قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Kâlû yâ eyyuhâl azîzu inne lehû eben şeyhan kebîran fe huz ehadenâ mekânehu, innâ nerâke minel muhsinîn(muhsinîne).
kâlû | : dediler |
yâ eyyuhâ el azîzu | : ey azîz |
inne | : muhakkak, gerçekten |
lehû | : onun var |
eben | : babası |
şeyhan | : ihtiyar, yaşlı |
kebîran | : büyük |
fe | : artık, o sebeple, bundan dolayı |
huz | : tut, al |
ehade-nâ | : bizden birisi |
mekâne-hu | : onun yerine |
innâ | : muhakkak ki biz, gerçekten biz |
nerâ-ke | : seni görüyoruz |
min el muhsinîne | : muhsinlerden |
Diyanet İşleri = Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ey azîz dediler, onun ihtiyar bir babası var, onun yerine bizim birimizi al; seni görüyoruz ki gerçekten de iyilik edenlerdensin.
Abdullah Parlıyan = Dediler ki: “Ey vezir! Onun çok yaşlı bir babası var, O'nun burada bırakıldığına çok üzülür, O'nun yerine bizden birimizi al; zira biz seni iyilik edenlerden birisi olarak görüyoruz.”
Adem Uğur = Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.
Ahmed Hulusi = (Kardeşler) dediler ki: "Ey Aziyz. . . Muhakkak ki onun çok yaşlı bir babası var. . . Onun yerine bizden birini al. . . Doğrusu senin çok iyi bir insan olduğunu görüyoruz. "
Ahmet Tekin = Kardeşleri:'Ey Devletlü vezirim, onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Biz seni iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan idarecilerden ve mü’minlerden biri olarak görüyoruz.' dediler.
Ahmet Varol = Dediler ki: 'Ey aziz! Onun gerçekten ihtiyar, büyük bir babası var. Onun yerine bizden birimizi al. Biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.'
Ali Bulaç = Dediler ki: "Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz."
Ali Fikri Yavuz = Onlar şöyle dediler: “- Ey Vezir! Doğrusu, bunun büyük bir ihtiyar babası var, (bununla teselli buluyor), onun için yerine birimizi al, çünkü biz, seni iyilik edenlerden görüyoruz.”
Ali Ünal = “Ey vezir!” dediler: “Bunun çok yaşlı bir babası var, (bu şekilde alıkonulmasına ve ayrılığına dayanamaz). Ne olur, onun yerine bizden birini alıkoy. Doğrusu biz seni anlayışlı, her bakımdan iyiliğe adanmış biri olarak görüyoruz.”
Bayraktar Bayraklı = Kardeşleri, “Ey Aziz! Doğrusu, onun yaşlı kalmış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al! Doğrusu, iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz” dediler.
Bekir Sadak = Kardesleri: «Ey Vezir! Onun yaslanmis, kocamis bir babasi vardir. Bizden birini onun yerine al. Dogrusu biz senin iyi davrananlardan oldugunu goruyoruz» dediler.
Celal Yıldırım = Kardeşleri, «ey aziz, doğrusu onun iyice yaşlı bir babası var; bizden birimizi onun yerine alıkoy; seni iyilik sevenlerden görüyoruz» dediler.
Cemal Külünkoğlu = (Yusuf'un kardeşleri:) “Ey Vezir! Gerçek şu ki, bunun büyük bir yaşlı babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Görüyoruz ki, sen iyiliksever bir adamsın.”
Diyanet İşleri (eski) = Kardeşleri: 'Ey Vezir! Onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz' dediler.
Diyanet Vakfi = Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.
Edip Yüksel = Dediler ki: 'Sayın ekselans, onun oldukça yaşlı bir babası var; onun yerine bizden birimizi al. Biz seni iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Ey şanlı Azîz! Dediler: emin ol ki bunun büyük bir ihtiyar pederi var, onun için yerine birimizi al, çünkü biz seni muhsinlerden görüyoruz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Dediler ki: «Ey şanlı Aziz, emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var; onun için yerine birimizi al: çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz!»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Dediler ki: «Ey vezir! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var. Onun için yerine birimizi al. Gerçekten de biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.»
