إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
İnnâ le mugremûn(mugremûne).
Diyanet İşleri = “Muhakkak biz çok ziyandayız!”
Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçekten de biz derdiniz, ziyan ettik.
Abdullah Parlıyan = Eyvah, borç altında kalıp mahvolduk!
Adem Uğur = Doğrusu borç altına girdik.
Ahmed Hulusi = "Muhakkak ki ziyandayız!"
Ahmet Tekin = 'Doğrusu, borç altına girdik, zarardayız.'
Ahmet Varol = (Derdiniz ki): 'Doğrusu biz ağır borca sokulduk. [3]
Ali Bulaç = (Şöyle de sızlanırdınız:) "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip zorlandık."
Ali Fikri Yavuz = “-Doğrusu biz çok ziyandayız.
Ali Ünal = “Eyvah,” derdiniz, “emeklerimiz boşa gitti.
Bayraktar Bayraklı = (63-67) Düşündünüz mü ektiklerinizi? Siz mi onları ekin haline getiriyorsunuz yoksa biz mi? Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız. “Doğrusu borç altına girdik, daha doğrusu biz yoksul kaldık” derdiniz.
Bekir Sadak = (65-67) Dilersek Biz onu cercop yapariz, sasar kalirsiniz da soyle dersiniz: «Dogrusu borc altina girdik, hatta yoksun kaldik".
Celal Yıldırım = (66-67) Ve «doğrusu borç altına girdik, hattâ büsbütün mahrum kaldık» (dersiniz).
Cemal Külünkoğlu = (65-67) Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde (şöyle) geveleyip dururdunuz: “Muhakkak biz çok ziyandayız (emeklerimiz boşa gitti). Hatta büsbütün yoksun bırakıldık!”
Diyanet İşleri (eski) = (65-67) Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; 'Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık'.
Diyanet Vakfi = «Doğrusu borç altına girdik.
Edip Yüksel = 'Borca girdik.'
Elmalılı Hamdi Yazır = Her halde biz çok ziyandayız
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = «Muhakkak biz çok ziyandayız.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Doğrusu borç altına girdik.»
Gültekin Onan = (Şöyle de sızlanırdınız:) "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip zorlandık."
Harun Yıldırım = “Doğrusu biz ağır bir borç altına giripzorlandık.”
Hasan Basri Çantay = (Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır».
Hayrat Neşriyat = (O vakit:) 'Doğrusu biz, gerçekten zarara uğratılmışlarız!'
İbni Kesir = Doğrusu borç altına girdik,
Kadri Çelik = “Doğrusu biz çok ziyandayız (diye sızlanırdınız ).”
Muhammed Esed = "Eyvah, mahvolduk!
Mustafa İslamoğlu = "Eyvah, borçlu çıkan yine biz olduk!
Ömer Nasuhi Bilmen = (66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?
Ömer Öngüt = (O zaman şöyle derdiniz): "Doğrusu biz çok zarara uğratıldık. "
Şaban Piriş = (66-67) -Borca battık, hayır biz mahrum bırakıldık, dersiniz.
Sadık Türkmen = “biz ağır bir borç altına girdik,
Seyyid Kutub = Derdiniz ki; «Biz borca battık.»
Suat Yıldırım = "Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti."
Süleyman Ateş = "Biz borçlandık, (yaptığmız masraflar boşa gitti)!"
Tefhim-ul Kuran = (Şöyle de sızlanırdınız:) «Doğrusu biz, ağır borç altına girip zorlandık,»
Ümit Şimşek = 'Mahvolduk, borca battık,
Yaşar Nuri Öztürk = "Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."
İskender Ali Mihr = Gerçekten biz ziyana uğrayanlarız.
İlyas Yorulmaz = “Bize ağır bir ceza yüklendi” dersiniz.