مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَقْوَمَ وَلَكِن لَّعَنَهُمُ اللّهُ بِكُفْرِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُونَ إِلاَّ قَلِيلاً
Minellezîne hâdû yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve yekûlûne semi’nâ ve asaynâ vesma’ gayra musmeın ve râınâ leyyen bi elsinetihim ve ta’nan fîd dîn(dîni). Ve lev ennehum kâlû semi’nâ ve ata’nâ vesma’ venzurnâ le kâne hayran lehum ve akvem(akveme), ve lâkin leanehumullâhu bi kufrihim fe lâ yu’minûne illâ kalîlâ(kalîlen).
min ellezîne | : onlardan bir kısmı |
hâdû | : yahudiler |
yuharrifûne | : tahrif ederler, bozarlar |
el kelime | : kelime |
an mevâdıı-hi | : onun konulduğu yerden |
ve yekûlûne | : ve diyorlar |
semi’nâ | : biz işittik |
ve asaynâ | : ve isyan ettik |
ve isma’ | : ve işit |
gayra | : olmayan, ...olmaz |
musmeın | : işiten |
ve râınâ | : ve bize bak. (Bu kelime Arab dilinde bu anlamda olmakla beraber, yahudi dilinde "ahmak" anlamına gelmekte ve hakaret etmek için kullanılmaktadır. İkisi arasında harf farkı olmasına rağmen ses benzerliği bulunmaktadır.) |
leyyen | : eğip bükerek |
bi elsineti-him | : kendi dillerini, dillerini |
ve ta’nan | : ve yererek |
fî ed dîni | : dîn hakkında, din konusunda, dinde, dini |
ve lev | : ve eğer olsa |
enne-hum | : onların....olması |
kâlû | : dediler |
semi’nâ | : biz işittik |
ve ata’nâ | : ve biz itaat ettik |
ve isma’ | : ve duy, işit |
ve unzurnâ | : ve bize nazar et, bak |
le kâne | : elbette olurdu |
hayran | : daha hayırlı |
lehum | : onlar için, kendileri için |
ve akveme | : ve kavî, daha kuvvetli, daha sağlam, daha iyi, daha doğru |
ve lâkin | : ve fakat |
leane-hum(u) | : onları lânetledi |
allâhu | : Allah |
bi kufri-him | : küfürleri sebebiyle |
fe | : artık |
lâ yu’minûne | : îmân etmezler |
illâ | : hariç |
kalîlen | : pek azı |
Diyanet İşleri = Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Yahûdi olanlardan, sözleri yerlerinden alıp değiştirenler de var ve işittik de isyan ettik derler, işit, işitmeyesice ve dillerini eğip bükerek ve dini kınayarak bizi de gözet derler. İşittik ve itaat ettik, bizi de dinle ve bize de bak deselerdi onlar için daha hayırlı, daha doğru olurdu, fakat Allah, küfürleri yüzünden onları rahmetinden uzaklaştırdı, pek azından başkası imana gelmez onların.
Abdullah Parlıyan = Yahudilerden öyleleri var ki, vahyedilmiş sözlerin anlamını çarpıtırlar, sözleri asıl maksatlarından koparıp “İşittik ama, karşı geliyoruz” ve “Dinleyin ama kulak asmayın” ve “Bizi güt, bizi gözet a çoban” derler ve böylece dilleriyle oyun oynarlar ve gerçek inancın yanlış olduğunu anlatmaya çalışırlar. Halbuki, onlar sadece “İşittik ve itaat ediyoruz” ve “Bizi dinle, bizi gözet” deselerdi, bu onların gerçekten yararına ve daha dürüstçe bir davranış olurdu. Fakat gerçekleri örtbas ettikleri için, Allah onları lanetledi. Bu yüzden pek azı hariç iman etmezler.
Adem Uğur = Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) "İşittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler. Eğer onlar "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet" deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.
Ahmed Hulusi = Yahudi olanlardan öyleleri vardır ki, KELİMELERİ esas anlamlarından kaydırırlar (vahyin orijinalliğini korumazlar). . . Telaffuzlarını eğip bükerler ve Din'de kötü kavramlar oluştururlar: "İşittik ve isyan ettik", "Dinle, dinlemez olası" ve "Raina - anlayışı sınırlı" mânâsına gelecek şekilde vurgulama yaparlar. Eğer onlar, "İşittik ve itaat ettik", "Dinle" ve "Unzurna - gözet bizi" deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. . . Fakat Allâh, içlerindeki hakikati inkâr yüzünden onları lânetlemiştir. . . Pek azı müstesna, iman etmezler.
