Önceki Ayet Sonraki Ayet  
52. Sûre Tûr/45

 فَذَرْهُمْ حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ

  Fe zerhum hattâ yulâkû yevmehumullezî fîhî yus’akûne.

Kelime Karşılaştırma
fe : öyleyse, artık
zer-hum : onları bırak, terket
hattâ yulâkû : kavuşuncaya kadar
yevme-hum : onların günü
ellezî : o kimseler ki
fî-hi : onda
yus’akûne : şiddetli ses ile helâk olacaklar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Artık bırak onları helâk olacakları güne dek.

 Abdullah Parlıyan = Artık korkudan bayılacakları güne kavuşuncaya kadar bırak onları, ne yaparlarsa yapsınlar.

 Adem Uğur = Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

 Ahmed Hulusi = Bırak onları, dehşeti yaşayacakları (ölüm) günlerine kavuşuncaya kadar!

 Ahmet Tekin = Artık ölecekleri, helâk edilecekleri, savaş meydanlarında öldürülecekleri güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak.

 Ahmet Varol = Öyleyse onları çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

 Ali Bulaç = Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

 Ali Fikri Yavuz = O halde (Ey Rasûlüm), bırak onları; tâ o çarpılacakları (ölüm) günlerine kadar...

 Ali Ünal = O bakımdan, yedikleri darbe ile cansız yere düşecekleri güne kavuşacakları âna kadar bırak onları.

 Bayraktar Bayraklı = Artık, çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak!

 Bekir Sadak = Carpilacaklari gune erismelerine kadar onlari birak.

 Celal Yıldırım = Sen onları çarpılacakları güne kavuşmalarına kadar bırak.

 Cemal Külünkoğlu = Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

 Diyanet İşleri (eski) = Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.

 Diyanet Vakfi = Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

 Edip Yüksel = Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak.

 Elmalılı Hamdi Yazır = O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O halde bırak onları ta çarpılacakları günlerine (kavuşuncaya) kadar.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

 Gültekin Onan = Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

 Harun Yıldırım = Şimdi onları, baygın düşüp yıkılacakları günleri ile karşılaşana kadar bırak.

 Hasan Basri Çantay = Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.

 Hayrat Neşriyat = (Ey Habîbim!) Artık, içinde çarpılacakları günlerine (kıyâmete) kavuşuncaya kadar onları (kendi hâllerine) bırak!

 İbni Kesir = Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.

 Kadri Çelik = Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

 Muhammed Esed = Bundan böyle, dehşete kapılacakları (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak onları!

 Mustafa İslamoğlu = Artık onları, dehşetten kendilerini kaybedecekleri günle karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak!

 Ömer Nasuhi Bilmen = Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır.

 Ömer Öngüt = Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları!

 Şaban Piriş = -O halde, bırak onları, tâ ki çarpılacakları günlerine kavuşsunlar.

 Sadık Türkmen = Öyleyse bırak onları, dehşete düşecekleri günlerine kavuşuncaya kadar...

 Seyyid Kutub = Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

 Suat Yıldırım = O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak!

 Süleyman Ateş = Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

 Tefhim-ul Kuran = Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

 Ümit Şimşek = Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar sen onları kendi hallerine bırak.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

 İskender Ali Mihr = Artık onları, helâk olacakları günlerine kavuşuncaya kadar terket.

 İlyas Yorulmaz = Çarpılacakları güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak.