قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّى تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِّنَ اللّهِ لَتَأْتُنَّنِي بِهِ إِلاَّ أَن يُحَاطَ بِكُمْ فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
Kâle len ursilehu meakum hattâ tu’tûni mevsikan minallâhi le te’tunnenî bihî illâ en yuhâta bikum, fe lemmâ âtevhu mevsikahum kâlallâhu alâ mâ nekûlu vekîl(vekîlun).
kâle | : dedi |
len ursile-hu | : onu asla göndermem |
mea-kum | : sizinle beraber |
hattâ | : ...e kadar |
tu’tû-ni | : bana verin |
mevsikan | : sağlam söz (misak) |
min allâhi | : Allah’tan |
le te’tunne-nî | : mutlaka bana getireceksiniz |
bi-hi | : onu |
illâ | : ancak, başka, olmadıkça |
en yuhâta | : kuşatılmak, ihata edilmek |
bikum, | : sizinle, sizi |
fe lemmâ | : böylece, bunun üzerine, ... olduğu zaman |
âtev-hu | : ona verdiler |
mevsika-hum | : sağlam söz, kesin sözlerini |
kâle | : dedi |
allâhu | : Allah |
alâ mâ nekûlu | : söylediğimiz şeylere |
vekîlun | : vekildir |
Diyanet İşleri = Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
Abdulbaki Gölpınarlı = Etrâfınız kuşatılmadıkça dedi, onu mutlaka geri getireceğinize dâir Allah adına bir söz vermezseniz sizinle imkânı yok göndermem onu. Onlar, söz verince de bu dediklerimize Allah tanık olsun dedi.
Abdullah Parlıyan = Ya'kub: “Hepiniz ölümle kuşatılıp kıstırılmadıkça, onu bana geri getireceğinize dair bana Allah huzurunda yeminle söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim!” dedi. Hepsi birden, yeminle söz verdiklerinde Ya'kub: “Allah bu dediklerimize karşı vekildir!” diyerek razı oldu.
Adem Uğur = (Ya'kub) dedi ki: Kuşatılmanız (ve çaresiz kalma durumunuz) hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem! Ona (istediği şekilde) teminatlarını verdiklerinde dedi ki: Söylediklerimize Allah şahittir.
Ahmed Hulusi = (Babaları) dedi ki: "Çepeçevre kuşatılıp öldürülme durumuna düşmedikçe, onu bana kesin olarak geri getireceğinize Allâh adına yemin etmezseniz, onu sizinle göndermem". . . Ne zaman ki sağlam sözlerini verdiler, (babaları) dedi ki: "Allâh, söylediklerimize Vekiyl'dir. "
Ahmet Tekin = Babaları:'Hepiniz kuşatılıp, çaresiz kalmadıkça, onu mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına bir söz, bir yemin vermedikçe, onu asla sizinle göndermem' dedi. Onlar da, Allah’a and içerek babalarına söz verince, babaları:'Bu söylediklerimizi denetleyen, kaydeden, hesabını soracak, şâhitlik edecek olan Allah’tır' dedi.
Ahmet Varol = Dedi ki:'Çepeçevre kuşatılıp (çaresiz kalmanız) dışında onu bana mutlaka getireceğiniz üzere Allah adına kesin söz vermediğiniz sürece onu sizinle göndermeyeceğim.' Ona kesin söz verdiklerinde: 'Allah, söylediklerimize vekildir' dedi.
Ali Bulaç = "Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem." dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: "Allah, söylediklerimize vekildir."
Ali Fikri Yavuz = Babaları: “- Siz ölümle kuşatılmadıkça, muhakkak surette onu (Bünyamin’i) bana getireceğinize dair Allah’dan sağlam bir yemini bana verişinize kadar, asla onu sizinle beraber gönderemem.” dedi. Onlar, babalarına yeminlerini verince, o şöyle dedi: “-Allah söylediklerimiz üzerine vekildir (onları yerine getirir).”
Ali Ünal = “Hayır,” dedi Yakup, “elikolu bağlı ve çaresiz kalmadıkça O’nu bana geri getireceğinize dair Allah huzurunda sağlam bir söz vermeden O’nu sizinle asla gönderemem.” Onlar istediği sözü verince de, şöyle dedi: “Allah konuştuklarımıza şahit ve gözeticidir; verilen sözlerin yerine gelip gelmemesi nihayette yine O’nun iznine ve kudretine bağlıdır.”
Bayraktar Bayraklı = Ya‘kûb dedi ki: “Hepinizin çepeçevre kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'tan bir garanti vermedikçe, onu sizinle asla göndermem.” Kardeşler ona garanti verince şöyle dedi: “Şu söylediğimize Allah vekildir.”