Ahmet Tekin = Yahudiliğin takipçilerinden bir kısmı, Allah’ın kitabındaki kelimeleri, ifadeleri, aslî mânalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar. 'Sözünü, tebliğini duyduk. Seni, emirlerini, kitabını, sünnetini, devletini tanımıyor, âsi davranıyoruz. Sözlerimiz kabule şâyan görülmese bile bizi de dinle.' diyorlar.'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni, bizim de taleplerimizi dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' derken, konuşma tarzlarıyla peygambere hakaret içeren ifadeleri de çağrıştırıyorlar. Alay yollu, peygamberliğe ve dine saldırıyorlar. Keşke onlar:'Sözünü, tebliğini dinledik. Kur’ân’a, sünnetine ve devletine itaat ediyoruz. Bizi de dinle, Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri zamana yayarak çözen, danışarak tedbir ile bizi yöneten hükümet ve meclis kur, bakanlar ve hâkimler tayin et.' deselerdi, kendileri için daha hayırlı, daha doğru ve sağlıklı, ayakta kalmalarını sağlayan daha mükemmel bir düzen tesis edilmiş olurdu. Fakat bile bile seni ve tebliğini inkârları, küfürleri sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. Azıcık bir kesimi pek az şeye iman edecekler.
Ahmet Varol = Yahudilerden bazıları sözlerin yerlerini değiştiriyor ve dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak: 'Duyduk ve karşı geldik, duy duyulmaz olası ve bizi gözet (ra'ina) [12]' diyorlar. Eğer onlar 'duyduk, itaat ettik, işit ve bize bak' deselerdi kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Ancak inkarlarından dolayı Allah onlara lanet etmiştir, az bir bölümü dışındakiler iman etmezler.
Ali Bulaç = Kimi yahudiler, kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve 'Raina' bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'bizi gözet' deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.
Ali Fikri Yavuz = Hazreti Peygamberin vasfına dair Tevrat’daki kelimeleri, konuldukları yerlerden değiştiren Yahudi’lerden bir kısmı, dillerini eğerek ve dine saldırarak şöyle derler: “- Sözünü işittik, emrine isyan ettik. Sen işit, biz seni dinlemeyiz, RAİNA= bizi gözet= bize çobanlık et!” (Burada iki mânaya gelen RAİNA kelimesini, Rasûli ekreme hakaret için ikinci mânayı kasdederek kullanıyorlardı.) Eğer onlar; “- Dinledik, itaat ettik. İşit ve bize bak” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.
Ali Ünal = Yahudi olanlardan bir kısmı, sözü manâsı değişecek biçimde aslî şeklinden saptırmakta ve kasten yanlış telaffuz etmekte, (“İşittik ve itaat ettik!” diyecekleri yerde) “İşittik ve isyan ettik!”; (“Bizi dinleme lûtfunda bulunur musunuz!” der gibi yapıp,) “Dinle, dinlemez olası söz dinlemez!” ve (“Lütfen bize nezaret buyurup, dikkatinizi lütfeder misiniz?” der gibi yapıp,) “Bizi de gözet çobanımız!” demektedirler; bunu da, ağızlarını eğip bükerek ve sırf (İslâm) Dini’ni kınayıp onunla alay etmek için yapmaktadırlar. (Böyle davranacaklarına,) “İşittik ve itaat ettik!”; “Bizi dinleme lûtfunda bulunur musunuz!”; ve “Lütfen bize nezaret buyurup, dikkatinizi lütfeder misiniz!” deselerdi, elbette kendileri için hem hayırlı, hem de dürüst ve yakışır bir şey olurdu. Fakat sürekli inkârlarından ve küfürle özdeşleşmelerinden dolayı Allah onları lânetledi (rahmetinden kovdu) ve artık imanla, iman hakikatleriyle münasebet ve alâkaları pek azdır.
Bayraktar Bayraklı = Yahudi itikadına mensup olanların bir kısmı, bazı kelimelerin yerlerini değiştirirler; dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak peygambere karşı “işittik ve karşı geldik, dinle, dinlemez olası, bizi güt” derler. Eğer onlar “işittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat inkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek azı inanır.
