وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ
Ve terâhum yu’radûne aleyhâ hâşiîne minez zulli yanzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeti, e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).
ve terâ-hum | : ve onları görürsün |
yu’redûne | : arz olunurken |
aleyhâ | : ona |
hâşiîne | : boyun eğmiş olarak |
min ez zulli | : zilletten |
yenzurûne | : bakarlar |
min tarfin | : bir bakışla |
hafîyyin | : gizli olarak |
ve kâle | : ve dedi |
ellezîne | : onlar |
âmenû | : âmenû oldular, Allah’a ulaşmayı dilediler |
inne | : muhakkak |
el hâsirîn | : hüsrana düşenler, hüsranda olanlar |
ellezîne | : onlar |
hasirû | : hüsrana düştüler |
enfuse-hum | : kendileri |
ve ehlî-him | : ve onların aileleri (kendi aileleri) |
yevme el kıyâmeti | : kıyâmet günü |
e lâ | : (öyle) değil mi |
inne | : muhakkak |
ez zâlimîne | : zalimler |
fî | : içinde |
azâbin | : bir azap |
mukîmin | : mukim, devamlı |
Diyanet İşleri = Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azap içindedirler.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve görürsün ki onlar, ateşin önüne getirildikleri zaman düştükleri horluktan ürküp titremedeler ve cehenneme, göz ucuyla gizlice bakmadalar ve inananlarsa şüphe yok ki derler, ziyana düşenler, kıyâmet gününde kendilerini ve yakınlarını ziyana düşürenlerdir. İyice bil ki zulmedenler, şüphesiz, sürekli bir azâp içindedir.
Abdullah Parlıyan = Ve yine onları görürsün, zilletten başları önlerine düşmüş bir halde ateşe sunulurlarken, göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler ise, o gün şöyle derler: “Gerçekten zarara uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi kendilerini, hem de yakın akraba ve yandaşlarını zarara uğratmışlardır.” Haberiniz olsun ki, varoluş gayesinin dışında hareket edenler, sürekli bir azap içindedirler.
Adem Uğur = Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler.
Ahmed Hulusi = Onları, zilletten huşû etmişler (baş eğip pusmuşlar), gizli bakışla bakıyor oldukları hâlde ona (ateşe) arz olunurlarken görürsün. . . İman edenler dedi ki: "Asıl hüsrana uğrayanlar şunlardır; kıyamet sürecinde nefslerini ve yakınlarını hüsrana uğratmışlardır! Dikkat edin! Muhakkak ki zâlimler yerleşmiş bir azap içindedirler. "
Ahmet Tekin = Ateşe atılırlarken, onların, zilletten başlarını öne eğerek, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İman edenler:'İşte kıyamet günü asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, ailelerini, vatandaşlarını, milletlerini, hak yoldan uzaklaştırarak zarara, ziyana uğratan liderler, güç ve iktidar sahipleridir' diyecekler. Unutmayın, baskı zulüm ve işkence yaparak temel hak ve hürriyetleri kısıtlayanlar, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenler, haksızlık yapanlar, kurtuluşu mümkün olmayan, özel, kesintisiz, sürekli bir azap içindedirler.
Ahmet Varol = Onların, aşağılıktan boyun bükmüş halde ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler de derler ki: 'Asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana uğratanlardır. İyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler!'
Ali Bulaç = Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler.
Ali Fikri Yavuz = Ve o kâfirleri, ateşe arz edilirlerken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından (ateşe) bakarlarken göreceksin. İman etmiş olanlar da şöyle diyeceklerdir: “- Gerçekten hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsrana uğratanlardır.” Bilin ki, zalimler devamlı bir azab içindedirler.
Ali Ünal = İçine düştükleri zillet ve perişaniyetten dolayı boyunları bükük, yürekleri tir tir o azabın başına getirildiklerini ve göz ucuyla etraflarına bakındıklarını görürsün. (Dünyada iken) iman etmiş olanlar, (bu manzara karşısında), “İşte,” derler, “asıl hüsrana uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini Kıyamet Günü böyle hüsrana sürükleyenlerdir.” İyi bilin ki zalimler, devamlı ve sonu gelmez bir azap içindedirler.
Bayraktar Bayraklı = Ateşe atıldıklarında onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar şöyle derler: “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlar bunlardır.” Biliniz ki, zâlimler kesinlikle süreli bir azap içerisindedirler!