Bekir Sadak = Babalari: «Hepiniz helak olmadikca onu bana geri getireceginize dair Allah'a karsi saglam bir soz vermezseniz, sizinle gondermeyecegim» dedi. Soz verdiklerinde: «Sozumuze Allah vekildir» dedi.
Celal Yıldırım = Yâkub, «Onu bana (geri) getireceğinize dair Allah adına sağlam ve kesin söz vermedikçe, onu elbette sizinle göndermiyeceğim. Meğer ki kuşatılıp ölümle burun buruna gelmiş olsanız» dedi. Sağlam ve güvenilir söz verdiklerinde Yâkub, «Allah bu dediklerimize karşı vekildir» diyerek (razı oldu).
Cemal Külünkoğlu = Babaları: “Hep birlikte ölüm çemberine düşmeniz ihtimali dışında, onu (Bünyamin'i) kesinlikle geri getireceğinize dair bana Allah adına sağlam bir güvence, bağlayıcı bir söz vermedikçe onu sizinle birlikte göndermem” dedi. Oğullarının istediği güvenceyi vermeleri üzerine (Yakub): “Bu söylediklerimize Allah vekildir” dedi (ve kardeşleri Bünyamin'i onlarla beraber Mısır'a gönderdi).
Diyanet İşleri (eski) = Babaları: 'Hepiniz helak olmadıkça onu bana geri getireceğinize dair Allah'a karşı sağlam bir söz vermezseniz, sizinle göndermeyeceğim' dedi. Söz verdiklerinde: 'Sözümüze Allah vekildir' dedi.
Diyanet Vakfi = (Ya'kub) dedi ki: Kuşatılmanız (ve çaresiz kalma durumunuz) hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!» Ona (istediği şekilde) teminatlarını verdiklerinde dedi ki: Söylediklerimize Allah şahittir.
Edip Yüksel = 'Hepiniz kuşatılıp engellenmedikçe onu bana getireceğinize dair bana, ALLAH adına sağlam bir söz vermezseniz, onu sizinle beraber göndermem. Onlar ona söz verince, 'Söylediklerimize ALLAH tanıktır,' dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Dedi: ihtimali yok onu sizinle beraber göndermem, tâ ki bana hepiniz ihata edilmedikçe onu behamehal getireceğinize dâir Allahdan bir mîsak veresiniz, vaktâ ki misaklarını verdiler, dedi ki: Allah söylediklerimize karşı vekil
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Dedi ki: «Kesinlikle onu sizinle beraber göndermem, ta ki hepiniz her taraftan kuşatılmadıkça, onu mutlaka bana getireceğinize dair Allah'a yemin edesiniz!» Söz verdikleri vakit dedi ki: «Allah söylediklerimize karşı vekildir!»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Babaları dedi ki: «Hepiniz çaresiz kalmadıkça onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'dan bir yemin vermedikçe, onu, kesinlikle sizinle göndermem». Onlar da Allah'a and içerek babalarına söz verince, babaları dedi ki: «Bu söylediklerinize Allah vekildir».
Gültekin Onan = "Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Tanrı adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem" dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: "Tanrı, söylediklerimize vekildir."
Harun Yıldırım = Dedi ki: “Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla göndermem.” Artık ona kesin teminatlarını verince dedi ki: “Allah, söylediklerimize vekildir.”
Hasan Basri Çantay = (Ya'kub): «Etraafınız kuşatılıb (çaresiz kalmanız müstesna) onu bana behemehal getireceğinize dâir Allahdan bana sağlam bir teahhüd verilinceye kadar onu sizinle beraber, (kaabil değil) göndermem» dedi. Artık ona (babalarına) te'mînâtlarını verince o da: «Allah benim ve sizin bu dediklerimize vekîl (şâhid olsun)» dedi.
Hayrat Neşriyat = (Babaları) dedi ki: 'Etrâfınız kuşatılmadıkça (öylesine çâresiz kalmanız müstesnâ), onu bana mutlaka getireceğinize dâir, Allah adına bana sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle berâber aslâ göndermem!' Ne zaman ki ona te’mînâtlarını verdiler,(o da:) 'Allah, söylediklerimize Vekîldir' dedi.
İbni Kesir = Dedi ki: Etrafınız kuşatılmadıkça muhakkak bana getireceğinize dair Allah'a karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu sizinle asla göndermem. Artık onlar söz verince: Allah söylediklerinize Vekil'dir, dedi.
Kadri Çelik = (Yakub,) “Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması (çaresizlik) dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem” dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verdiklerinde dedi ki: “Allah, söylediklerimize karşı vekildir.”