Bekir Sadak = Yahudilerden, sozleri yerlerinden degistirip: «Isittik ve karsi geldik, kulak vermeyerek dinle» ve dillerini egip bukerek ve dini yererek: «Bizi de dinle» diyenler vardir. sayet: «Isittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gozet» demis olsalardi, onlar icin daha iyi daha dogru olurdu. ste Allah inkarlari yuzunden onlara lanet etmistir. Onlarin ancak pek azi inanir.
Celal Yıldırım = Yahudilerden bir kısmı, kelimeleri konulduğu yerden değiştirirler, dillerini eğip bükerek, dine de saldırarak, «işittik (ama kalbimizle) karşı koyduk!» derler. Dinle, a dinlemez olası! «Râinâ — bizi güt, bizi gözet a çoban !» derler. Eğer onlar, «işittik ve itaat ettik», «dinle ve bizi gözet!» deselerdi herhalde kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Ama Allah küfürleri sebebiyle onları lânetlemiştir. Bu yüzden —azı müstesna— imân etmezler.
Cemal Külünkoğlu = Yahudilerin bir kısmı, (Tevrat'taki) kelimelerin anlamını çarpıtırlar. Sözleri asıl bağlamından kopararak, “işittik ama karşı çıkıyoruz!” ve “dinleyin ama kulak asmayın!” ve “asıl sen bize kulak ver (ey Muhammed)!” derler. Böylece dilleriyle oyun oynarlar ve (sahih) itikadın yanlış olduğunu ima etmeye çalışırlar. Hâlbuki onlar, sadece “işittik ve itaat ediyoruz!” ve “bizi dinle, bize katlan!” deselerdi, bu onların gerçekten yararına ve daha dürüstçe bir davranış olurdu. İşte Allah inkârları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır.
Diyanet İşleri (eski) = Yahudilerden, sözleri yerlerinden değiştirip: 'İşittik ve karşı geldik, kulak vermeyerek dinle' ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek: 'Bizi de dinle' diyenler vardır. Şayet: 'İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet' demiş olsalardı, onlar için daha iyi daha doğru olurdu. İşte Allah inkarları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır.
Diyanet Vakfi = Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) «İşittik ve karşı geldik», «dinle, dinlemez olası», «râinâ» derler. Eğer onlar «İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet» deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.
Edip Yüksel = Yahudilerin bir kısmı kelimelerin anlamını değiştirir ve 'İşittik ancak kabul etmiyoruz,' veya 'Sözünüz sağır kulağa giriyor' veya dinle alay etmek için dillerini eğip bükerek, 'Raina (çobanımız ol),' derler. Onlar, 'İşittik ve itaat ettik,' 'Dinliyoruz' ve 'Bizi gözet,' deselerdi kendileri için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ne var ki ALLAH inkarlarından ötürü onları lanetlemiştir. Çokları inanmaz.
Elmalılı Hamdi Yazır = O Yehudî olanlardan ki kelimeleri mevzı'larından tahrif ediyorlar, ve dillerini eğerek, dine dokunarak «dinledik ısyan ettik», «dinle dinlenilmeyesi», «râinâ» diyorlar; böyle diyeceklerine «işittik itaat ettik» «dinle ve bizi gözet» deselerdi elbette haklarında daha hayırlı ve daha dürüst olurdu. Ve lâkin küfürleri yüzünden Allah kendilerini lâ'netlemiştir. Onun için iymana gelmezler meğer ki pek az.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O yahudi olanlardan kimileri kelimelerin yerlerini değiştirip, dillerini eğip bükerek, dine dokunarak «Dinledik, isyan ettik.» , «Dinle dinlenilmez olsaydın.» ve «Bizi güt.» diyorlar. Böyle diyeceklerine «Dinledik, itaat ettik.», «Dinle ve bizi gözet.» deselerdi elbette haklarında daha hayırlı ve daha dürüst olurdu. Fakat inkarları yüzünden Allah kendilerini lanetlemiştir. Onun için pek azı dışında imana gelmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yahudilerden bir kısmı, (Allah'ın kitabındaki) kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, «Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ (bizi gözet)» diyorlar. Halbuki onlar, «İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak» deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.
Gültekin Onan = Kimi yahudiler kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve 'Raina' (bizi güt, bize bak) derler. Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve bizi gözet" deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Tanrı onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında inanmazlar.
Harun Yıldırım = Yahudi olanlardan kelimeleri yerlerinden değiştirerek: “İşittik ve isyan ettik; dinle dinlemez olası!” ve dillerini eğip dine saldırarak “Raina” derler!? Oysa ki onlar: “İşittik ve itaat ettik dinle, bizi gözet!” deselerdi muhakkak ki onlar için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu. Fakat, Allah onlara küfürleri sebebiyle lanet etti. Artık pek azı hariç iman etmezler.
