أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا
E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveten, ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ardı, innehu kâne alîmen kadîrâ( kadîran).
e | : mı |
ve lem yesîrû(e lem yenzurû) | : ve gezmediler |
fî el ardı | : yeryüzünde |
fe | : artık, böylece |
yenzurû | : bakarlar |
keyfe | : nasıl |
kâne | : oldu |
âkıbetu | : akıbet, son, sonuç |
ellezîne | : onlar |
min kabli-him | : onlardan önce |
ve kânû | : ve oldular, idiler |
eşedde | : daha çok, şiddetli |
min-hum | : onlardan |
kuvveten | : kuvvet, güç |
ve mâ kâne | : ve olmadı |
allâhu | : Allah |
lî yu’cize-hu | : onu aciz bırakacak |
min şey’in | : bir şey(den) |
fî es semâvâti | : semalarda, göklerde |
ve lâ fî el ardı | : ve arzda, yeryüzünde yoktur |
inne-hu | : muhakkak o |
kâne | : oldu |
alîmen | : en iyi bilen |
kadîren | : kaadir olan, gücü yeten |
Diyanet İşleri = Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler. Göklerdeki ve yerdeki hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonucu ne olmuş, görmezler mi? Ve onlar, bunlardan daha güçlü, daha kuvvetliydi ve Allah'ı âciz bırakamaz hiçbir şey, ister göklerde olsun, ister yeryüzünde; şüphe yok ki o, her şeyi bilir, onun her şeye gücü yeter.
Abdullah Parlıyan = Bunlar, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için, yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan her yönde daha güçlü idiler. Ne göklerde, ne yerde hiç kimse ve hiçbir şey, Allah'a karşı gelemez, O'nun elinden kaçıp kurtulamaz. Çünkü Allah herşeyi bilen ve herşeye güç yetirendir.
Adem Uğur = Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç vardır. O, bilendir, güçlüdür.
Ahmed Hulusi = Arzda gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu basîretle görsünler? Onlar (öncekiler) kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler. . . Ne semâlarda ve ne de arzda hiçbir şey Allâh'ı etkisiz bırakacak değildir! Muhakkak ki O, Aliym'dir, Kaadir'dir.
Ahmet Tekin = Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin, boylarınca günaha, isyana, küfre batmış milletlerin, âkıbetlerinin nasıl olduğuna ibret nazarıyla bakmadılar mı? İncelemediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’ı âciz bırakamaz, koyduğu kanunların dışına çıkarak cezayı bertaraf edemezler.
Ahmet Varol = Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz. Muhakkak ki O bilendir, güç yetirendir.
Ali Bulaç = Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Ali Fikri Yavuz = Yer yüzünde gezip de (ibret gözü ile) bir bakmadılar mı, kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Halbuki evvelkiler, onlardan daha kuvvetli idiler. Ne göklerde, ne de yerde hiç bir şey Allah’ı âciz bırakamaz. Çünkü O, Alîm’dir= her şeyi bilir, Kadîr’dir= her şeye gücü yeter.
Ali Ünal = Hiç yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce yaşamış (ve kendileri gibi davranmış) toplumların âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ama ne göklerde ve ne de yerde Allah’ı engelleyebilecek hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla bilendir, her şeye hakkıyla güç yetirendir.
Bayraktar Bayraklı = Kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler. Göklerde ve yerde Allah'ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, her şeyi bilir; her şeye gücü yeter.
Bekir Sadak = Yeryuzunde gezip, kendilerinden oncekilerin sonlarinin nasil oldugunu gormezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Goklerde ve yerde Allah'i aciz birakabilecek yoktur. suphesiz O bilendir, Kadir olandir.
Celal Yıldırım = (Bunlar) yeryüzünde gezip dolaşarak kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Ki onlar, bunlardan daha kuvvetli idiler. Göklerde ve yerde Allah'ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz ki O, bilendir, kudreti her şeye yetendir.
Cemal Külünkoğlu = Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar, kendilerinden daha da kuvvetli idiler. Göklerde ve yerde olan hiçbir şey, Allah'ı âciz bırakamaz. Hiç kuşkusuz O, (her şeyi) hakkıyla bilendir, gücü her şeye yetendir.
Diyanet İşleri (eski) = Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakabilecek yoktur. Şüphesiz O bilendir, Kadir olandır.
Diyanet Vakfi = Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç vardır. O, bilendir, güçlüdür.
Edip Yüksel = Kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmak için yeryüzünü dolaşmadılar mı? Onlar kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde hiç bir şey ALLAH'ı aciz bırakamaz. O, Bilendir, Güçlüdür.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ya yeryüzünde gezip bir bakmadılar da mı? Kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Halbuki onlar onlardan daha kuvvetli idiler, Allah, ne göklerde ne yerde hiçbir şeyin onu âciz bırakmasına imkân-ü ihtimal yoktur. O hiç şübhesiz alîm bir kadîr bulunuyor.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ya yeryüzünde gezip bir bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Oysa onlar, kendilerinden daha güçlüydüler. Allah'ı, ne göklerde ve ne de yerde O'nu, hiçbir şeyin aciz bırakma imkanı ve ihtimali yoktur. O, hiç şüphesiz, herşeyi bilendir, herşeye gücü yetendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yeryüzünde gezip bir bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Halbuki onlar, bunlardan daha kuvvetliydiler. Ne göklerde ve ne de yerde hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz. Çünkü o her şeyi bilendir, her şeye kâdir olandır.