Gültekin Onan = Kardeşleri: 'Ey Vezir! Onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz' dediler.
Harun Yıldırım = Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.
Hasan Basri Çantay = «Ey azîz, dediler, hakıykat bunun ihtiyar bir babası var. Binâen'aleyh onun yerine (bizden) birimizi alıkoy. Seni muhakkak iyilik edenlerden görüyoruz».
Hayrat Neşriyat = Ey şanlı Azîz! Dediler: emin ol ki bunun büyük bir ihtiyar pederi var, onun için yerine birimizi al, çünkü biz seni muhsinlerden görüyoruz.
İbni Kesir = Dediler ki: «Ey şanlı Aziz, emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var; onun için yerine birimizi al: çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz!»
Kadri Çelik = Kardeşleri, “Ey Aziz! Onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin ihsan sahiplerinden olduğunu görüyoruz” dediler.
Muhammed Esed = "Ey soylu kişi!" dediler, "onun çok yaşlı bir babası var; bu yüzden onun yerine bizden birini yanında alıkoy. Doğrusu sen, görüyoruz ki, iyilik sever birisin!"
Mustafa İslamoğlu = "Ey saygın yönetici!" dediler, "Onun yaşını başını almış bir babası var; bu nedenle onun yerine içimizden birini alıkoy: Kesinlikle biz senin iyiliksever biri olduğunu düşünüyoruz."
Ömer Nasuhi Bilmen = Dediler ki: «Ey azîz! Muhakkak onun bir ihtiyar büyük babası vardır. Onun yerine bizden birini al. Şüphesiz ki, biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.»
Ömer Öngüt = Dediler ki: “Ey Aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni muhsinlerden (iyilik edenlerden) görüyoruz. ”
Şaban Piriş = - Ey Vezir! Onun ihtiyar bir babası var, bizden birini onun yerine al. Biz senin iyi kimselerden olduğunu görüyoruz, dediler.
Sadık Türkmen = Dediler ki: “Ey vezir! Onun oldukça yaşlı bir babası var, onun yerine bizden birimizi alıkoy. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.”
Seyyid Kutub = Yakub'un oğulları dediler ki; «Ey vezir, bu kardeşimizin ileri derecede yaşlanmış, ihtiyar bir babası var. Onun yerine içimizden birini alıkoy. Görüyoruz ki, sen iyiliksever bir adamsın.»
Suat Yıldırım = "Ey saygın yönetici!" dediler, "Onun yaşını başını almış bir babası var; bu nedenle onun yerine içimizden birini alıkoy: Kesinlikle biz senin iyiliksever biri olduğunu düşünüyoruz."
Süleyman Ateş = Dediler ki: "Ey vezir, onun büyük bir ihtiyar babası var! (Onun alıkonduğuna çok üzülür.) Onun yerine (bizden) birimizi al; doğrusu, biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."
Tefhim-ul Kuran = Dediler ki: «Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz.»
Ümit Şimşek = 'Ey Aziz,' dediler. 'Onun çok yaşlı bir babası var. Başka birimizi onun yerine alıkoy. Biz seni iyiliksever birisi olarak görüyoruz.'
Yaşar Nuri Öztürk = Dediler ki: “Ey vezir! Onun oldukça yaşlı bir babası var, onun yerine bizden birimizi alıkoy. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.”
İskender Ali Mihr = “Ey azîz (vezir)! Gerçekten onun çok yaşlı, büyük bir babası var. O sebeple onun yerine bizden birisini al (tut). Muhakkak ki; biz seni muhsinlerden görüyoruz.” dediler.
İlyas Yorulmaz = Kardeşleri Yusuf’a “Ey Aziz! O çocuğun yaşlı ve ihtiyar bir babası var. Onun yerine içimizden birisini alıkoy. Biz seni iyilikseverlerden birisi olarak görüyoruz” dediler.