ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Zaheral fesâdu fîl berri vel bahri bimâ kesebet eydin nâsi, li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum yerciûn(yerciûne).
zahare | : zahir oldu, ortaya çıktı |
el fesâdu | : fesat |
fî el berri | : karada |
ve el bahri | : ve deniz |
bimâ | : şey sebebiyle |
kesebet | : kazandı |
eydi | : eller |
en nâsi | : insanlar |
li yuzîka-hum | : onlara tattırmak için |
ba’dallezî (ba’de ellezi) | : bir kısmı ki o |
amilû | : yaptılar |
lealle-hum | : umulur ki böylece onlar |
yerciûne | : dönerler |
Diyanet İşleri = İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Bozgun belirdi karada ve denizde, insanların elleriyle kazandıkları suçlar yüzünden; bu da, belki dönerler, vazgeçerler diye yaptıklarına karşılık çekecekleri cezânın az bir kısmını onlara tattırmak için.
Abdullah Parlıyan = Allah'ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu insanların, kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda, karada ve denizde bozulma başladı. Bu şekilde Allah belki doğru yola dönerler diye, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını onlara tattıracaktır.
Adem Uğur = Insanlarin elleriyle isledikleri yuzunden karada ve denizde fesat cikar; Allah da belki donerler diye yaptiklarinin bir kismini boylece kendilerine tattirir.
Ahmed Hulusi = (Allâh'ın) onlara, insanların elleriyle yaptıklarının getirisinin bazısının (sonucunu) tattırması için karada ve denizde bozulma açığa çıktı! Belki geri dönerler.
Ahmet Tekin = Yalnız kazanç ve menfaat sağlama niyetiyle insanların bizzat elleriyle yaptıkları faaliyetler, işledikleri günahlar sebebiyle kırsal bölgelerde, gelişmiş merkezlerde, karalarda ve denizlerde, kesinlikle bozulmalar dengesizlikler, anarşi ortaya çıkarak hâkim olacak, sonuçta, Allah, dünyada, bu kötülükleri yapanlara, yaptıklarının bir kısmının cezasını tattıracak. Günahlardan, kötülüklerden vazgeçip hakka dönmelerine vesile olur diye onları uyarıyoruz.
Ahmet Varol = İnsanların ellerinin kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesat çıktı. Umulur ki dönerler diye, (Allah) yaptıklarının bazılarını böylece onlara tattırmaktadır.
Ali Bulaç = İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
Ali Fikri Yavuz = İnsanların kendi ellerinin (irade ve ihtiyarlarıyla) yaptıkları işler (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesad meydana çıktı ki, Allah, işledikleri günahlardan bir kısmının cezasını (dünyada) onlara taddırsın. Olur ki (küfürden ve işledikleri günahlardan tevbe ederek) dönerler.
Ali Ünal = İnsanların bizzat kendi elleriyle işledikleri kötülükler ve dolayısıyla kazandıkları günahlar yüzünden denizde ve karada karışıklık ortaya çıktı, nizam bozuldu. Bununla Allah, yaptıkları bazı kötülüklerin neticelerini doğru yola dönerler mi diye kendilerine tattırmaktadır.
Bayraktar Bayraklı = İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır.
Bekir Sadak = Insanlarin elleriyle isledikleri yuzunden karada ve denizde fesat cikar; Allah da belki donerler diye yaptiklarinin bir kismini boylece kendilerine tattirir.
Celal Yıldırım = İnsanların elleriyle işledikleri (bilgisizce) işlerden, fenalıklardan dolayı karada ve denizde fesâd ortaya çıktı. Allah da, belki (pişmanlık duyup) dönerler diye işlediklerinin bir kısmının (cezasını) onlara (Dünya'da) tattıracak.
Cemal Külünkoğlu = İnsanların bizzat kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulmalar olmuştur. (Kötü yoldan) dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.
Diyanet İşleri (eski) = İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
Diyanet Vakfi = İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.
Edip Yüksel = Halkın elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde felaketler yaygınlaştı. Böylece, (kötülükten) dönerler diye yaptıklarının bir kısmını onlara tattırıyor.
Elmalılı Hamdi Yazır = İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki dönerler diye (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İnsanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat meydana geldi (ki Allah) yaptıklarının bazısını kendilerine tattırsın ki vazgeçsinler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.
Gültekin Onan = İnsanların ellerinin kazandığı şey sebebiyle karada ve denizde fesat zuhûra gelir. Allah da onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırır. Gerek ki, onlar dönüverirler.
Harun Yıldırım = İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.
Hasan Basri Çantay = İnsanların kendi ellerinin kazandığı (ihtiyarlarıyle yapdıkları) şeyler yüzünden karada, denizde fesâd belirdi ki (Allah) yapdıklarının bir kısmını onlara tatdırsın. Olur ki rücû' ederler onlar.
Hayrat Neşriyat = İnsanların ellerinin kazandığı (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesad çıktı ki(Allah), yaptıklarının bir kısmını(n cezâsını), kendilerine (dünyada) tattırsın; tâ ki(kötülüklerden) dönsünler.
İbni Kesir = İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde Fesad belirdi. Ki yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki dönerler.
Kadri Çelik = Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için, Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.
Muhammed Esed = İnsanların elleriyle kazandıkları (günâhları) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye, (Allâh) onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor.
Mustafa İslamoğlu = İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Neticede (Allah), yaptıklarının (kötü sonuçlarından) bir kısmını kendilerine tattıracaktır; umulur ki (yol yakınken) dönerler.
Ömer Nasuhi Bilmen = İnsanların ellerinin kazandığı şey sebebiyle karada ve denizde fesat zuhûra gelir. Allah da onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırır. Gerek ki, onlar dönüverirler.
Ömer Öngüt = İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
Şaban Piriş = İnsanların kendi elleriyle kazandıkları yüzünden karada ve denizde karışıklık çıkmıştır. Bu, belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmının azabını tattırmak içindir.
Sadık Türkmen = İnsanların elleriyle kazandıkları (günâhları) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye, (Allâh) onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor.
Seyyid Kutub = İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
Suat Yıldırım = Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için, Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.
Süleyman Ateş = İnsanların elleriyle kazandıkları (günâhları) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye, (Allâh) onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor.
Tefhim-ul Kuran = (Allâh'ın) onlara, insanların elleriyle yaptıklarının getirisinin bazısının (sonucunu) tattırması için karada ve denizde bozulma açığa çıktı! Belki geri dönerler.
Ümit Şimşek = İnsanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki vazgeçerler diye, yaptıklarından bir kısmını Allah onlara böylece tattırıyor.
Yaşar Nuri Öztürk = İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
İskender Ali Mihr = İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya çıktı), yaptıklarının bir kısmının onlara tattırılması için. Umulur ki böylece onlar, (Allah’a) dönerler (yönelirler).
İlyas Yorulmaz = İnsanların ellerinin kazandıkları sebebiyle, karada ve denizlerde fesat ortaya çıkıp yayılmıştır. Belki onlar hatalarından dönerler diye Allah, yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmıştır