وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Ve tedhakûne ve lâ tebkûn(tebkûne).
ve tedhakûne | : ve siz gülüyorsunuz |
ve lâ tebkûne | : ve siz ağlamıyorsunuz |
Diyanet İşleri = (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
Abdullah Parlıyan = Ağlıyacağınız yere gülüyorsunuz.
Adem Uğur = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
Ahmed Hulusi = (Zulüm ve isyanınızdan, günahlarınızdan dolayı ağlamanız gerekirken), hep gülüyor, hiç ağlamıyorsunuz.
Ahmet Tekin = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
Ahmet Varol = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
Ali Bulaç = (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
Ali Fikri Yavuz = Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alay edib eğleniyorsunuz da felâketinize ağlamıyorsunuz.)
Ali Ünal = (Zulüm ve isyanınızdan, günahlarınızdan dolayı ağlamanız gerekirken), hep gülüyor, hiç ağlamıyorsunuz.
Bayraktar Bayraklı = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
Bekir Sadak = Guluyorsunuz...Aglamiyorsunuz.
Celal Yıldırım = Gülüyorsunuz ve (fakat) ağlamıyorsunuz.
Cemal Külünkoğlu = (59-61) Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşırıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Gaflet içinde eğlenip duruyorsunuz!
Diyanet İşleri (eski) = Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
Diyanet Vakfi = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
Edip Yüksel = (59-60) Şimdi (siz) bu sözden mi (Kur’ân’dan mı) şaşıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
Elmalılı Hamdi Yazır = ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = (Alaylı) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz?
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Gültekin Onan = Ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz?
Harun Yıldırım = (59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Hasan Basri Çantay = Gülüyorsunuz. . . Ağlamıyorsunuz!
Hayrat Neşriyat = (59-60) Şimdi (siz) bu sözden mi (Kur’ân’dan mı) şaşıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
İbni Kesir = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
Kadri Çelik = Onu dinlerken ağlayacağınıza gülüyorsunuz, öyle mi?.
Muhammed Esed = Ağlayacağınıza gülüyorsunuz;
Mustafa İslamoğlu = Ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz?
Ömer Nasuhi Bilmen = (59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Ömer Öngüt = Gülüyorsunuz. . . Ağlamıyorsunuz!
Şaban Piriş = Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
Sadık Türkmen = Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
Seyyid Kutub = Onu dinlerken ağlayacağınıza gülüyorsunuz, öyle mi?.
Suat Yıldırım = (59-62) Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah’a secde ve ibadet edin!
Süleyman Ateş = Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Tefhim-ul Kuran = (Alaylı) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
Ümit Şimşek = Ağlamıyor, gülüyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk = Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
İskender Ali Mihr = Ve siz gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
İlyas Yorulmaz = Ağlamanız gerekirken gülüyorsunuz.