يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
yâ hasreten | : yazık, yazıklar olsun |
alâ el ıbâdi | : kullara |
mâ ye’tî-him | : onlara gelmedi |
min resûlin | : bir resûl(den) |
illâ kânû | : olmuş olmadılar (ancak) |
bi-hi yestehziûne | : onunla alay ediyorlar |
Diyanet İşleri = Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Yazıklar olsun kullara, onlara hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay etmesinler.
Abdullah Parlıyan = Ah yazık o kullara ki, kendilerine gelen tüm elçileri ve mesajlarını alaya aldılar.
Adem Uğur = Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
Ahmed Hulusi = Hüsran şu kullara! Kendilerine bir Rasûl gelmeye görsün, hep Onun bildirdiğiyle alay ederlerdi.
Ahmet Tekin = Kendilerine gelen bir Rasul ile, ille de alay etmeye kalkışan kullara yazıklar olsun!
Ahmet Varol = Yazıklar olsun kullara! Onlara hiç bir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmesinler.
Ali Bulaç = Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Ali Fikri Yavuz = Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine bir peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.
Ali Ünal = Vah o kullara! Ne zaman kendilerine bir rasûl gelse, onunla mutlaka alay ederlerdi.
Bayraktar Bayraklı = Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ederlerdi.
Bekir Sadak = Kullara yaziklar olsun! Kendilerine hangi elci gelse, onu alaya aliyorlardi.
Celal Yıldırım = Yazık çok yazık o kullara ki, kendilerine ne kadar bir peygamber geldiyse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Cemal Külünkoğlu = Yazıklar olsun şu kullara ki, kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.
Diyanet İşleri (eski) = Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
Diyanet Vakfi = Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
Edip Yüksel = Halkın durumu pek yazık. Kendilerine her ne zaman bir elçi gelse onunla alay ederlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Gültekin Onan = Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Harun Yıldırım = Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeye görsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
Hasan Basri Çantay = Ey kulların üzerine (çöken büyük) hasret (ve nedamet, hazır ol! Çünkü) onlar kendilerine herhangi bir peygamber (ve elçi) gelmeye dursun, ille onunla istihza ederlerdi.
Hayrat Neşriyat = Yazıklar olsun o kullara! Kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
İbni Kesir = Yazıklar olsun o kullara ki; kendilerine bir peygamber gelmeyedursun onu hemen alaya alırlardı.
Kadri Çelik = Yazıklar olsun kullara! Onlara bir peygamber gelmeye görsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Muhammed Esed = Ah! Yazık şu insanlar(ın çoğun)a! Kendilerine hangi elçi geldiyse onu alaya aldılar!
Mustafa İslamoğlu = Vay gele şu kullarına başına! Ne zaman kendilerine bir elçi gelmişse onu alaya aldılar!
Ömer Nasuhi Bilmen = Ey o kullar üzerine (teveccüh edecek) hasret! (Tam zamanın). Onlara bir resûl gelmezdi ki illâ istihzâda bulunurlar olmuşlardı.
Ömer Öngüt = Ne yazık şu kullara! Kendilerine hangi peygamber gelse, onu hemen alaya alırlardı.
Şaban Piriş = Yazıklar olsun o kullara! Ki, kendilerine bir peygamber gelmeyegörsün, onunla sadece alay ederlerdi.
Sadık Türkmen = Yazik şu kullara! Onlara hiçbir elçi gelmedi ki onunla alay etmesinler.
Seyyid Kutub = Yazık şu kullara! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
Suat Yıldırım = Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her resul ile, mutlaka alay ederlerdi.
Süleyman Ateş = Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her elçi ile mutlaka alay ederlerdi.
Tefhim-ul Kuran = Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir peygamber gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Ümit Şimşek = Yazıklar olsun o kullara! Ne zaman kendilerine bir peygamber gelecek olsa onu alaya alırlardı.
Yaşar Nuri Öztürk = Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
İskender Ali Mihr = O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).
İlyas Yorulmaz = Yazıklar olsun o kullara ki, onlara ne zaman bir elçi gelse, hemen onunla alaya ettiler.