Bekir Sadak = Asagiliktan baslari one egilmis, goz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, atese sunulduklarini gorursun. Inananlar: «Husranda olanlar, kiyamet gunu kendilerini de, ailelerini de husranda birakanlardir» derler. Iyi bilin ki, zalimler surekli bir azap icindedirler.
Celal Yıldırım = Onların, alçaklık ve aşağılıktan korktukları halde Cehennem azabına getirildiklerini, göz ucuyla ona baktıklarını görürsün. İmân edenler ise, şöyle derler: Şüphesiz ki hüsrana uğrayanlar, Kıyamet günü hem kendilerini, hem ailelerini ziyana sürükleyenlerdir. Haberiniz olsun ki, zâlimler şüphesiz devamlı azâb içindedirler.
Cemal Külünkoğlu = Sen onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla ateşe salınırken göreceksin! İnananlar ise (bu manzara karşısında) şöyle diyecekler: “En büyük kayba uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet gününde hüsrana uğratanlardır.” İyi bilin ki zalimler, mutlaka devamlı bir azap içindedir.
Diyanet İşleri (eski) = Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, ateşe sunulduklarını görürsün. İnananlar: 'Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır' derler. İyi bilin ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler.
Diyanet Vakfi = Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler.
Edip Yüksel = Aşağılanmış ve başları eğilmiş olarak ateşe sunulurlarken göz ucuyla çevrelerine bakındıklarını görürsün. İnananlar, 'Gerçek kaybedenler, Diriliş Gününde kendilerini ve ailelerini kaybedenlerdir. Zalimler sürekli bir azaba mahkum olmuştur,' derler.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve göreceksin onları o ateşe arz olunurlarken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken, iyman etmiş olanlar da şöyle demekte: gerçek husrâna düşenler Kıyamet günü kendilerine ve âilelerine hasar eden kimselermiş! Bakın zâlimler hakıkaten mukım bir azâb içindedirler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sen onları, o ateşe sunulurlarken aşağılanmadan dolayı boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken göreceksin! iman etmiş olanlar da şöyle derler: «Gerçek zarara uğrayanlar Kıyamet günü hem kendilerine hem ailelerine yazık etmiş kimselerdir.» Bakın zalimler gerçekten sürekli bir azap içindedirler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: «Gerçekten zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet günü yazık etmiş olan kimselerdir.» diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içerisindedirler.
Gültekin Onan = Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İnananlar da: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefslerini, hem de ehlini (yakınlarını) hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler kalıcı bir azab içindedirler.
Harun Yıldırım = Onları, ona arz olunduklarında zilletten boyunlarını bükmüş, göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler de: “Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akrabalarını da hüsrana uğratmışlardır.” dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azap içindedirler.
Hasan Basri Çantay = Onların (ateşe) arz olunurlarken, zilletden boyunlarını büke büke göz ucuyle (nasıl) bakacaklarını göreceksin. îman etmiş olanlar (şöyle) demiş (ler) dir (diyeceklerdir): «Gerçek hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerini de tarafdarlarını da hüsrana uğratanlardır». Gözünüzü açın ki zaalimler muhakkak sürekli bir azâb içindedirler.
Hayrat Neşriyat = Yine onları görürsün ki, zilletten boyunlarını bükmüş kimseler olarak göz ucu ile(ateşe) bakarlarken, ona arz olunurlar. Îmân edenler ise der ki: 'Asıl hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem de âilelerini (işte böyle) hüsrâna uğratanlardır!' Dikkat edin! Şübhesiz ki zâlimler, devamlı bir azab içindedirler.
İbni Kesir = Ve onları ateşe sunulurken zilletten başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli çevreye bakarken göreceksin. İman etmiş olanlar da derler ki: Hüsranda olanlar; kıyamet günü kendilerini de, ailelerini de hüsranda bırakanlardır. İyi bilin ki; zalimler muhakkak sürekli bir azab içindedirler.
Kadri Çelik = Onları zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlarken bir görsen! İman edenler ise, “Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem de ailelerini hüsrana uğratanlardır” derler. İyi bilin ki, gerçekten zalimler, kalıcı bir azap içindedirler.
