Önceki Ayet Sonraki Ayet  
37. Sûre Sâffât/52

 يَقُولُ أَئِنَّكَ لَمِنْ الْمُصَدِّقِينَ

  Yekûlu e inneke le minel musaddikîn(musaddikîne).

Kelime Karşılaştırma
yekûlu : der, söyler
e : mı
inne-ke : muhakkak ki sen
le : elbette, gerçekten
min : dan
el musaddikîne : tasdik edenler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın.

 Abdullah Parlıyan = Bana derdi ki: “Sen de mi Allah'tan, peygamberlerden gelenleri doğrulayanlardansın?”

 Adem Uğur = Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

 Ahmed Hulusi = (O) derdi ki: "Hakikaten sen (bildirilenleri) tasdik edenlerden misin?"

 Ahmet Tekin = 'Sen de, dirilmeye inananlardan mısın, derdi.'

 Ahmet Varol = Derdi ki: 'Gerçekten sen doğrulayanlardan mısın?

 Ali Bulaç = "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"

 Ali Fikri Yavuz = (Bana) derdi ki, sen cidden (hesab gününe) inananlardan mısın?

 Ali Ünal = “‘Sen de mi’, derdi, ‘şu masala inananlardansın?

 Bayraktar Bayraklı = Derdi ki: “Sen de, öldükten sonra dirilmeye inananlardan mısın?”

 Bekir Sadak = (51-53) Iclerinden biri soyle der: «Benim bir dostum vardi, bana: 'Sen de mi, olup toprak ve kemik oldugumuz zaman dirilerek ceza gorecegimizi tasdik edenlerdensin?' derdi.»

 Celal Yıldırım = Bana, «cidden sen de mi inananlardansın, (söylenen şeyleri tasdîk edenlerdensin) ?

 Cemal Külünkoğlu = (52-53) (Bana:) “Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin? Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacakmışız?” derdi.

 Diyanet İşleri (eski) = (51-53) İçlerinden biri şöyle der: 'Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi.'

 Diyanet Vakfi = (52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

 Edip Yüksel = 'Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?' '

 Elmalılı Hamdi Yazır = Derdi: sen cidden inananlardan mısın?

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Derdi ki: «Sen gerçekten inananlardan mısın?

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Derdi ki: «Sen gerçekten inananlardan mısın?»

 Gültekin Onan = "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"

 Harun Yıldırım = Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

 Hasan Basri Çantay = (Bana:) «Gerçek sen de (tekrar dirilmiye) kat'î inananlardan mısın?» derdi.

 Hayrat Neşriyat = '(Bana:) 'Gerçekten sen, (dirilmeyi) tasdîk edenlerden misin?’ derdi.'

 İbni Kesir = Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin?

 Kadri Çelik = “Derdi ki: “Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?”

 Muhammed Esed = (bana) derdi ki, 'Ne? Sen onun doğru olduğuna gerçekten inananlardan mısın,

 Mustafa İslamoğlu = bana, "Sahi, sen gerçekten de onun doğruluğunu tasdik mi ediyorsun?" derdi;

 Ömer Nasuhi Bilmen = Derdi ki: «Sen de hakikaten tasdik edenlerden misin?»

 Ömer Öngüt = Derdi ki: "Gerçekten sen de tasdik edip inananlardan mısın?"

 Şaban Piriş = Bana derdi ki: -Sen gerçekten tasdik mi ediyorsun?

 Sadık Türkmen = Derdi ki: Gerçekten sen de doğrulayanlardan mısın?

 Seyyid Kutub = Bana «Sende mi doğrulayanlardansın?»

 Suat Yıldırım = (51-53) Derken biri der ki: "Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli "Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?"

 Süleyman Ateş = Derdi ki: "Sen doğrulayanlardan mısın?

 Tefhim-ul Kuran = «Der ki: -Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?»

 Ümit Şimşek = 'Derdi ki: Sen de inanıyor musun,

 Yaşar Nuri Öztürk = Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"

 İskender Ali Mihr = "Sen gerçekten (tekrar dirilmeyi) tasdik edenlerden misin?" dedi.

 İlyas Yorulmaz = “Bana diyordu ki “Sen doğrulayanlardan mısın?”