فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Fe immâ teskafennehum fîl harbi fe şerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
fe immâ | : amma, fakat ... olduğu zaman |
teskafenne-hum | : onları yakalarsın |
fî el harbi | : savaşta, harpte |
fe şerrid | : o zaman, öyle yıldır ki, korkut |
bi-him | : onları |
men | : kimse(ler) |
halfe-hum | : onların arkalarında |
lealle-hum | : böylece onlar |
yezzekkerûne | : tezekkür ederler (etsinler) |
Diyanet İşleri = Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Savaşta üst gelirsen onları, izlerini izliyenlere de tesir edecek ve onları da korkutacak bir tarzda cezâlandır da bunu ansınlar, ibret alsınlar bundan.
Abdullah Parlıyan = Onları savaşta karşında bulursan, arkalarından gelenler için öyle yıldırıcı bir ders ver ki, belki berikiler ibret alırlar.
Adem Uğur = Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Ahmed Hulusi = Eğer onları harpte yakalarsan, onlarla, onların arkalarında bulunanları dağıt ki ibret alsınlar.
Ahmet Tekin = Bundan dolayı onları savaş sırasında yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
Ahmet Varol = Onları savaşta yakalayacak olursan onlar(a karşı yapacağın uygulama) ile arkalarında olanları da dağıt. Olur ki ibret alırlar.
Ali Bulaç = Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Ali Fikri Yavuz = Onun için, o ahdlerini bozanları harbde yakalarsan kendilerine yapacağın ağır muamele ile arkalarındakileri dağıt. Olur ki düşünürler de ibret alıp ahdi bozmaktan sakınırlar.
Ali Ünal = Eğer onları savaş içinde kıstırıp ele geçirecek olursan, onlara (hak ettikleri) öyle bir muamelede bulun ki, daha başka ve ayrıca arkadan gelip aynı şekilde davranacak diğer düşmanlara akıllarını başlarına toplayacak şekilde ibret olsun.
Bayraktar Bayraklı = Savaşta onları yakalarsan, onlarla birlikte arkalarında bulunan kimseleri de dağıt ki ders alsınlar.
Bekir Sadak = (56-57) Anlasma yaptigin kimseler, sonucundan sakinmayarak anlasmalarini her defasinda bozarlar. Savasta onlari yakalarsan, arkalarindakilere ibret olacak sekilde, darmadagin et.
Celal Yıldırım = Savaşta onları (ne zaman yakalarsan,) öylesine darmadağın et ki arkalarındakiler öğüt ve ibret alsınlar.
Cemal Külünkoğlu = Eğer savaşta, onları ele geçirirsen, onları geride kalanlara bir ibret olacak biçimde cezalandır.
Diyanet İşleri (eski) = (56-57) Anlaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakınmayarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. Savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.
Diyanet Vakfi = Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Edip Yüksel = Savaşta onları yakalarsan, onları arkalarındakilere ibret olacak şekilde darmadağın et. Belki ders alırlar.
Elmalılı Hamdi Yazır = onun için onları ne zaman harbde yakarlarsan kendileriyle arkalarındakileri ürgüt gerek ki ıbret alırlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onun için onları ne zaman savaşta yakalarsan kendileri ile arkalarındakilerini ürküt; belki ibret alırlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
Gültekin Onan = Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Harun Yıldırım = Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Hasan Basri Çantay = Onun için eğer bunları harbde muhakkak yakalarsan onlar (a yapacağın ceza) ile arkalarında (ahdi bozacak) kimseleri de ürküt. Me'müldür ki (onlar da) iyice ibret alırlar.
Hayrat Neşriyat = O hâlde onları savaşta yakalarsan, artık onlar(a vereceğin cezâ) ile arkalarında bulunanları (öyle) ürküt ki ibret alsınlar!
İbni Kesir = Bunun için eğer savaşta ele geçirirsen; onları dağıt ki arkalarında olanlar ibret alsınlar.
Kadri Çelik = Bu yüzden eğer onları savaşta ele geçirirsen, onları öyle bir dağıt ki, belki arkalarında olanlar hatırlayıp kendilerine gelirler.
Muhammed Esed = onları savaşta karşında bulursan, arkalarından gelenler için öyle yıldırıcı bir ders ver ki, belki berikiler akıllarında tutarlar;
Mustafa İslamoğlu = savaşta onları gözüne kestirirsen, geriden gelenlere ibret olsun için öyle bir darmadağın et ki, berikiler ders alabilsinler.
Ömer Nasuhi Bilmen = İmdi her ne zaman muharebede onları kat'i sûrette yakalar isen onlar ile arkalarındaki kimseleri ansızın korkut. Umulur ki, ibret alırlar.
Ömer Öngüt = Eğer onları savaşta ele geçirirsen, (vereceğin cezâ ile) arkalarındakileri de ürküt. Belki ibret alırlar.
Şaban Piriş = Savaşta onları yakalarsan darmadağın et ki arkalarındakilere ibret olsun!
Sadık Türkmen = Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki, ibret alsınlar.
Seyyid Kutub = Eğer savaşta, onları ele geçirirsen, onları geride kalanlara bir ibret olacak biçimde cezalandır.
Suat Yıldırım = Onları savaşta ele geçirirsen, kendilerine öyle bir muamele yap ki onların arkasındaki bütün öbür düşmanlara da ibret olsun da, akıllarını başlarına alsınlar.
Süleyman Ateş = Savaşta onları yakalarsan, onlar(a vereceğin cezâ) ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt ki ibret alsınlar.
Tefhim-ul Kuran = Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır) . Umulur ki ibret alırlar.
Ümit Şimşek = Savaşta onları ele geçirdiğin zaman öyle cezalandır ki, arkalarındakiler darmadağın olsun-belki böylece ibret alırlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki, ders alabilsinler.
İskender Ali Mihr = Fakat onları, harpte yakaladığın zaman onları öyle yıldır (korkut ki); onların arkasındakiler, böylece tezekkür etsinler.
İlyas Yorulmaz = Artık onları savaşta yakalarsan, onlara en ağır cezaları uygula ki, arkadan gelenler, belki bunlardan öğüt alırlar.