dediler ki: Senin kızlarınla bizim bir ilgimizin olmadığını biliyorsun. Sen ne istediğimizi bilirsin.

 Kadri Çelik = Dediler ki: «Muhakkak sen bilmişsindir ki bizim için senin kızlarda bir hak yoktur. Ve şüphe yoktur ki sen bizim ne kasdettiğimizi elbette bilirsin.»

 Muhammed Esed = Dediler ki: “Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizin pekâlâ farkındasın!”

 Mustafa İslamoğlu = Dediler ki: "Sen de iyi biliyorsun ki bizim senin kızlarında gözümüz yok; aslında sen çok iyi biliyorsun bizim ne istediğimizi!"

 Ömer Nasuhi Bilmen = Dediler ki: «Muhakkak sen bilmişsindir ki bizim için senin kızlarda bir hak yoktur. Ve şüphe yoktur ki sen bizim ne kasdettiğimizi elbette bilirsin.»

 Ömer Öngüt = Dediler ki: “Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizin pekâlâ farkındasın!”

 Şaban Piriş = -Senin kızlarınla bizim bir işimizin olmadığını biliyorsun. Sen bizim ne istediğimizi de elbette biliyorsun, dediler.

 Sadık Türkmen = Dediler ki: “Senin kızlarında bizim için bir hak olmadığını bilirsin! Sen, bizim ne istediğimizi çok iyi bilirsin!”

 Seyyid Kutub = Soydaşları «Biliyorsun ki, bizim kızlarınla bir işimiz, onlara yönelik bir amacımız yok. Sen bizim ne istediğimizi iyi bilirsin» dediler.

 Suat Yıldırım = Şöyle dediler: "Sen de pek iyi bilirsin ki senin kızlarında hakkımız ve onlarla hiç bir alâkamız yoktur, onlarda gözümüz yoktur, ama sen bizim ne istediğimizi pekâla biliyorsun!"

 Süleyman Ateş = Dediler ki: "Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilmişsindir. Ve sen bizim ne istediğimizi de pekâlâ bilirsin!"

 Tefhim-ul Kuran = Dediler ki: «Andolsun, senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istemekte olduğumuzu gerçekte sen biliyorsun.»

 Ümit Şimşek = 'Sen de biliyorsun ki senin kızlarınla bizim bir işimiz yok,' dediler. 'Bizim ne istediğimizi pekalâ biliyorsun.'

 Yaşar Nuri Öztürk = Dediler ki: "Senin kızlarında hakkımız olmadığını çok iyi biliyorsun. Ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun."

 İskender Ali Mihr = “Andolsun ki; senin de bildiğin (gibi), kızların konusunda bir hakkımız (isteğimiz) yok. Ve muhakkak ki sen, bizim ne istediğimizi (maksadımızı) elbette biliyorsun.” dediler.

 İlyas Yorulmaz = Kavmi Lut’a “Sen bizim kızların hakkındaki gerçek düşüncelerimizi biliyorsun. Sen aynı zamanda ne istediğimizi de biliyorsun” dediler.