نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.
nahnu | : biz |
a’lemu | : en iyi bilir |
bi mâ yekûlûne | : ne(ler) söylediklerini |
ve mâ ente | : ve sen değilsin |
aleyhim | : onların üzerinde |
bi cebbârin | : cebbar (zorlayıcı), bir zorba |
fe | : öyleyse, artık, oysa |
zekkir | : zikret, hatırlat, uyar |
bi el kur’âni | : Kur’ân ile |
men yehâfu | : korkanlara |
vaîdi | : vaadimden tehdidimden |
Diyanet İşleri = Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver.
Abdulbaki Gölpınarlı = Biz daha iyi biliriz ne dediklerini ve senin, onlara, dilediğini yapacak bir kudretin yok, artık, azaptan korkana Kur'ân'la öğüt ver.
Abdullah Parlıyan = Biz o inkârcıların ne dediklerini daha iyi biliriz. Senin onları zorla yola getirmeye de gücün yetmez. Ama sen yine de, benim uyarımdan korkanlara, bu Kur'ân vasıtasıyla hatırlatmada bulun.
Adem Uğur = Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Ahmed Hulusi = Biz, onlarda olarak, neler söylediklerini daha iyi biliriz! Sen onlar üzerinde zorla yaptırıcı değilsin! Azap uyarımdan korkana, Kur'ân olarak (hakikati) hatırlat!
Ahmet Tekin = Biz onların söylediklerini iyi biliriz. Sen onlara zorbalıkla, diktatörlükle İslâm’ı kabul ettirmeye memur değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara, bu Kur’ânı tebliğ et, Kur’ân ile öğüt ver.
Ahmet Varol = Biz onların ne söylediklerini daha iyi biliyoruz. Sen onların üzerlerinde bir zorlayıcı değilsin. O halde sen tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Ali Bulaç = Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.
Ali Fikri Yavuz = Biz, onların (Kureyş kâfirlerinin) neler demekte olduklarını pek alâ biliyoruz. Sen de onlara karşı (imana) zorlayıcı değilsin. O halde sen benim tehdîdlerimden korkacaklara bu Kur’an ile öğüd ver.
Ali Ünal = Biz, o (inkârcıların) söylediklerini çok iyi biliyoruz; sen de onları imana zorlaması gereken biri değilsin. O halde sen, tehdidimden korkanları Kur’ân’la irşad ve ikaz et yeter.
Bayraktar Bayraklı = O halde onların ne dediklerini en iyi biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. Sen, benim tehdidimden korkanlara Kur'ân ile öğüt ver![581]
Bekir Sadak = Onlarin dediklerini Biz biliriz. Sen onlarin uzerinde bir zorba degilsin; soz verdigim gunden korkanlara Kuran'la ogut ver. *
Celal Yıldırım = Biz, onların neler söylediklerini biliriz. Sen, onlar üzerinde zorbalık yapan değilsin. Tehdîdimden korkanlara Kur'ân ile öğüt ver.
Cemal Külünkoğlu = Biz onların, (inkârcıların diriliş konusunda) ne söylediklerini iyi biliriz. Sen onları hiçbir şekilde (inanmaya) zorlayamazsın. Ama sen yine de benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.
Diyanet İşleri (eski) = Onların dediklerini Biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; söz verdiğim günden korkanlara Kuran'la öğüt ver.
Diyanet Vakfi = Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Edip Yüksel = Biz onların ne konuştuğunu iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. Uyarılarımdan korkanlara sen bu Kuran ile öğüt ver.
Elmalılı Hamdi Yazır = Biz pek a'lâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim veîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Biz onların ne söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen de onlara karşı bir zorba değilsin. Şimdi benim tehditlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüt ver!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.
Gültekin Onan = Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kuran ile öğüt ver.
Harun Yıldırım = Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.
Hasan Basri Çantay = Biz onların neler demekde olduklarını çok iyi bileniz. Onların üstünde bir zorba değilsin sen. Onun için benim tehdidimden korkacaklara (sâdece) Kur'an ile öğüt ver.
Hayrat Neşriyat = Biz onların söylemekte olduklarını en iyi bileniz; sen ise onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin; o hâlde, tehdîdimden korkanlara Kur’ân ile nasîhat et!
İbni Kesir = Biz; onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen, onların üstünde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkacaklara Kur'an'la öğüt ver.
Kadri Çelik = Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorlayıcı da değilsin; o halde benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.
Muhammed Esed = Biz onların, (o yeniden dirilmeyi inkar edenlerin) ne söylediklerini iyi biliyoruz; ve sen onları hiçbir şekilde (inanmaya) zorlayamazsın. Ama sen yine de Benim uyarımdan korkabileceklere bu Kuran aracılığıyla hatırlatmada bulun.
Mustafa İslamoğlu = Biz onların neler söylediğini çok iyi biliyoruz; ne ki sen onları zorla (inandıracak) bir zorba değilsin: şu halde sen, Benim tehditlerimden korkanları bu Kur'an aracılığıyla uyarmaya devam et!
Ömer Nasuhi Bilmen = Biz onların neler söyler olduklarını pek iyi bileniz ve sen onların üzerlerine bir cebredici değilsin. Artık Benim tehdidimden korkacaklara Kur'an ile öğüt ver!
Ömer Öngüt = Biz onların neler demekte olduklarını çok iyi biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin. Onun için sen sadece benim tehdidimden korkacak olanlara Kur'an ile öğüt ver.
Şaban Piriş = Onların söylediklerini biz daha iyi biliriz. Sen, onları zorlayacak değilsin. Bu sebeple tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.
Sadık Türkmen = Biz, onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde zorlayıcı/bir zorba değilsin! Öyleyse şimdi, Benim uyarımdan korkanlara Kur’an ile öğüt ver.
Seyyid Kutub = Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlaştırıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Suat Yıldırım = Biz onların aykırı iddialarını pek iyi biliyoruz, ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin. Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kimseleri Kur’ân ile irşad etmektir.
Süleyman Ateş = Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur'ân ile öğüt ver.
Tefhim-ul Kuran = Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.
Ümit Şimşek = Onların ne dediğini Biz pekalâ biliyoruz. Sen onlar üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Benim tehdidimden korkanlara sen Kur'ân ile öğüt ver.
Yaşar Nuri Öztürk = Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
İskender Ali Mihr = Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur’ân ile ikaz et.
İlyas Yorulmaz = Biz onların söylediklerinin hepsini biliyoruz. Sen onlara kabul ettirmek için zor kullanacak değilsin. Sen, benim vaat ettiğim o günden korkanlara, yalnızca Kur’an ile öğüt ver.