Gültekin Onan = Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Tanrı'yı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Harun Yıldırım = Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç vardır. O, bilendir, güçlüdür.
Hasan Basri Çantay = Bunlar kendilerinden öncekilerin akıbeti nice olmuşdur, görmeleri için yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı? Halbuki (o öncekiler) kuvvetçe bunlardan daha şiddetli idiler. Ne göklerde, ne yerde hiçbir şey Allâhı âciz bırakamaz. Şübhesiz ki O, hakkıyle bilendir, (her şey'e) hakkıyle kaadirdir.
Hayrat Neşriyat = (Bunlar) yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! Hâlbuki (onlar) kendilerinden kuvvetçe daha şiddetli idiler. Ne göklerde, ne de yerde hiçbir şeyin Allah’ı âciz bırakması mümkün değildir. Şübhesiz ki O, Alîm (herşeyi bilen)dir, Kadîr (herşeye gücü yeten)dir.
İbni Kesir = Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki; kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler. Hem onlar, kendilerinden daha da kuvvetliydiler. Göklerde de yerde de Allah'ı aciz bırakacak hiç bir şey yoktur. Şüphesiz ki O; Alim, Kadir olandır.
Kadri Çelik = Kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler diye yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Üstelik onlar, kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlü idiler. Göklerde de yerde de Allah'ı aciz bırakacak hiç bir şey yoktur. Hiç şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Muhammed Esed = Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden daha güçlü önceki (hakikat inkarcı)larının uğradıkları akibeti görmezler mi? Ve (görmezler mi) göklerde ve yerdeki hiçbir şey Allah'ın (iradesine) karşı gelemez, çünkü O, her şeyi bilendir ve gücünde sınırsızdır.
Mustafa İslamoğlu = Şimdi onlar hiç yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin nasıl bir akıbete uğradığını görmediler mi? Oysa ki onların gücü bunlardan daha üstündü. Nitekim ne göklerde ne de yerde, hiçbir şeyin Allah'ı aciz bırakma imkan ve ihtimalı yoktur: çünkü O her şeyi bilir, üstün ve yüce kudret sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen = Yeryüzünde hiç dolaşıp da bakmazlar mı ki, kendilerinden evvelkilerin akibetleri nasıl olmuştur? Halbuki onlar, bunlardan kuvvetce daha şiddetli idiler. Ve Allah'ı ne göklerde ve ne de yerde bir şey aciz bırakamaz. Şüphe yok ki O, alîm, kâdir bulunuyor.
Ömer Öngüt = Onlar kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç yoktur. O, her şeyi bilir ve çok güçlüdür.
Şaban Piriş = Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir baksınlar. Onlardan daha güçlüydüler. Allah’ı göklerde ve yerde aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Çünkü O, her şeyi bilen ve güç yetirendir.
Sadık Türkmen = Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki? Kendilerinden önceki kimselerin akıbetinin/sonunun nasıl olduğunu görsünler! Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Gökte ve yerde Allah’ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O; çok iyi bilendir, gücü yetendir.
Seyyid Kutub = Onlar yeryüzünü gezip daha önceki yoldaşlarının karşılaştıkları acı sonu görmezler mi? Oysa onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Göklerde ve yeryüzünde Allah ile başa çıkabilecek hiçbir güç yoktur. Hiç kuşkusuz O her şeyi bilir ve gücü her şeye yeter.
Suat Yıldırım = Dünyada hiç dolaşıp da, kendilerinden önce yaşamış milletlerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ve ne de yerde Allah’ı engelleyecek bir şey yoktur. Çünkü O alîmdir, kadirdir (her şeyi hakkıyla bilir ve her şeye gücü yeter).
Süleyman Ateş = (Bunlar,) Yeryüzünde hiç gez(ip dolaş)madılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, (bunlardan) daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allâh'ı engelleyecek bir şey var. O, bilendir, güçlüdür.
Tefhim-ul Kuran = Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, böylelikle kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar, kuvvet bakımından kendilerinden daha şiddetliydiler. Göklerde de, yerde de Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Hiç şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Ümit Şimşek = Onlar yeryüzünde gezip de kendilerinden evvel geçenlerin sonlarının ne olduğuna bakmadılar mı? Oysa öncekiler daha da güçlüydü. Ne göklerde, ne de yerde Allah'a engel olabilecek birşey yoktur. Onun ilmi herşeyi kuşatır, gücü herşeye yeter.
Yaşar Nuri Öztürk = Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmediler mi? Onlar, kuvvet bakımından bunlardan daha zorluydular. Göklerde de yerde de Allah'ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Alîm'dir O, Kadîr'dir.
İskender Ali Mihr = Yeryüzünde dolaşıp, onlardan öncekilerin akıbeti (sonu) nasıl oldu bakmadılar mı? Ve onlardan daha çok kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak (hiç)bir şey yoktur. Muhakkak ki O, en iyi bilendir, (herşeye) kaadirdir.
İlyas Yorulmaz = Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden daha önce yaşamış, güçlü ve onlardan daha kuvvetli olanların sonları nasıl olmuş, bakmıyorlar mı? Göklerde ve yerde Allah’ı zor durumda bırakabilecek hiçbir şey yoktur. Çünkü O, her şeyi bilen ve her şeyin planını kendisine ait ölçülere göre yapandır.