Muhammed Esed = Ve sen onları, zavallı şekilde boyunlarını bükerek (çevrelerine) göz ucuyla bakarken o (akibet)e atladıklarını göreceksin; o zaman iman edenler, "(Bu) Kıyamet Günü hüsrana uğrayanlar, kendilerini ve arkalarından gidenleri mahvedenlerdir!" diyecekler. Gerçek şu ki zalimler, ebedi azaba mahkum olacaklar,
Mustafa İslamoğlu = Yine sen onları, zilletten iki büklüm vaziyette, etrafı feri kaçmış gözlerle ve kaçamak bakışlarla süzerek (ateşe) atılırlarken bir izlemelisin! Zaten iman edenler de: "Kıyamet Günü kaybedenler, hem kendilerini hem de takipçilerini mahvedenlerdir" demişlerdi. Bakın, işte bu zalimler kalıcı bir azaba mahkum olacaklar;
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onları göreceksin ki zilletten mütevaziler oldukları, zayıfca göz kapağını depreterek baktıkları halde ateşe arzolunacaklardır ve imân etmiş olanlar da diyeceklerdir ki: «Şüphe yok, hüsrâna düşenler o kimselerdir ki, Kıyamet gününde nefslerini ve amellerini hüsrâna uğratmış olurlar.» Uyanın! Muhakkak ki, zalimler ebedî bir azab içindedirler.
Ömer Öngüt = Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucu ile etrafa gizli gizli bakışırlarken sunulduklarını görürsün. Mümin olanlar da (o zaman): "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve âilelerini ziyana sokanlardır. " diyecekler. İyi bilin ki zâlimler sürekli bir azap içindedirler.
Şaban Piriş = Onların ateşe sunulurken alçaltılmanın korkusu ile, gizlice göz ucuyla baktıklarını görürsün. İman edenler şöyle der: -Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini hüsrana uğratmışlardır, Şunu iyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler.
Sadık Türkmen = Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ateşe sunulurlarken gizli gizli göz ucuyla bakarlar! İnanan kimseler dediler ki: “Gerçekten hüsrana uğrayanlar; kendilerini ve (kendilerine uyan) ailelerini, kıyamet günü hüsrana uğratanlardır.” Haberiniz olsun; muhakkak ki zalimler sürekli bir azap içindedirler.
Seyyid Kutub = Yine onları; aşağılıktan başlarını öne eğmiş vaziyette ateşe sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli bakarken görürsün. İnananlar da: «İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır» derler. Bakın, gerçekten zalimler sürekli bir azap içindedirler.
Suat Yıldırım = Onları uğradıkları zilletten dolayı boyunları bükük, yürekleri titrer vaziyette cehennemin önüne getirildiklerinde, korkudan, sadece göz ucuyla ateşe baktıklarını fark edersin. Müminler ise (bu manzara karşısında): "En büyük kayba uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet gününde hüsrana sürükleyenlerdir." derler. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içindedirler.
Süleyman Ateş = Yine onları görürsün: Aşağılıktan başlarını öne eğmiş vaziyette ateşe sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli bakarlar. İnananlar da: "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem âilelerini ziyan edenlerdir. Bakın, gerçekten zâlimler sürekli bir azâb içindedirler" demişlerdir.
Tefhim-ul Kuran = Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: «Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem de yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır» dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler.
Ümit Şimşek = Ateşe sunulduklarında, onları boynu bükük, göz ucuyla bakarken görürsün. İman edenler ise derler ki: 'Asıl ziyan edenler, kıyamet günü kendilerini ve yakınlarını hüsrana atanlardır.' Bilmiş olun ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler.
Yaşar Nuri Öztürk = Ve göreceksin onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla bakarken, ateşe salınırlar. İnananlar şöyle derler: "Gerçek hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini perişan edenlerdir. Dikkat edin, zalimler, sürüp gidecek bir azabın içindedir."
İskender Ali Mihr = Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?
İlyas Yorulmaz = Onlar cehennem ateşine götürüldüklerinde, eziklikten korku dolu bakışlarla gizli gizli çevrelerine baktıklarını görürsün. İman edenler onlara “Kıyamet gününde kaybedenler, kendi nefislerine ve kendi taraftarlarına (ehline) yazık edenlerdir. Gerçekten zalimler, sürekli, kalıcı bir azabı hak etmediler mi?” derler.