Hasan Basri Çantay = Yahudi olanlardan kimi kelimeleri (Allah tarafından) konuldukları yerlerinden (kaldırıb) değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek, dîne de saldırarak (sana) derler ki: «(Sözünü zaahiren) dinledik, (fakat kalbimizle) isyan etdik. İşit, işitmez olası. Râînâ». Eğer onlar: «Dinledik, itaat etdik. İşit, bize bak» deselerdi kendileri için elbet daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, kendi küfürleri yüzünden onları rahmetinden koğmuşdur. Artık onlar, birazı müstesna olmak üzere, îman etmezler.
Hayrat Neşriyat = O yahudi olanlardan bir kısmı (Tevrât’taki) kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar ve(peygambere karşı) dillerini eğip bükerek (alay etmek) ve dîni kötülemek üzere: 'İşittik ve isyân ettik!', 'Dinle, dinlemez olası!' ve diyorlar. Hâlbuki gerçekten onlar, 'İşittik ve itâat ettik', 'Dinle!' ve (bizi gözet!) deselerdi, onlar için elbette hayırlı ve daha doğru olurdu; fakat küfürleri sebebiyle Allah onlara lâ'net etmiştir; bu yüzden pek azı müstesnâ, îmân etmezler.
İbni Kesir = Yahudilerden öyleleri var ki; kelimeleri yerlerinden değiştirir ve dillerini eğip bükerek ve dine tan ederek; işittik ve karşı geldik, duy, duymaz olası ve bizi güt (raina) derler. Eğer işittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet demiş olsalardı, onlar için daha iyi olurdu. İşte Allah, inkarları yüzünden onlara la'net etmiştir. Onların ancak pek azı iman eder.
Kadri Çelik = Yahudilerden bir kısmı, (Allah'ın kitabındaki) kelimeleri esas manasından kaydırıp; dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak, “Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve bizi gözet” diyorlar. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize fırsat ver” deselerdi, bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.
Muhammed Esed = Yahudi itikadına mensup olanların bir kısmı, (vahyedilmiş) sözlerin anlamını çarpıtırlar; sözleri asıl bağlamından kopararak, (şimdi yaptıkları gibi) "İşittik ama karşı çıkıyoruz!" ve "Dinleyin ama kulak asmayın!" ve "Asıl sen biz(im sözümüz)e kulak ver (ey Muhammed)!" derler; böylece dilleriyle oyun oynarlar ve (sahih) itikadın yanlış olduğunu ima etmeye çalışırlar. (Halbuki) onlar, sadece "İşittik ve itaat ediyoruz!" ve "(Bizi) dinle, bize katlan!" deselerdi, bu onların gerçekten yararına ve daha dürüstçe bir davranış olurdu: ama hakikati reddettikleri için Allah onları lanetledi; zira onların inandıkları, basit birkaç şeyden ibarettir.
Mustafa İslamoğlu = Yahudileşenlerden kimileri sözleri bağlamlarından kopararak çırpıtırlar; "İşittik ve sarıldık/reddettik", "dinle dinlenilmeyesi" ve "ra'ina" derler, dillerini eğip bükerek ve dine hakaret kastıyla. Eğer onlar "işittik ve itaat ettik", "dinle" ve "unzurna" deselerdi, bu kendileri için daha yararlı ve daha dürüstçe bir davranış olurdu. Ne ki, hakikati inkar ettikleri için Allah onları rahmetinden dışladı; gerçekten de onlar, çok azı müstesna, inanmıyorlar.
Ömer Nasuhi Bilmen = O Yahudi olanlardan ki, kelimeleri yerlerinden tebdîl ederler ve dillerini eğerek ve dine dokunarak, «İşittik ve isyan ettik, işit, işitmez olası ve râina,» derler. Ve eğer onlar «İşittik ve itaat ettik ve işit ve bize nazar et» deselerdi elbette onlar için hayırlı ve ziyâde dürüst olurdu. Velâkin Allah Teâlâ onlara küfürleri sebebiyle lânet etmiştir. Artık pek az müstesna olmak üzere onlar imân etmezler.
Ömer Öngüt = Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştirirler. “İşittik ve isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” derler. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak: “Râinâ” derler. Eğer onlar: “İşittik, itaat ettik, dinle, bizi gözet” deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat inkârları yüzünden Allah onlara lânet etmiştir. Artık pek az inanırlar.
