قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَى أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûn(yeşhedûne).
kâlû | : dediler |
fe’tû (fe a’tû) | : öyleyse getirin |
bi-hî | : onu |
alâ | : üzerine, ...e |
a’yuni | : göz(ler) |
en nâsi | : insanlar |
lealle-hum | : umulur ki onlar, böylece onlar |
yeşhedûne | : şahit olurlar |
Diyanet İşleri = (Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Öyleyse dediler, onu halkın gözü önüne getirin de söylediği söze tanıklıkta bulunsunlar.
Abdullah Parlıyan = “O'nu insanların gözü önüne getirin, mahkemesi ve cezalandırılması halk önünde olsun da, belki ona şahit olunca, ondan ibret alırlar.”
Adem Uğur = O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
Ahmed Hulusi = Dediler ki: "Onu tutuklayıp halkın gözleri önüne getirin ki, herkes olaya şahit olsun. "
Ahmet Tekin = 'O halde onu halkın gözü önüne çıkarın. Olur ki, onu teşhis ederler.' dediler.
Ahmet Varol = Dediler ki: 'Öyleyse onu insanların gözlerinin önüne getirin. Olur ki onlar da şahit olurlar!'
Ali Bulaç = Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."
Ali Fikri Yavuz = (Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.”
Ali Ünal = “Öyleyse,” dedi diğerleri, “getirin onu halkın önüne; (bakarsınız suçunu itiraf eder de,) aleyhinde şahit olurlar!”
Bayraktar Bayraklı = “O halde, onu hemen insanların gözü önüne getirin, belki şâhitlik ederler” dediler.
Bekir Sadak = (60-61) Bazilari: «Ibrahim denen bir gencin onlari diline doladigini duymustuk» deyince, «O halde bunlarin sahidlik edebilmeleri icin onu halkin gozu onune getirin» dediler.
Celal Yıldırım = Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler.
Cemal Külünkoğlu = “Haydi, getirin onu halkın huzuruna ki çekeceği cezaya onlar da şahit olsun” dediler.
Diyanet İşleri (eski) = (60-61) Bazıları: 'İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk' deyince, 'O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin' dediler.
Diyanet Vakfi = O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
Edip Yüksel = 'Onu kamunun huzuruna çıkarın ki tanık olsunlar,' dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Haydin dediler: getirin onu nâsın gözleri önüne belki şehadet ederler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki (onlar da aleyhinde) şehadet ederler.» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler» dediler.
Gültekin Onan = Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."
Harun Yıldırım = Dediler ki: “Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona şahid olsunlar.”
Hasan Basri Çantay = Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler».
Hayrat Neşriyat = 'Öyle ise onu insanların gözü önüne getirin; belki (onun yaptığına) şâhidlik ederler' dediler.
İbni Kesir = Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin.
Kadri Çelik = Dediler ki: “Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.”
Muhammed Esed = (Berikiler:) "Onu insanların karşısına çıkarın, (aleyhine) tanıklık etsinler!" dediler.
Mustafa İslamoğlu = (Diğerleri) dediler ki: "Onu insanların önüne çıkarın; belki görgü şahitliği yapacak birileri çıkar!"
Ömer Nasuhi Bilmen = «Haydin dediler. O'nu nâsın gözleri önüne getiriniz; umulur ki onlar şehâdette bulunurlar.»
Ömer Öngüt = Dediler ki: “O halde onu hemen insanların gözü önüne getirin, belki şâhitlik ederler. ”
Şaban Piriş = -Şahitlik etmeleri için onu halkın gözü önüne getirin, dediler.
Sadık Türkmen = (diğerleri) dediler ki: “Derhal, onu insanların gözleri önüne getirin, onlar da şahit olsunlar.”
Seyyid Kutub = O halde onu yakalayıp halkın karşısına getiriniz ki, herkes bu suçunun tanığı olsun dediler.
Suat Yıldırım = "Haydin, dediler, getirin onu halkın huzuruna ki çekeceği cezaya onlar da şahit olsunlar."
Süleyman Ateş = "Onu insanların gözü önüne getirin de (nasıl cezâlandırılacağına) tanık olsunlar" dediler.
Tefhim-ul Kuran = Dediler ki: «Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.»
Ümit Şimşek = 'Öyleyse onu halkın önüne çıkarın da başına geleceklere herkes şahit olsun' dediler.
Yaşar Nuri Öztürk = Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."
İskender Ali Mihr = “Öyleyse onu, insanların gözü önüne getirin! Böylece onlar şahit olurlar.” dediler.
İlyas Yorulmaz = “İbrahim’i insanların karşısına getirin, belki İbrahim’in putları kırdığına dair şahitlik eden birisi bulunur. ” dediler.