وَلَمْ تَكُن لَّهُ فِئَةٌ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنتَصِرًا
Ve lem tekun lehu fietun yansurûnehu min dûnillâhi ve mâ kâne muntesirâ(muntesiran).
ve lem tekun | : ve olmadı, olmaz |
lehu | : ona |
fietun | : grup, topluluk, kimseler |
yansurûne-hu | : ona yardım ederler |
min dûni allâhi | : Allah’tan başka |
ve mâ kâne | : ve olmadı |
muntesiren | : yardım edilen, yardım alan |
Diyanet İşleri = Onun, Allah’tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ona Allah'tan başka yardım edecek bir topluluk olmadığı gibi onun da bu zararı gidermeye bir kudreti yoktu.
Abdullah Parlıyan = Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi, kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
Adem Uğur = Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
Ahmed Hulusi = Allâh dûnunda ne bir yardımcısı vardı ne de kendi kendine yetecek gücü!
Ahmet Tekin = Kendisine Allah’ın dışında kulları durumundakilerden yardım edecek adamları olmadığı gibi, kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
Ahmet Varol = Ona, Allah'tan başka yardım edecek birileri yoktu; kendi kendine de yardım edemedi.
Ali Bulaç = Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.
Ali Fikri Yavuz = Allah’dan gayri, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu, Allah’ın intikamından kendi nefsini de kurtaramadı.
Ali Ünal = (Herkes gibi) onun da Allah’tan başka (O’nun izni dışında ve O’na karşı) kendisine yardım edecek bir topluluğu olamazdı, olmadı ve kendi gücü de kendisini kurtarmaya yetmedi.
Bayraktar Bayraklı = Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi, kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
Bekir Sadak = Ona, Allah'tan baska yardim edebilecek adamlari da yoktu, kendi kendini de kurtaramadi.
Celal Yıldırım = Ona Allah'tan başka yardım edecek bir çevre ve topluluğu da yoktu; kendi kendine yardım edecek durumda da değildi.
Cemal Külünkoğlu = Onun, Allah'tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
Diyanet İşleri (eski) = Ona, Allah'tan başka yardım edebilecek adamları da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.
Diyanet Vakfi = Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
Edip Yüksel = ALLAH'tan başka kendisine yardım edecek bir destek bulamadı. Kendini de kurtaramadı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Allahdan başka yardım edecek bir cemaati de olmadı, kendi kendine de kurtaramadı
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Allah'tan başka kendisine yardım edecek bir topluluk da bulunmadı; kendi kendini de kurtaramadı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onun Allah'tan başka yardım edecek adamları yoktur ve Allah'a karşı kendi nefsini de kurtaramadı.
Gültekin Onan = Tanrı'nın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.
Harun Yıldırım = Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
Hasan Basri Çantay = Ona Allahdan başka yardım edecek bir cemaat yokdu. Kendisi de öc alabilecek değildi.
Hayrat Neşriyat = Allah’dan başka ona yardım edecek adamları da yoktu; kendi kendini kurtarıcı da değildi.
İbni Kesir = Allah'tan başka ona yardım edecek adamları da yoktu. Yardım edilen de olmadı.
Kadri Çelik = Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.
Muhammed Esed = Çünkü şimdi artık onun ne Allah yerine kendisine yardım ulaştıracak kimsesi vardı, ne de kendi başının çaresine bakabilecek durumdaydı.
Mustafa İslamoğlu = Artık onun Allah'tan gayrı kendisine destek çıkacak hiç kimsesi yoktu. Üstelik kendi başının çaresine bakacak durumda da değildi.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onun için Allah'tan başka yardım edecek bir cemaat de yok idi ve kendisine yardım edebilecek bir halde değildi.
Ömer Öngüt = Allah'tan başka, kendisine yardım edecek bir topluluğu da yoktu. Kendi kendine yardım edecek güçte de değildi.
Şaban Piriş = Allah’tan başka ona yardım edecek topluluk da yoktu. Yardım edilen de olmadı.
Sadık Türkmen = Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluk da yoktu. Kendi kendine de yardım edemedi.
Seyyid Kutub = O anda ne Allah dışında, yardımına koşabilecek destekçiler bulabildi ve ne de kendi kendini kurtarabildi.
Suat Yıldırım = Hasılı o, Allah’tan başka kendisine sahip çıkacak bir topluluk da bulamadı, kendi kendini de kurtaramadı.
Süleyman Ateş = Allah'tan başka, kendisine yardım eden bir topluluğu da olmadı, kendi kendisini de kurtaramadı.
Tefhim-ul Kuran = Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi.
Ümit Şimşek = Artık ne ona Allah'tan başka yardım edebilecek birileri vardı, ne de o kendi başının çaresine bakacak haldeydi.
Yaşar Nuri Öztürk = Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.
İskender Ali Mihr = Ve Allah’tan başka ona yardım edecek kimseler yoktu. Ve o, yardım alan (yardım edilen) olmadı.
İlyas Yorulmaz = Bundan sonra onun Allah dan başka kendisine yardım edecek ne birileri var, nede kendi kendine yardım edecek gücü var.