Şaban Piriş = Yahudilerden, kelimelerin anlamlarını saptıranlar ve dillerini eğip bükerek ve dine de bir nefret duyarak: “işittik isyan ettik.”, “İşit duymaz olası” ve “bizi güt” diyenler eğer, “işittik ve itaat ettik, sen de işit ve bize de bak” deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat, Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Onların çok azından başkası iman etmezler.
Sadık Türkmen = (kur’an nazil olurken) Yahudiyim diyenlerden öyleleri var ki; (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek, onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve fanatiklik yaparak; “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Ra’ina” derler. Halbuki onlar; “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah; gerçeği anlayıp gizlemeleri yüzünden, kendilerini lânetlemiştir (azarlamıştır). Gerçekleri gizlemeleri yüzünden birçokları iman etmiyorlar.
Seyyid Kutub = Yahudiler içinde öyleleri var ki, bu dine hakaret etmek amacı ile Tevrat'taki kelimeleri değiştirerek ve dillerini ağız boşluklarında burarak «işittik ve karşı geldik», «Dinle sözü dinlenmez olasıca!» ve «Raina (Bizi gözet anlamına da gelen eş sesli bir hakaret deyimi)» derler. Oysa eğer (böyle diyecekleri yerde) «duyduk ve uyduk», «işit» ve «bize bak» deselerdi kendileri hesabına daha hayırlı ve tutarlı olurdu. Fakat Allah kâfirlikleri yüzünden kendilerine lânet ettiği için -pek azı dışında- onlar iman etmezler.
Suat Yıldırım = Yahudilerden bir kısmı, bazı sözleri aslî şeklinden ve mânasından saptırır, mesela: "İşittik" (ama isyan ettik), "işit" (hay işitmez olası!) ve "râina" derler. Bu sözleri, ağızlarını eğip bükerek güya vaziyeti kurtarmak ve dinle alay etmek için söylerler. Halbuki onlar sadece "İşittik ve itaat ettik", "İşit!", "unzurnâ (bizi de gözet)" deselerdi kendileri için elbette daha hayırlı ve daha dürüst bir iş olurdu. Fakat Allah, inkârları yüzünden onları rahmetinden kovdu. Artık onlar pek az iman ederler.
Süleyman Ateş = Yahûdilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyân ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "râ'inâ" diyorlar. Eğer onlar: "İşittik ve itâ'at ettik", "Dinle ve bize bak!" deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allâh, inkârlarından dolayı onları la'netlemiştir, pek az inanırlar.
Tefhim-ul Kuran = Kimi yahudiler, kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini de eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: «Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve 'Raina' bizi güt, bize bak» derler. Eğer onlar: «İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'bizi gözet'» deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.
Ümit Şimşek = Yahudilerden öyleleri var ki, sözü çarpıtır da, dillerini eğip bükerek ve dini alaya alarak 'İşittik ve isyan ettik,' 'İşit, işitmez olasıca,' 'Râinâ' derler. Bunun yerine 'İşittik ve itaat ettik,' 'İşit,' 'Bizi gözet' deselerdi, kendileri için daha doğru ve daha hayırlı olurdu. Lâkin inkârları yüzünden Allah onları lânetlemiştir; artık pek azı iman eder.
Yaşar Nuri Öztürk = Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler.
İskender Ali Mihr = Yahudilerden, (Tevrat’taki) kelimelerin konuldukları yerleri değiştirip tahrif edenler (mânâlarını bozanlar) ve dillerini eğip bükerek ve dîni yererek: “İşittik ve isyan ettik. İşit, işitmez olası ve “râinâ” (bize bak: yahudi dilinde ahmak)” diyorlar. Ve eğer onlar, “İşittik ve itaat ettik, işit ve bize bak.” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam (daha iyi) olurdu. Küfürleri sebebiyle onları lânetledi. Artık onların pek azı hariç, îmân etmezler.
İlyas Yorulmaz = Yahudilerden (Allah’ın) sözlerini yerinden değiştirenler ve “Dinledik ama itaat etmiyoruz” diyenler var. (Elçilere) Kulak verin ama dinlemeyin, dinde kusur arayarak ve dillerini eğip bükerek “Bizi yönet (ama biz bildiğimiz gibi yaşarız)” derler. Hâlbuki “İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözetle (hatalarımızı ikaz et)” deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam olurdu. Ama Allah inkârlarından dolayı onlara lanet etmiştir. Artık onların çok azı iman eder.