فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُم مِّنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ
Fe etbeahum fir’avnu bi cunûdihî fe gaşiyehum minel yemmi mâ gaşiyehum.
fe | : öyleyse, böylece |
etbea-hum | : onlara tâbî oldu, onları takip etti |
fir’avnu | : firavun |
bi cunûdi-hi | : ordusuyla |
fe | : böylece, bunun üzerine |
gaşiye-hum | : onları örterek kapladı |
min el yemmi | : denizden, deniz |
mâ gaşiye-hum | : onları (nasıl) kapladı, öyle bir kapanışla kapandı ki |
Diyanet İşleri = Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu.
Abdulbaki Gölpınarlı = Derken Firavun, askeriyle artlarına düştü, deniz de onları tamâmıyla kuşatıp kapladı, boğulup gittiler.
Abdullah Parlıyan = Musa, İsrailoğullarıyla beraber yola koyulunca, Firavun, ordularıyla onların peşine düştü, deniz de onları, tamamıyla kuşatıp kapladı, boğulup gittiler.
Adem Uğur = Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.
Ahmed Hulusi = Firavun, ordusu ile onları izledi de kendilerini deniz kaplayıp içine aldı, boğdu.
Ahmet Tekin = Firavun askerî erkânı ve ordularıyla hemen onları takip etti. Deniz o günahkâr orduları ve başındaki ilâhî kuralları tanımayan diktatörleri boğup, yutuverdi.
Ahmet Varol = Firavun askerleriyle onların peşlerine düştü. Nihayet denizde onları kaplayan kaplayıverdi.
Ali Bulaç = Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.
Ali Fikri Yavuz = Hemen Firavun ordularıyla onları takip etti, kendilerini (Firavun’la İsrail oğullarını) denizden sarıveren (dehşetli ve korkunç boğulma) sarıverdi.
Ali Ünal = Ordusuyla onları takip eden Firavun, peşlerinden suda açılan yola girdi; ama deniz üzerlerine kapanıp, onları öyle bir yutuverdi ki!
Bayraktar Bayraklı = Firavun, onların arkasına ordusuyla düşüp denize dalınca, deniz onları çepeçevre kuşatıp boğuverdi.
Bekir Sadak = Firavun, ordusuyla onlari takip etti, deniz de onlari icine aliverdi, hem de ne alis!
Celal Yıldırım = Derken Fir'avn askerleriyle birlikte onları tâkib etti. Deniz de onları nasıl kaplayıp içine aldıysa öylece kaplayıp aldı.
Cemal Külünkoğlu = Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kucaklayıp yuttu.
Diyanet İşleri (eski) = Firavun, ordusuyla onları takip etti, deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış!
Diyanet Vakfi = Bunun üzerine Firavun, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.
Edip Yüksel = Firavun, ordusuyla birlikte ardlarına düştü. Ne var ki, deniz üstlerine kapanıp onları içine aldı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Derken Firavn ordulariyle onları ta'kıb etti, kendilerini de deryadan saran sarıverdi
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Derken Firavun ordularıyla onları takip etti; denizden kendilerini saran sarıverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi
Gültekin Onan = Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.
Harun Yıldırım = Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.
Hasan Basri Çantay = Derken (Fir'avn), ordulariyle birlikde arkalarına düşdü, deniz de kendilerini nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.
Hayrat Neşriyat = Derken Fir'avun ordusuyla onların peşine düştü (ve onlar da açılan yoldan denize girdiler). Bunun üzerine denizden onları kaplayan şey, kaplayıverdi (de hepsi boğulup helâk oldular).
İbni Kesir = Firavun da ordusuyla onu takip etti. Deniz de onları nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.
Kadri Çelik = Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; artık kendilerini denizden saran (dev dalgalar) sarıverdi.
Muhammed Esed = (Musa İsrailoğulları'yla beraber yola koyulunca) Firavun, ordularıyla onların peşine düştü, ama sonunda onları içine alıp boğması mukadder olan deniz onları yutuverdi.
Mustafa İslamoğlu = Derken Firavun da askerleriyle birlikte onların peşine düştü; ama birden onları boğacak olan su (görevini yapıp) onları içine alıverdi;
Ömer Nasuhi Bilmen = Derken Fir'avun ordusuyla onların arkasına düştü. Artık kendilerini (Fir'avun ile ordusunu) denizden saran sarıverdi.
Ömer Öngüt = Firavun, ordusuyla onları takip etti. Deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış!
Şaban Piriş = Firavun askerleriyle onları takip etti. Denizden onları kaplayacak olan su kaplayıverdi.
Sadık Türkmen = Firavun ordularıyla onların peşine takıldı. Derken denizden onları örten şey örtüverdi.
Seyyid Kutub = Firavun, ordusu ile peşlerine düştü, fakat denizin suları onları korkunç bir saldırı ile kuşatıverdi!
Suat Yıldırım = Firavun da askerleriyle onun peşine düştü. Deniz onları öyle bir sardı ki birden yutuverdi.
Süleyman Ateş = Fir'avn, askerleriyle onların ardına düştü, denizden onları örten örttü (deniz onları örtüp boğdu).
Tefhim-ul Kuran = Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.
Ümit Şimşek = Firavun, askerleriyle onların peşine düştü; sonra da deryadan onları kaplayacak olan şey kaplayıverdi.
Yaşar Nuri Öztürk = Derken, Firavun, ordusuyla birlikte onların arkasına düştü. Ama denizden onları sarıp kuşatan, sarıp kuşattı.
İskender Ali Mihr = Böylece firavun ordusuyla onları takip etti. Bunun üzerine deniz, onların üzerine öyle bir kapanışla kapandı ki, onları (tamamen) örterek kapladı (onları suda boğdu).
İlyas Yorulmaz = Firavun ordusu ile birlikte onları takip etti. Sonra denizden onları sarıp yok edecek bir şey (dalgalar) onları sarıp kuşattı.