Muhammed Esed = (Yakub,) "Hepiniz (ölümle) kuşatılıp kıstırılmadıkça" dedi, "onu bana geri getireceğinize dair bana Allah huzurunda yeminle söz verinceye kadar onu sizinle göndermeyeceğim!" Ve yeminle söz verdiklerinde de, "(Bu) konuştuklarımıza Allah şahittir!" dedi.
Mustafa İslamoğlu = (Yakub) dedi ki: "Her tarafınızdan kuşatılıp tüm imkanlarınız tükenmedikçe onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir yemin edip söz vermedikçe, onu sizinle birlikte asla yollamam!" Onlar yemin ettiklerinde ise (Yakub), "Allah bütün bu konuştuklarımıza müdahil olan bir şahittir!" dedi
Ömer Nasuhi Bilmen = Dedi ki: «Onu sizinle beraber göndermem, onu bana getireceğinize dair Allah Teâlâ'dan bana sağlam bir ahidde bulunacağınıza değin. Meğer ki, etrafınız ihata edilecek olsun.» Vaktâ ki, ona ahidlerini getiriverdiler. Dedi ki: «Allah Teâlâ da dediklerimizin üzerine şahiddir.»
Ömer Öngüt = Babaları dedi ki: “Etrafınızın çepeçevre kuşatılması (çaresiz kalmanız) hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah'a karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu aslâ sizinle göndermem. ” Artık onlar ona söz verince: “Allah söylediklerinize şâhit olsun. ” dedi.
Şaban Piriş = Babaları: -Hepiniz kuşatılmadıkça onu bana geri getireceğinize dair Allah’a karşı sağlam bir söz vermezseniz, onu sizinle göndermeyeceğim, dedi. Söz verdiklerinde: -Sözümüze Allah vekildir, dedi.
Sadık Türkmen = Dedi ki: “Onu sizinle beraber asla göndermeyeceğim, ta ki bana Allah adına sağlam bir söz verinceye kadar; siz kuşatılıp engellenmedikçe, onu bana getireceğinize dair.” Ona sözlerini verdikleri zaman: “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
Seyyid Kutub = Babaları «Hep birlikte ölüm çemberine düşmeniz ihtimali dışında, onu kesinlikle geri getireceğinize ilişkin bana Allah adına sağlam bir güvence, bağlayıcı bir söz vermedikçe onu sizinle birlikte göndermem» dedi. Oğullarının istediği güvenceyi vermeleri üzerine dedi ki; «Bu söylediklerimize Allah vekildir.»
Suat Yıldırım = Yâkub şöyle cevap verdi: "Siz kendiniz helâk olmadıkça, onu bana getireceğinize dair Allah’ın huzurunda sağlam bir söz vermeden, ben asla onu sizinle göndermem!" Onlar kendisine kesin söz verince de dedi ki: "Allah Teâlâ da bu söylediklerimize şahittir, gözeticidir."
Süleyman Ateş = (Ya'kûb): "Hepiniz kuşatılıp engellenmedikçe siz, onu bana getireceğinize dair Allâh adına bana sağlam söz vermeden onu asla sizinle göndermem!" dedi. Ne zaman ki, sözlerini verdiler, (Ya'kûb): "Söylediğimize Allâh, vekildir!" dedi.
Tefhim-ul Kuran = «Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem.» dedi. Böylelikle Ona onlar kesin bir söz verince dedi ki: «Allah, söylediklerimize karşı vekildir.»
Ümit Şimşek = Yakub dedi ki: 'Hepinizi birden bir felâket kuşatmadıkça onu bana getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermezseniz onu sizinle göndermem.' Onlar bunu taahhüt edince, Yakub 'Bu söylediklerimiz üzerinde Allah görüp gözeticidir' dedi.
Yaşar Nuri Öztürk = Yakub dedi: "Hepinizin çepeçevre kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'tan bir garanti vermedikçe, onu sizinle asla göndermem." Kardeşler ona garanti verince şöyle dedi: "Şu söylediğinize Allah Vekîl'dir."
İskender Ali Mihr = (Yâkub a.s): “Sizin kuşatılmanız hariç onu mutlaka bana getireceğinize dair, Allah adına bir misak (kesin söz) verinceye kadar onu sizinle asla göndermem.” dedi. Bunun üzerine ona misaklerini verdiler. O zaman şöyle dedi: “Allah bizim söylediklerimize vekildir.”
İlyas Yorulmaz = Babaları “Allah dan beni ikna edecek sağlam bir delil getirmedikçe, kardeşinizi sizinle göndermeyeceğim. Getireceğiniz sağlam delil hepinizi kapsasın” dedi. Onlarda (Allah adına yemin ederek) sağlam bir delil getirdiler ve “Allah söylediklerimize şahittir (vekil)” dediler.