لَوْلَا أَن تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاء وَهُوَ مَذْمُومٌ
Levlâ en tedârekehu ni’metun min rabbihî le nubize bil arâi ve huve mezmûm(mezmûmun).
lev lâ | : eğer olmasaydı |
en tedâreke-hu | : ona erişmesi, yetişmesi |
ni’metun | : ni’met |
min rabbi-hî | : onun Rabbinden |
le nubize | : mutlaka atılır |
bi el arâi | : çıplak, bitki yetişmemiş olan boş araziye |
ve huve | : ve o |
mezmûmun | : zemmedilmiş olan, kınanmış olan |
Diyanet İşleri = Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Rabbinden bir nîmet erişmeseydi ona elbette bir yere, fenâ bir halde bırakılır giderdi.
Abdullah Parlıyan = Allah tarafından O'na bir nimet erişmeseydi mutlaka aşağılanmış bir şekilde boş bir yere atılacaktı.
Adem Uğur = Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
Ahmed Hulusi = Eğer Ona Rabbinden bir nimet erişmemiş olsaydı, aşağılanmış hâlde çıplak araziye atılırdı!
Ahmet Tekin = Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, tevbesini kabul etmeseydi, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
Ahmet Varol = Eğer Rabbinden ona bir nimet erişmemiş olsaydı mutlaka çırılçıplak bir alana kınanmış bir halde bırakılırdı.
Ali Bulaç = Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
Ali Fikri Yavuz = Eğer Rabbinden, ona, bir rahmet yetişmiş olmasaydı, kötü bir şekilde (balığın karnından) yeryüzüne atılacaktı.
Ali Ünal = Eğer (münacatının kabulünün tecellisi olarak) Rabbisinden bir lütuf imdadına yetişmeseydi, çöl bir araziye bırakılır ve artık yüzüne bakılmazdı.
Bayraktar Bayraklı = Rabbi katından ona bir rahmet ulaşmasaydı, kınanmış bir halde o açık araziye atılacaktı.
Bekir Sadak = Rabbinin katindan ona bir nimet ulasmasaydi, kinanmis olarak sahile atilacakti.
Celal Yıldırım = Eğer Rabbından ona bir lütuf nimeti erişmeseydi, yerilecek bir halde çırılçıplak (sahile) atılacaktı.
Cemal Külünkoğlu = Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
Diyanet İşleri (eski) = Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
Diyanet Vakfi = Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
Edip Yüksel = Rabbinden ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak çorak bir sahile atılacaktı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Rabbından bir ni'met yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ona Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, o fezaya, alana elbette yerilmiş olarak atılacaktı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
Gültekin Onan = Eğer rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
Harun Yıldırım = Eğer ona Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş bir halde çıplak bir yere atılmış olacaktı.
Hasan Basri Çantay = Eğer Rabbinden ona bir ni'met erişmiş olmasaydı o, mutlakaa çırıl çıplak (çıkarıldığı) o yere kınanmış bir halde atılacakdı .
Hayrat Neşriyat = Eğer Rabbisinden ona bir ni'met yetişmiş olmasaydı, o kınanmış bir kimse olarak şübhesiz (ağaçsız) bir alana atılacaktı.
İbni Kesir = Rabbının katında ona bir nimet erişmiş olmasaydı; mutlaka o, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı.
Kadri Çelik = Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşıp yetişmeseydi, mutlaka kendisi yerilmiş bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
Muhammed Esed = (Ve hatırla:) o'na Rabbinin rahmeti ulaşmamış olsaydı mutlaka aşağılanmış bir şekilde ıssız bir sahile atılmış olurdu
Mustafa İslamoğlu = Eğer Rabbinin akıl sır ermez nimeti onun imdadına yetişmemiş olsaydı, andolsun ki aşağılanmış bir halde ıssız bir sahile atılırdı.
Ömer Nasuhi Bilmen = Eğer ona Rabbinden bir nîmet erişmiş olmasa idi, elbette fezaya metrut bir halde atılmış olacaktı.
Ömer Öngüt = Şayet Rabbinden ona bir lütuf nimeti erişmemiş olsaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
Şaban Piriş = Rabbinden ona bir nimet erişmiş olmasaydı, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı.
Sadık Türkmen = Şayet rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, perişan bir halde meçhûlde kalacaktı.
Seyyid Kutub = Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka çırıl çıplak, kınanacak bir halde bir yere atılırdı.
Suat Yıldırım = Şayet Rabbinden gelen bir lütuf onun imdadına yetişmeseydi, kınanmaya müstahak bir vaziyette, deniz tarafından karaya atılırdı!
Süleyman Ateş = Eğer Rabbinden ona bir ni'met yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı.
Tefhim-ul Kuran = Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşıp yetişmeseydi, mutlaka kendisi yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
Ümit Şimşek = Rabbinin nimeti erişmeseydi, o bomboş araziye kınanmış bir halde atılıp gidecekti.
Yaşar Nuri Öztürk = Eğer ona, Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı, horlanmış bir halde cascavlak bir yere atılırdı.
İskender Ali Mihr = Eğer O’nun Rabbinden kendisine bir ni’met yetişmese idi, mutlaka O, zemmolunmuş (kınanmış) olarak boş araziye atılmış olacaktı.
İlyas Yorulmaz = Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmamış olsaydı, kovulmuş ve aşağılanmış bir halde boş bir sahaya atılmış olacaktı.