وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا
Ve rafa’nâhu mekânen aliyyâ(aliyyen).
ve refa’nâ-hu | : ve biz onu yükselttik |
mekânen | : mekân, makam |
aliyyen | : (çok) yüce |
Diyanet İşleri = Onu yüce bir makama yükselttik.
Abdulbaki Gölpınarlı = Biz onu pek yüce bir mevkie yükselttik.
Abdullah Parlıyan = Biz O'nu, pek yüce bir konuma yükseltmiştik.
Adem Uğur = Onu üstün bir makama yücelttik.
Ahmed Hulusi = Biz Onu yücelik makamına yükselttik!
Ahmet Tekin = Biz onu yüce bir makama yükselttik.
Ahmet Varol = Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Ali Bulaç = Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
Ali Fikri Yavuz = Biz onu yüce bir mevkiye (göklere veya Cennet’e) yükselttik.
Ali Ünal = Biz O’na yüce bir makam verdik ve O’nu yüce bir mekâna yükselttik.
Bayraktar Bayraklı = Onu yüce bir makama yüceltmiştik.
Bekir Sadak = Biz onu yuce bir yere yukselttik.
Celal Yıldırım = Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Cemal Külünkoğlu = Ve Biz onu da yüce bir makama yükseltmiştik.
Diyanet İşleri (eski) = Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Diyanet Vakfi = Onu üstün bir makama yücelttik.
Edip Yüksel = Onu yüce bir makama yükselttik.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve biz onu yüksek bir mekâna ref'ettik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ve Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Gültekin Onan = Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
Harun Yıldırım = Biz onu yüce bir mekâna yükselttik.
Hasan Basri Çantay = Biz onu pek yüce bir yere yükseltdik.
Hayrat Neşriyat = Ve (biz) onu yüce bir makama yükselttik.
İbni Kesir = Onu yüce bir yere yükselttik.
Kadri Çelik = Biz onu yüce bir konuma yükseltmiştik.
Muhammed Esed = Ve Biz o'nu da yüce bir konuma yükseltmiştik.
Mustafa İslamoğlu = Ve biz ona da yüce bir konum bahşetmiştik.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onu yüksek bir makama kaldırdık.
Ömer Öngüt = Biz onu yüce bir yere yükseltmiştik.
Şaban Piriş = Biz onu üstün bir mevkiye yükseltmiştik.
Sadık Türkmen = Biz de onu yüksekçe bir yere çıkardık.
Seyyid Kutub = Onu yüce bir konuma çıkarmıştık.
Suat Yıldırım = Biz onu üstün bir makama yücelttik.
Süleyman Ateş = Onu yüce bir yere yükseltmiştik.
Tefhim-ul Kuran = Biz onu yüce bir mekân (makam) a yükseltmiştik.
Ümit Şimşek = Biz O'nu, pek yüce bir konuma yükseltmiştik.
Yaşar Nuri Öztürk = Onu yüce bir mekâna yükselttik.
İskender Ali Mihr = Ve onu, yüce bir mekâna (makama, cennete) yükselttik.
İlyas Yorulmaz = İdris’i çok yüce makamlara yükselttik.