فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
Fe akbele ba’duhum alâ ba’dın yetelâvemûn(yetelâvemûne).
fe | : bunun üzerine |
akbele | : birbirlerine mukabele ettiler, karşılık verdiler |
ba’du-hum | : onların bazısı |
alâ ba’dın | : bazısına, diğerlerine |
(ba’du-hum alâ ba’din) | : birbirlerine |
yetelâvemûne | : karşılıklı levmediyorlar, kınıyorlar |
Diyanet İşleri = Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Birbirlerine dönerek birbirlerini kınamaya başladılar.
Abdullah Parlıyan = Sonra dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
Adem Uğur = Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
Ahmed Hulusi = Ardından birbirlerine dönüp birbirlerini suçlamaya başladılar!
Ahmet Tekin = Suçu, kabahati birbirlerinin üstüne atmaya, birbirlerini kınamaya başladılar.
Ahmet Varol = Bu kez birbirlerine dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
Ali Bulaç = Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.
Ali Fikri Yavuz = Sonra da döndüler, birbirlerine kabahat yüklemeye başladılar:
Ali Ünal = Karşılıklı kendilerini ve birbirlerini kınamaya durdular.
Bayraktar Bayraklı = (29-32) Onlar, “Ey Rabbimiz! Seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Gerçekten biz, kendimize yazık ettik” dediler. Birbirlerini suçlamaya başladılar. Sonra şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize, biz azgın kimseleriz. Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir. Biz de ümitle O'na yöneleceğiz.”
Bekir Sadak = Birbirlerini yermeye basladilar.
Celal Yıldırım = Sonra birbirlerine dönüp kendilerini kınamaya başladılar.
Cemal Külünkoğlu = Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
Diyanet İşleri (eski) = Birbirlerini yermeye başladılar.
Diyanet Vakfi = Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
Edip Yüksel = Ve hemen birbirlerini suçlamaya başladılar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Sonra döndüler kendilerine levm ediyorlardı
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sonra döndüler, kendilerini kınıyorlardı:
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.
Gültekin Onan = Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.
Harun Yıldırım = Ardından birbirlerini kınamaya başladılar;
Hasan Basri Çantay = Şimdi kabahati birbirlerine yüklemiye başladı (lar).
Hayrat Neşriyat = Sonra bazıları bazılarına dönüp birbirlerini kınamaya başladılar.
İbni Kesir = Şimdi birbirlerini yermeye başladılar.
Kadri Çelik = Ardından birbirine yönelerek kendilerini kınamaya başladılar.
Muhammed Esed = ve sonra dönüp birbirlerini suçlamaya başladılar.
Mustafa İslamoğlu = Ardından birbirlerine yönelerek, karşılıklı özeleştiri yaptılar.
Ömer Nasuhi Bilmen = (29-30) Dediler ki: «Ey Rabbimiz! Seni tesbih (tenzih) ederiz, muhakkak ki, biz zalim kimseler olduk.» Artık birbirlerine dönerek birbirlerini levme başladılar.
Ömer Öngüt = Dönüp kabahati birbirine yüklemeye başladılar.
Şaban Piriş = Başladılar birbirlerini kınamaya..
Sadık Türkmen = Birbirlerini kınayarak döndüler.
Seyyid Kutub = Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
Suat Yıldırım = (29-30) Bunun üzerine "Sübhansın ya Rabbenâ, her türlü noksandan uzaksın! Doğrusu biz kendimize zulmetmişiz!" deyip, birbirlerini kınamaya başladılar.
Süleyman Ateş = Dönüp birbirlerini kınamağa başladılar:
Tefhim-ul Kuran = Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamağa başladılar:
Ümit Şimşek = Dönüp birbirlerini suçladılar.
Yaşar Nuri Öztürk = Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
İskender Ali Mihr = Bunun üzerine birbirlerine, kınayarak karşılık verdiler.
İlyas Yorulmaz = Onların bir kısmı, bir kısmını kınayarak karşılık verdi.