وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Ve ehazellezîne zalemûs sayhatu fe asbahû fî diyârihim câsimîn(câsimîne).
ve ehaze | : ve aldı, helâk etti |
ellezîne zalemû | : zulmeden kimseleri |
es sayhatu | : bir çığlık, bir sayha, çok kuvvetli korkunç ses |
fe | : böylece |
asbahû | : oldular |
fî diyâri-him | : yurtlarında, diyarlarında |
câsimîne | : diz üstü çöküp kaldılar |
Diyanet İşleri = Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Bir bağırış, o zulmedenleri kapıverdi, yurtlarında, diz çökmüş bir halde helâk oluverdiler.
Abdullah Parlıyan = Yaratılış gayelerine aykırı hareket eden o kavme gelince, onları Allah tarafından cezalandırıcı bir ses, bir gürültü yakalayıverdi de, kendi yurtlarında dizlerinin bağı çözülüp cansız olarak serilip kaldılar.
Adem Uğur = Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Ahmed Hulusi = O zulmedenleri, (dördüncü gün) o malûm sayha (şiddetli, titreşimli korkunç ses) yakaladı da evlerinde göçüp kaldılar!
Ahmet Tekin = Şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe haksızlık edenlerin, zulmedenlerin işini bitirdi. Sabahleyin, yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol = Zulmedenleri de korkunç bir çığlık aldı ve yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
Ali Bulaç = O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz = O zulmedenleri ise, korkunç gürültü yakalayıverdi de evlerinde çöküp helâk oldular.
Ali Ünal = (En büyük zulüm olan) şirkte direten ve hem başkalarına, hem kendilerine zulmedenleri ise korkunç bir çığlık yakalayıverdi de, (hiçbir kurtuluş zaman ve imkânı bulamadan) oldukları yerde yüzüstü kapaklanıp gittiler.
Bayraktar Bayraklı = Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Bekir Sadak = Haksizlik yapanlari bir ciglik tuttu, olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
Celal Yıldırım = O zulmedenleri korkunç bir ses, bir gürültü yakalayıverdi, derken evlerinde dizüstü çöküp kaldılar.
Cemal Külünkoğlu = O zulmedenleri ise, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de yurtlarında/evlerinde diz üstü çöküp helâk oldular.
Diyanet İşleri (eski) = Haksızlık yapanları bir çığlık tuttu, oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet Vakfi = Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Edip Yüksel = Zalimleri korkunç bir ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır = O zulmedenleri ise sayha tutuverdi de diyarlarında çöke kaldılar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O zulmedenleri ise bir müthiş ses yakaladı da yurtlarında çöke kaldılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar.
Gültekin Onan = O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Harun Yıldırım = O zulmedenleri korkunç bir ses sarıverdi de yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hasan Basri Çantay = O zaalimleri ise korkunç bir ses alıb götürdü de yurdlarına diz üstü çöken (canları çıkan) kimseler oluverdiler.
Hayrat Neşriyat = Zulmedenleri ise, o korkunç ses yakaladı da bulundukları yerde çöküp kalan kimseler oldular!
İbni Kesir = Zulmedenleri bir çığlık tuttu. Oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Kadri Çelik = Zulmedenleri bir çığlık tutuverdi de yurtlarında dizüstü çökmüş kimseler olarak sabahladılar.
Muhammed Esed = O zulmedenlere gelince, onları (Allah katından cezalandırıcı) bir sayha yakalayıverdi de kendi evlerinde cansız olarak yere yığılıp kaldılar;
Mustafa İslamoğlu = Derken, zalimleri (dehşetli) sayha yakalayıverdi de, kendi yurtlarında cansız donakaldılar;
Ömer Nasuhi Bilmen = O zulmetmiş olanları da bir korkunç ses yakaladı. Artık yurtlarında diz üstü çöküp bitmiş bir halde sabahladılar.
Ömer Öngüt = Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
Şaban Piriş = Zalimleri ise bir çığlık aldı ve yurtlarında cansız olarak yığılıp kaldılar.
Sadık Türkmen = Zulmeden kişileri korkunç ses yakaladı da derhal, yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar!
Seyyid Kutub = O zalimleri müthiş bir gürültü yakaladı da evlerinde, oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
Suat Yıldırım = (67-68) Zulmedenleri ise o korkunç ses tutuverdi de diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular, ortadan silindiler. Evet... inkâr etti Rabbini Semûd milleti. Evet, işte onun için defolup gitti Semûd milleti!
Süleyman Ateş = Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.
Tefhim-ul Kuran = O zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ümit Şimşek = Zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk = Zulme sapmış olanları o korkunç titreşimli ses yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş hale getirdiler.
İskender Ali Mihr = Ve zulmeden kimseleri bir sayha (çok kuvvetli korkunç ses) aldı (helâk etti). Böylece kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
İlyas Yorulmaz = Ardından (Allah’ın uyarılarına karşı çıkarak) kendilerine zulmedenleri çok yüksek frekanslı bir ses (sayha) yakaladı. Bunun ardından bulundukları yerde dizlerinin üstlerine çöke kaldılar.